♣ 11 ♧

56 7 3
                                    

Neşemi kaçıran ölümü sık sık hatırlamaktaydım. Üstünden fazla zaman geçmemişti ve ben kendimi temel ihtiyaçlarımı karşılanır bir halde bulduğum için aklıma arada sırada can sıkıcı detaylar geliyordu. Bazen içimden anneme bunu yapanları bulup adaleti yeniden sağlamak geliyordu. Bazen kendimi oldukça küçük ve çaresiz hissediyordum. Annem için bir tören düzenlemek ve onu ebediyete uygun bir şekilde göndermek istiyordum.

''Hiç kahraman olmayı hayal ettin mi?''

Leo'nun sorusuyla irkildim ve kenarında dikildiğim pencereden ayrıldım. Leo üzerine bir eşofman takımı giymişti ve biraz fındık atıştırıyordu. Bebek saçlarımı geriye doğru iterken bana uzattığı fındıkları kabul ettim.

''Ne demek istiyorsun?''

''Günün birinde birini hatta herkesi kurtarmak istiyorum,'' dedi çocuksu bir hevesle.

Leo'nun bu sözleri bana çocuklar ölmesin şeker de yiyebilsinler lafını anımsattı. Leo'dan çok hoşlanıyordum. Bana önemli birisiymişim gibi hissettiriyordu. Gülüşü samimi, sıcak ve harikaydı. Bir odayı aydınlatabilirdi. Ona bakarken onu sevmekten korktuğumu da hissediyordum. Bir avuç alev olabilirdi; her kahraman bir ateşti.

''Sen zaten bir kahramansın,'' dedim ve sıcak bir gülümsemeyle karşılık verdim. ''Unuttun mu, beni kurtardın. Hem de iki kez.''

''Evet, bu yüzden bana kahramanımsın diye hitap etmelisin Kupa Kızı,'' diyerek günlük bana takılma kotasını doldurmaya başladı.

''Herkes nerede? Buralar çok sessiz,'' dedim. Aslında herkesin bir işi veya uğraşının olduğunu biliyordum. Yine kendine bir yer bulamamış ve farklı hisseden bendim. Yapbozun uymayan parçasını zorla takmaya çabalıyordum.

''Aramis ve Gilly yeni bir yazılım üzerinde çalışıyorlar. Jinny, güncel sağlık gelişmeleriyle ilgileniyordu. Cole ve Lina'nın idman yaptığını düşünüyorum,'' diyerek hızlı bir özet geçti.

''Peki, sen ne yapıyorsun?''

''Seninle hoş bir sohbet edebilmeyi ummuştum,'' dedi ve kocaman gülümsedi. Buradaki varlığımın onu neşelendirdiğini görebiliyordum.

''O zaman sohbetimize oturarak devam edelim,'' dedim çünkü ne kadardır pencerenin kenarında dikildiğimi hatırlamıyorum ve ayaklarım oldukça ağrıyordu.

Leo kafasını olumlu anlamda salladı ve koltuğa rahat bir oturuşla yer aldı. Bende ona yakın bir şekilde oturdum ama gözlerim aynı zamanda gün batımını görecek konumdaydı. Hem Leo hem de gökyüzünün renk dansı izlemeye değerdi.

''Yaşadığınız yerde vaktinizi nasıl öldürüyordunuz?''

Ah, evet. Leo ve ben tam olarak vakit öldürücüydük. Tek farkla Leo gemi kullanabiliyor ve dövüşmeyi abisinden iyi olmasın beceriyordu. Ben ise sıfırdım. Toplama ve çıkarmada bir işe yaramazdım ama çarpmada gerçekten çarpıcı olabilirdim. Tabii böyle bir fırsat yakalamak zordur.

''Genelde pek vakit öldürecek vaktimiz olmuyordu, gıda için sürekli çalışıyor akşamları da çalıştıklarımızı bir güzel mideye indirip uyuyorduk. Bazen yaktığımız ateşlerin çevresinde oturup öyküler anlatırdık,'' dedim özlemle.

''Bana bir öykü anlat,'' dedi hevesle.

''Ah,'' dedim utançla. ''Ben çok kötü bir öykücüyümdür.''

''Bir tane,'' dedi en sevimli surat ifadesiyle.

Olmaz dedim el hareketlerimle.

''Çocuklarından senden bir öykü istediğinde ne yapacaksın? Onlara da olmaz mı diyeceksin?''

MAHPERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin