1 yıl sonra...
Kabarık elbiselerin arasında dolaşıp duruyordum. Modanın yeni başkentinde eski tip bir mağazanın içinde kendime uygun bir elbise arıyordum. Oldum olası alışverişlerimi tek yapmayı sevdiğimden yanıma kimseyi almamıştım. Beni tanıyanda çıkmıyordu; gözü ısıran birkaç kişi arada çıkıyordu ama halka karışacağıma inanmıyorlardı. Tabi uzun süre güneş altında çalışmadığımdan olsa saçlarımın rengi de oldukça koyulaşmıştı. Sanki arkamdan söylenenleri duymuşta küsmüşlerdi.
Herkes kötü bir prenses olduğumu belirtiyordu ama unuttukları bir şey vardı; halkım refah ve barış içindeydi. Evimden uzak kaldığım bu gelişim sürecinde kendimi birden yaşlı hissetmeye başlamıştım. Başımdan geçen maceralar beni dinç tutarken ülkeyi yönetmeyi öğrendiğim bu staj döneminde ise stresle beraber olgunlaşan bir meyve gibiydim.
Şimdi ise burada durmuş elbise beğenmeye çalışıyordum. Yarın tahta çıkış törenim yapılacaktı. Alex her şeyin hazır olduğunu söylemişti kendimi ve elbisemi getirmemi istemişti. Benimse elbiseden daha çok kafama taktığım konu karanlıkta sergilenen bu tuhaf oyunu sona erdirmem için çok zaman gerektiğiydi. O kadar güzel konumlandırılmışlardı ki sistemin içine fark dahi edemiyordunuz. Kafamı iki yana sallayıp bu düşünceleri düşürmeye çalıştım ama arka planda birikmeye devam ediyorlardı. Söz verdim kendime yüreğime hafifletmek için benim ülkemde karanlık işler dönmeyecekti. Her birini yakalayıp yok edecektim.
İçerisinin ısısı düşürülmüş olmalı ki üşümeye başladım. Kabanıma iyice sarılıp beyaz renginin buğday tenime ne kadar tezat olduğunu fark ettim. Cebimdeki titreşim ile kapaklı el telefonumu açtım. Leo'dan bir postal vardı. O gerçekten de yıldızları görmeye uzaya gitmişti. Postalda yarın törende olacağını belirtmişti. Sadece o değil tüm dostlarım geliyordu. Aramis, Jinny, Lina, Cole, Gilly ve Leo.
Elbiselerin arasında dolanıp durmaya devam ettim ama hiçbir şey beğenemiyordum. Sonunda beyaz gelinliklerin önünde durdum. Evlenmeyeceğimi ve bekar bir şekilde tahta oturacağımı duyurduğumda aldığım tepki belki hayatımda verdiğim en zor ve doğru karar olmuştu. Alex bile beni kısmen desteklememişti. Şu an kraliyet ailesinin tek mensubuydum bu yüzden kuralları kolayca değiştirebilmiştim ama yinede tek mensup olduğumdan kolayca öldürülüp kraliyeti yok etmelerine de sebep olabilirdim. Bu yüzden evlenip çocuk sahibi olmamı istiyordu. Dediklerinde haklıydı ama henüz evlenmeye hazır değildim. On dokuz yaşımın sonlarına gelmiştim, tahta çıkmak için bile çok küçük sayılırdım.
''Karar vermekte zorlanıyorsanız size yardımcı olabilirim,'' dedi değişik bir aksanla mağaza çalışanı.
''Gelinlik bakmıyorum,'' dedim gözlerimi beyaz elbiselerden çekerek.
''Artık beyaz gelinlik tercih edilmiyor,'' dedi bunu nasıl bilmediğimi sorgulayarak. Okuduğum hikayelerde gelinlikler hep beyaz olurdu ama bu hikayeler uzun zaman önce yazılmıştı.
''Ne tarz bir şey arıyorsunuz? Ya da nereye giymek için? Bu soruların cevaplarıyla size doğru elbiseyi bulabilirim,'' dediğinde ondan yardım almaya karar verdim.
''Bir tören için elbise lazım,'' dedim üstü kapalı olarak. Adam huzursuzca takım elbisesinin içinde kıpırdandı. Aslında takim elbise oldukça tuhaftı, siyasetçi değildi. O yüzden istediği renkte ve desende giyinmekte özgürdü.
''Tören,'' diyerek tekrar etti. ''İnsanlar önemlilermiş gibi hissetmeyi severler,'' dedi ve elini çenesine koyarak düşünmeye başladı.
''Ben zaten önemliyim,'' dediğimde adamın özgüvenimle sarsıldığını gördüm. Ne diyeyim yaş alsam bile bu huyumdan vazgeçemiyordum. ''Yarın kraliçe olacağım. Güzel bir elbiseye ihtiyacım var,'' dediğimde adamın bayılacağını sandım. Yüzüne ilk defa bakıyordum. Renkli giyimine tezat fırça gibi bıyıkları vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHPERİ
Science FictionGezegenimizde 3 milyardan fazla insan var. 3 milyar farklı kişi. Hepimiz dünyaya farklı gözlerle bakıyoruz ve dünyada kimse bizim gibi görmüyor. Peki ne görüyoruz ? Tehlike mi ? Tutku mu ? Yeni bir başlangıç ? Yoksa bir son mu ? Güven mi ? Şöhret mi...