''Son durum nedir?''
Ben, Alex, Gilly ve Lina'dan oluşan minik konseyimiz toplanmıştı. Geçen hafta görüştüğümüz tuzağı Alex günlerdir işliyordu. Sabırsızlanmaya başlıyordum. Bir prensesin sabırlı ve ağır başlı olması gerektiği sözü beynimde yankılandı. Ben üzerinde rahatça yürüyebileceğiniz bir toprak değilim, ben yürümeye korktuğunuz; içine batma korkusu yaşadığınız çölüm. Ne zaman fırtına kopacağı belli olmaz. Buna herkesin alışması gerekecekti.
''Şüphelendiğiniz kişileri yakın gözleme aldım ve hepsine evlenmeyi planladığınıza dair yalan isimler verdim. ''
''Sonuç?''
Lina benden de sabırsız çıkmıştı.
''Epey enteresan,'' dedi ve tabletini üç boyutlu gösterge haline getirdi. ''İlk maliyeden başladım. Sizin de şüphelendiğiniz gibi. Ona daha yalan bir isim veremeden çevresinde dolanmamdan oldukça rahatsız oldu. Bende araştırmamı gizliye aldım,'' dedi ve sayılarla dolu bir sayfaya dikkat çekti. ''Bu işlemler hatalı. Bir yerlerde bir sorun var. Tam anlamadığımdan anlayan birisinden rica ettim. Kısaca hazineye aktarılması gereken para kadar aktarım olmuyor.''
''Para nereye gidiyormuş?'' Lina yine benden önce davranmıştı.
''Henüz öğrenemedik ama kimliğini belirleyemediğimiz şahıslarla şifreli konuşmalarını bulduk. Şifreleri hala çözmeye çalışıyoruz.''
''Elimiz de bir hiç var yani,'' dedi Gilly üzgün bir sesle.
''Öyle değil,'' dedim babamın sözünü hatırlayarak. Yani bir zamanlar babam sandığım kişinin sözü: Dostunu yakın tut düşmanını daha yakın. ''Şifreler üzerinde çalışın,'' dedim kafamda hesaplama yaparken.
''Görevinden almayacak mıyız?''
Lina ısrarlı bir bakış attı.
''Eğer şimdi görevinden alırsak direk kabuğuna çekilen kaplumbağa gibi ortadan kaybolmak için kendini zehirler. Sorgulayamadan ölür. Kiminle konuşup düşman olduğunu bile anlayamayız. Büyük balık kaçmamalı.''
''Anlaşıldı,'' dedi Alex.
''Kasadan para çıkışı devam mı edecek?
Gilly yaptığıma inanamıyor ve sorguluyordu.
Rakamları gösterdim. ''Dikkat çekmesin diye azar azar oynamalar yapmış ama tabii yıllar boyunca yaptığını düşünürsek epeyce para yürütmüştür. Paranın gittiği yeri bulursak tazminatımız verdiğimizden çok olur.''
''Bir diğer konu,'' diyerek söze başladı Alex. Canı sıkkındı. Onu böylesine tedirgin eden durumu merak ediyordum.
''Kral eli, damadın adını uçuran tek kişi o oldu.''
''Yine,'' dedim yumruklarımı sıkıp gözlerimi sıktım. Neden bu sarayın adam akıllı bir danışmanı olamayacaktı?
''Ne yapacaksın?'' diye sordu telaşla Lina.
''Onunla konuşacağım. Saraydan çıktığı an işinin sessiz sedasız bitmesini istiyorum,'' dediğimde ilk kez birinin ölüm emrini vermiş oldum. Bunun kalbimi buz gibi yapmasını bekledim ama zaten sopsoğuktu.
Böylelikle toplantı bitmiş oldu ve bende kral elinin yanına yollanmış oldum. Çiçeklerin arasında dolanıyordu. Bakmama izin verilmeyen çiçekleri kokluyordu. Vatan hainlerine gerçekten hiç tahammülüm yoktu. Gülümseyen bir surat ifadesi takındım ve onunla beraber yürümeye başladım.
''Yüzünüzde güller açıyor. Oysa evlilik mevzusunu duyunca çıldırırsınız sanırdım,'' dediğimde beni çıldırtan daha önemli mevzuların olduğunu biliyordum. Öleceğini hissediyor muydu? Siyah giyinmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHPERİ
Science FictionGezegenimizde 3 milyardan fazla insan var. 3 milyar farklı kişi. Hepimiz dünyaya farklı gözlerle bakıyoruz ve dünyada kimse bizim gibi görmüyor. Peki ne görüyoruz ? Tehlike mi ? Tutku mu ? Yeni bir başlangıç ? Yoksa bir son mu ? Güven mi ? Şöhret mi...