Fotoğrafta Burak var. :)
Sanırım şuan ağlayabilirim. Dün gece film izlerken uyuyakalmıştım normal olarak. Normal olarak diyorum çünkü korku filmini gözüm kapalı izleyince uyuyakalmıştım. Üstüm berbattı.
Yavaşça yattığım yerden doğrulup üstümü silkeledim. Dün patlamış mısırla savaş vermiştim resmen. Uyuşuk uyuşuk odama çıkıp lavaboya girdim. Neden kasabadaki bütün evler 2 katlı olmak zorundaydı ki!
Hızla üstümü temizleyip dişlerimi fırçaladım. Elimle saçıma şekil verip odama girdim dolaptan okul formamı alıp üstüme geçirdim. Saate baktığımda 8.00 di. Daha vaktim olduğu için rahatladım ve mutfağa doğru ilerledim. Buzdolabını açtığımda o iğrenç manzara karşısında yüzümü buruşturdum. Dolabın kapısını hızla çarpıp evden çıktım. Okul dönüşü kesinlikle alışveriş yapmam gerekiyordu. Yaşamak istiyorsam eğer. Okula yetiştiğimde daha derslerin başlamasına yarım saat olduğu için çok mutluydum. Kantine koşar adımlarla girdim. Açım!!
Sıraya girmişken önüme biri kaynak yapınca sinirle bağırdım.
'Ne yapıyorsun ya sen!' arkasını dönerken
'Kaynak.' dedi. Bu çocuk beni öldürüyor. Dün olanları hatırlayınca uzunca nefesimi verdim onunla uğraşamazdım.
'RÜYA' diye harika bir ses duyduğumda kafamı o yöne çevirdim. Yüzümde kocaman bir gülümsemeyle
'Burak!!' diye cırladım elimde olmadan.
Ergen FanClub.!
Kes sesini iç ses şuan mutluyum.!
Burak bana doğru gelirken o çocuğu görünce kaşlarını çattı ve bana doğru dönerek gözlerini gözlerime sabitledi.
Beni kolumdan tutup kendine doğru çekerek 'Sen sırada bekleme ben alırım.' dedi. Hiç itiraz edemem şuan. Peki anlamında kafamı sallayınca gülümsedi. Kantinde boş yer bulduğumda oturup telefonumu kurcalamaya başladım. Ankaradan İstanbul'a arkadaşlarımı bırakarak taşınmak beni gerçekten üzmüştü. Gelen mesajlarımı kontrol ettiğimde sadece Şeyda'dan gelen mesajlara cevap verdim. Burak masaya eşyaları boşaltırken şok oldum.
'Bunların hepsi kime!' diye sordum.
'Senin için prenses.' dedi. Ahh be Burak.
'Prensesler bu kadar yemek yemezler biliyorsun değil mi? Aslında insan olan kimse yiyemez.' yüzümü buruşturarak.
Burak'a baktığımda yüzü yiyeceklere yanlış olan ne yaptım der gibi bakıyordu. Gerçekten çok tatlı ve masum görünüyordu. Dayanamayarak elimi çantama atıp fotoğraf makinemi çıkardım ve bekleme yapmadan çektim. Bütün yüzler bana çevrilmiş şaşkın şaşkın bakıyorlardı. Aynı şekilde Burakta şaşırmıştı.
'Üzgünüm çok masum görünüyordun ve ben...' derken Burak sözümü kesip 'Fotoğraf çekilmeyi pek sevmem.' dedi.
'Üzgün..' sözümü yeniden keserek 'Sorun değil teşekkür ederim prenses.' dedi. Yüzünü incelerken ne hissettiğini anlamaya çalışıyordum. Gerçektende utanmıştı ve gözlerinin için gülüyordu. Gülümseyerek kafamı çevirdim ve o çocukla göz göze geldim. Sinirle soluyordu gözlerini kısıp bana baktı. Elini yumruk yapıp masaya vurdu. Birkaç kız çığlık atarken o çocuk gülümseyerek gözlerimin içine baktı. Bu gülümseme midemi bulandırdı.
'Rüyaa' Burak'ın sesini duyunca dikkatimi Burak'a vermeye çalıştım.
'Efendim?' dedim dağılan dikkatimi toplamaya çalışarak.
'Benim yanımdayken ona bakma, ona gülümseme, onunla konuşma ve ondan uzak dur olmaz mı?' dedi çaresiz bir sesle.
Derin nefes aldım ve 'Seninle tanışalı henüz 3 gün oldu Burak farkındasın değil mi? Bunun anlamı benim üstümde hakkın olmadığı. Bana ne yapmam gerektiğini söyleme.' dedim. Burak gözlerimin içine bakarken gözlerindeki hüzün sadece 2 saniye sürmüştü. Hızla kendini toparlayarak 'Pekala.' dedi ve masadaki telefonunu alıp hızla masadan kalktı. Ayaktayken yine gözlerimin için bakıp kafasını salladı.
Sana umutsuz vakaasın demek istedi sanırım
Saçmalama iç ses!
Arkasına dönüp ilerlerken bir kız arkasından seslenince duraksadı. Kız hızla Burak'ın koluna girince sinirlerim bozuldu. Arkalarına dönüp yavaşça yürürken konuşmalarına kulak misafiri oldum.
'Burak o kız kimdi yaaa hep onun yanımdasın sanki... Kırıldım ama..' dedi kız yavaşça ve kelimeleri uzatarak. Yüzümü buruşturdum böyle kızlar var mı ya daha dünyada. Gevşek!!
