Vücudunu sarstım ama kendine gelmedi. Gözyaşlarım yanaklarımdan aşağıya süzülürken düşerken oluşan çiziklerime dolduklarından keskin bir acı duyuyordum. Gözlerim yaşlardan buğulu bir haldeydi, net göremiyordum. Alnındaki saçları itekledim ve kirli sakallı yüzüne dokundum.
''Leo, hayır.''
Sürekli aynı şeyi tekrarlıyordum. Üzerinde hiç kan yoktu ama vurulmuştu. Hasar ne kadar büyüktü? Neden kendine gelmiyordu? Neden kimse ona yardım etmiyordu? Buraya benim için gelmişti ama benim için ölmemeliydi.
''Uyan,'' dedim bir kez daha sarsarak.
Kıpırdamadı bile.
''Uyanırsan istediğin her şeyi yaparım,'' dedim gözyaşları içinde.
Ses yoktu. Hala kıpırdamıyordu. Daha çok ağladım, gözyaşlarımı bugüne saklamışçasına ağlıyordum.
''Seni hergele,'' diye bağırdı uzaktan Cole. Ne olduğunu anlayamadım ama görüşümü netlendirmek için gözlerimi koluma sildim.
''Her şeyi yapar mısın gerçekten?''
Leo karnını tutarak konuşmuştu. Acıyor olmalıydı. Gözleri kısık bir şekilde yüzünde hala aynı çarpıcı gülümseme vardı. Kafa karışıklığı içinde ona bakıyordum, yaşıyordu. Ama vurulmuştu, bu nasıl mümkün olabilirdi?
''Kızın aklı çıktı,'' dedi Leo'yu yerden kaldırırken Cole. Leo hala karnını tutuyordu.
Sonunda halime acıyan Aramis bana açıklama yaptı.
''Bu bir şok tabancası. İnsanı öldürmez sadece geçici olarak etkisiz hale getirir. Temelinde...''
Aramis gereksiz detaylara girerken ben etrafa bakınıyordum. On iki kişinin bedeni yerde yatıyordu. Cole çoktan el ve ayak bağlama işine girişmişti. Jinny, fena dayak yemiş olan Lina ile ilgileniyordu. Muhtemelen korkudan ödü patlayan Gilly de şoktaydı.
''Aramis, yardımın gerek.''
Cole'un çağrısını duyan Aramis yanına biraz daha ip alarak yardıma gitti. Karnını tutmayı bırakmayan Leo ise bana bakıyordu. Soğumaya başlayan vücudum hasarların nerede olduğunu ağrı ve şişliklerle göstermeye başlamıştı. Mesela düşerken sol ayağımı incitmiştim ve şimdi üzerine basarken inanılmaz bir acı duyuyordum. Yine de bir şekilde Leo'nun karşısına geçmeyi başardım. İçimden birçok şey yapmak geçiyordu ama ilk olarak bunu yapmalıydım. Kalan tüm gücümü topladım ve Leo'ya sağlam bir tane geçirdim. Bunu beklemeyen Leo acıyla inledi.
''Neden?''
Sızlanmasına izin vermedim.
''Beni nasıl kandırırsın?''
Bir tane daha geçirdim. Bu sefer vurmama izin vermişti.
''Öldün sandım!''
''Öldüğümü sanırsan nasıl tepki vereceğini merak ettim.''
Suçlu, küçük bir çocuk gibi yere baktı. Bense ateşi korlanmış bir kazan gibiydim. Fokurduyor fokurduyor ama asla dinmiyordum.
''Merakını giderebildin mi bari?''
''Evet,'' dedi gülümseyerek.
Kaşlarımı çattım ve içimdeki öfkenin bir demiri döverek kılıç haline getirecek kadar kızgın olduğunu anladım. Kandırılmak, aptal yerine konmak çığlık çığlığa bağırma isteğimi doğuruyordu. Bir yandan da ölmediği için derin bir nefes alabiliyordum.
''Aklım çıktı,'' dedim dişlerimin arasından. Neredeyse ağlamak üzereydim.
''Benimde aklım çıktı,'' dedi savunmaya geçerek. ''Beni aradın ve açmak üzereyken kapattın. Sürekli seni aradım ama ulaşamadım. Ya Cole, Kertenkele'nin peşinde olmasaydı?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHPERİ
Science FictionGezegenimizde 3 milyardan fazla insan var. 3 milyar farklı kişi. Hepimiz dünyaya farklı gözlerle bakıyoruz ve dünyada kimse bizim gibi görmüyor. Peki ne görüyoruz ? Tehlike mi ? Tutku mu ? Yeni bir başlangıç ? Yoksa bir son mu ? Güven mi ? Şöhret mi...