Yüzüme dökülen su ile irkildim, bir an boğulacağımı sandım ama çok fazla susamıştım. Havadan dökülen suyu içmeyi kesip bana uzatılan suyu içtim. Beynim kendine gelene kadar basit komutlarla çalışıyordu ama şimdi neler olduğunu anlayabilirdim.
Arkadaşımı ve kardeşini kaybettikten sonra pek fazla ilerleme kaydedememiştim. Çıkan kum fırtınaları saatler sürmüştü. Suyum bitmişti ve sıcaktan korunmak için hiçbir şey yanıma alamamıştım. Karnım acıkmıştı, seraplar görmüştüm ve en sonunda yığılıp kalmış olmalıydım.
Beni bulan kişinin Gilly yada Lina ile bir alakası yoktu çünkü bir erkekti. Ona daha fazla bakmak istiyordum ama güneş ile aramızda durduğundan gözlerim onu net seçemiyordu. Üzerime tutulan ve bip sesi çıkaran aleti görmemle çığlık attım. Tek bir kişi var zannediyordum ama bir gruptular.
''Sıcak çarpması. Birazda susuz kalmış.''
Gözleri çekik ve saçları siyahın en koyu rengindeydi. Onun gibisini daha önce hiç görmemiştim çünkü bizim orada herkes küllü kumral saç renginde, açık kahverengi göz rengine sahip olurdu. Yaşı benden küçüktü, on dört belki on beş yaşındaydı. Baktığı ekrandan gözlerini kaldırınca korumacı tavrından ödün vermedi. Beni tehdit olarak algıladığı kesindi ama asıl ben onları tehdit olarak algılıyordum.
''Portatif sağlık taraması,'' dedi bana suyu uzatan çocuk.
Yeniden ilgim ona kayınca utanma duygusuyla kızarmamış olmayı diledim. Benim aksine kıyafetleri oldukça, kırışmamıştı. Elleri yüzleri temizdi. Saçı için aynı şeyi söyleyemeyecektim. Sürekli eliyle saçlarını karıştırıyor gibiydi. Gözleri koyu kahverengi ve çıkık elmacık kemikleri vardı. Kirli sakal kullanıyordu hatta köse sayılırdı. Oturur pozisyonda olduğu için boyu hakkında bir fikrim oluşmamıştı ama arkada kalan iki erkeğe göre daha kısa duruyordu.
Uzun süre yüzüne baktığımı fark edince utanarak gözlerimi başka bir şeye çevirmek istedim ama içimdeki güçlü duygu ona biraz daha bakmak istiyordu. Tahminimce benden bir iki yaş daha büyüktü ve benim gördüğüm ilk erkek sayılabilirdi. Yani yaşıtım olan ilk erkekti. Kalbimin bu kadar hızlı çarpması bu yüzden olmalıydı. Lina ile değiştirerek okuduğumuz eski bir kitapta gibi hissettim kendimi. Ömrünü bir kulede hapis olarak geçiren prenses gördüğü ilk erkeğe aşık olmuştu. Tabii o bir prensesti ve hikayede yer alıyorlardı. Bense kızgın kumlar üzerindeydim ve dost mu düşman mı olduklarını bilmediğim bir grubun arasında yalnız kalmıştım.
''Bir adın var mı?''
''Hıhı''
''Çok güzel. Hep adı olan biriyle tanışmak istemiştim.''
Konuştuğunu duyunca ses tonunun bile bana güzel gelmesi kafama vurma isteğini doğurdu. Kendine gel Mahperi! O sadece gördüğün ilk erkek o kadar. Yerden kalkmama yardımcı olduğunda elimi tutan ilk erkek olduğu bilgisine sahip olmadığı için kendimi mutlu hissettim. Yoksa davranışlarımın oldukça tuhaf gelebileceğinin farkındaydım.
Elini uzattığında kolunun dış kısmında kalan yazı dikkatimi çekti. Bizim köyde de buna benzer uygulamalar vardı ama kimse o acıya dayanmak istemiyordu. Üstelik onunki kadar düzgün yazılar ve şekiller olmuyordu. Lina ve ben canımız tatlı olduğu için bu tarz uygulamalara asla bulaşmamıştık. Karşımdaki çocuk ise tam tersi gibi duruyordu.
Su gibi şekilsiz ve formsuz ol yazıyordu.
Anlamı üzerinde düşünmeye fırsat bulamadan bir köpek bana doğru koşmaya başladı. Canaan köpeği olmalıydı. Çölde fazla köpek türü hayatta kalamazdı. Dilini dışarı çıkarmış tam önümde bana bakarak duruyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHPERİ
Ciencia FicciónGezegenimizde 3 milyardan fazla insan var. 3 milyar farklı kişi. Hepimiz dünyaya farklı gözlerle bakıyoruz ve dünyada kimse bizim gibi görmüyor. Peki ne görüyoruz ? Tehlike mi ? Tutku mu ? Yeni bir başlangıç ? Yoksa bir son mu ? Güven mi ? Şöhret mi...