'Hiçkimse!' dedi Burak ilerlerken.
İç ses...
Efendim?
Bir ses duydum..
Kalbin kırıldı topluyorum şuan.
Dalga geçmeyi keser misin?Hiçkimse mi? Gerçekten mi? İyide neden bu kadar üzüldüm sadece 3 gün oldu değil mi? Kendimi toparlayıp önüme döndüm ve yiyeceklere baktım. Elime çikolata alıp ısırırken diğer elimle masada ritim tutuyordum. Yüzümdeki ıslaklık...Umarım hayal ürünüdür. Ama bu çok gerçekçi... Göz yaşım yanağımdan süzülüp ritim tuttuğum sol elime düşünce ritim tutmayı kestim. Öylece kaldım hareket edemeden nefes alamadan.
Çikolatayı masaya bırakıp çantamı alıp masadan kalktım. Bahçedeki banklara doğru ilerledim. 10 dakika bahçeyi insanları ağaçları izledim. Zil sesini duyumca sınıfa ilerledim. Kapıyı açıp sınıfa geçtiğimde Burak sırasında geriye doğru yaslanmış ellerini çaprazlama ensesinde sabitlemişti. O gevşek kız ise Burak'ın masasına oturmuş heyecanla birşeyler anlatıyordu.
Kitap koyduğumuz yere poposunu koyuyordu hemde etek giymişsin kızım sen nasıl bu kadar rahatsın diye cırlamamak için kendimi zor tutarak sırama ilerledim ve kitaplarımı çıkardım.
Ceren gelmemişti ve birazdan hoca gelecekti. O çocukta gelmemişti. Nerdelerdi acaba? Yani Ceren.. O çocuk kimin umurunda!
Kafamı yavaşça geriye çevirirken Burak'ın ne yaptığını görmek istiyordum. Gizli gizli yapmak istemiştim ama gözlerim Burak ile birleştiğinde artık gizli olmadığını anladım.
Kız hala heyecanla birşey anlatırken Burak bana bakıyordu ve sanırım kızı dinlemiyordu. Kız Burak'ın onu dinlemedeğini anlayınca elini Burak'ın çenesine koyup kendisine çevirdi. Burak gözlerini benden ayırıp kıza odaklanmaya çalıştı.
Ders başlayalı 5 dakika oldu nerdeydi bu hoca! Artık bu manzaraya dayanamayacaktım. Hızla sıradan kalkarken onlara bağırmak istesemde kantinde Burak'a dediklerimden sonra çok saçma olacağını anladığım için sınıftan çıkıp kendimi koridora attım. Hocayı başka hocalarla sohbet ederken görünce sinirlerim bozuldu. Bağırarak 'Hocam ders boş değilse neden gelmiyorsunuz?'
'Geliyorum kızım.' dedi ve hocalara dönüp birşeyler söyleyip sınıfa doğru ilerleyince sınıfa girdim arkamdan da hoca girince kız hızla masadan kalkıp kendi sırasına doğru ilerleyice rahatladım. Ceren gelmeyecekti anlaşılan sırama yerleşirken telefonu alıp Ceren'e mesaj attım. Cevap gelmesini beklemeden telefonu çantama koydum.
Ders Tarihti ve ben tabikide dersi dinlemeyecektim. Wattpadten kitap okumaya başladığımda zaman hızla ilerledi. Zilin sesini duyduğumda arkama döndüm çocuk hala gelmemişti. Kafamı çevirirken Burak'ın bana baktığını gördüm. Gözlerimi kaçırıp kameramı çıkarıp fotoğraflarıma baktım. Hepsi birbirinden güzeldi. Okuldan çıkınca kesinlikle fotoğraf çekmeliydim. Kameramı çantama koyacakken o çocuğu bahçede basketbol oynarken gördüm. Yine mi basketbol? Yine mükemmel görünüyordu. Kameramı alıp fotoğrafını çektim. Geri çekilirken hemen önümde Burak'ın ayakta pencereden bahçeye baktığını gördüm.
Yüzünü buruşturdu. Gözlerini zorla bana çevirirken 'Konuşmamız gerektiğini düşünmüştüm anlaşılan konuşmamıza gerek yok.' dedi ve sınıftan çıktı.
Nesi vardı bunun ya! Neden herkes üstüme geliyordu ki! Kaşlarımı çatıp ellerimi göğsümde çaprazladım. Pencereden dışarıyı izlerken Burak'ı gördüm ne ara aşağı inmişti bu?
Dalgın dalgın yürürken bir çocuğa çarptı. Çocuğun kaşlarını çattığını görünce Burak'a baktım. Çocuğu ittirip ilerlerken basketbol oynayan o çocuğu gördü ellerini sıkıp yumruk yaptığını gördüm. Hızla geldiği tarafa dönüp az önce çarpıştığı çocuğu oturduğu banktan kaldırıp yumruğu yüzüne gömdü. Ben şok olurken istemsizce çığlık atıp sınıftan dışarı koştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obje
Teen Fiction'Bunu ondan saklamalıyız.' dedi gözlerimin içine bakarak. Bunu yapmamı nasıl isterdi. Ona söylememiz gerekiyordu. Yinede ben gözlerimi bile kırpmadan 'Peki.' dedim. 'Gülümse hadi. Fotoğrafımızı çekecek.' 'Yapamam. O beni korkutuyor.' dedim. 'Yanınd...