8- Yemek

87 9 0
                                    

Çok yorulmuştum. Ateş hala bir şeyler almaya devam ediyordu.
'Ateş yetmez mi?' diye söylendim yorgun sesimle.
'Aldığın her şey konserve çocuk. Taze yiyeceklerde almalısın.' dedi. Oflayarak 'İyide tek başıma yaşıyorum ben bunları bitirmeden bunlar bozuklacak.' dedim omuzlarım çökerken.
'Ben yerim.' dedi ve sepeti hızla doldurmaya devam etti. Ateş'i alışverişle başbaşa bırakarak kendimi koltuğa attım. Yorgunluktan öleceğim!
10 dakika sonra Ateş bana seslenerek kasaya doğru ilerledi. Pahalıya patlayacak diye geçirdim içimden.
Kasaya eşyaları verirken kadın şaşkın şaşkın bakıyordu. Biliyorum bende şaşkınım. En son olarak tavuğu geçirince 'Tavuk ne alaka?' diye sordum Ateş'e.
'Canım tavuk yemek istiyor.' dedi gülümseyerek. 'Hıı senin için yani' dedim.
Tek kaşını kaldırarak 'Yemeğe davetliyim.' dedi.
'Aile yemeği mi?' dedim yüzü asıldı.
'Aptala oynama çocuk bana yemek yapacaksın.' dedi ve kasanın ekranındaki para miktarına baktım. 278.75 TL yazıyordu. Oha! Hayvan! Camış! Yavaş gel..

Parayı ödeyip eşyaları poşetlere doldurmaya başladığında boş boş duran bana baktı. Elindeki eşyaları hızla bırakıp 'Sen eşyaları doldur ben arabayı getiriyorum.' dedi peki anlamında kafamı sallayınca marketten çıktı. Eşyaları doldurup hafif olanları elime alıp dışarı çıktığımda Ateş arabada oturuyordu. Arabaya ilerleyip eşyaları yerleştirirken 'Diğerleri çok ağır yardım eder misin?' dedim aradan bir saniye bile geçmeden 'Hayır.' dedi. Kısa ve net. Yalvaramazdım tabiikide. Anlaşılan tek başına taşıyacaksın Rüya.
Marketin önüne dizilen poşetlere bakış attım. Yanaklarımı şişirip poşetleri taşımaya başladım. Gerçek anlamda çok yorulmuştum. En son poşetleri sürükleyerek arabaya görürdüm. Hepsini yerleştiğimde Ateş'e baktım. Resmen uyuyordu pislik odun. Uyandırıp evimi tarif ettim.
Eve yetiştiğimizde bütün eşyaları Ateş taşımıştı.
Eşyaları mutfağa yerleştirip yemeği yapmaya başladım. Yemeği ateşte bırakıp oturma odasına ilerledim. Ateş koltukta uyuyordu. O da çok yorulmuştu. Bende yemek pişene kadar biraz uyusam hiç fena olmazdı.
Sallanan koltuğa yayıldım. Ateş'i izlerken koltuk hafifçe sallanınca gözlerimi zorla açık tutuyordum. En son kendimi uykuya teslim ettim.
Kızım üzgünüm olanlar senin suçun değildi.
Biliyorum bütün suç senin zaten baba!
Rüyamın ortasından çığlık atarak uyandım.
Ateş hızla yanıma gelip 'İyi misin?' diye sordu. Donuk donuk yere bakıyordum. Yanımdan ayrılınca gözlerimi sımsıkı yumdum. Derin nefes alıp veriyordum.
Önümde su bardağını görünce hızla alıp kafama diktim.
'Teşekkür ederim Ateş ama keşke bu kadar soğuk getirmeseydin.' dedim gözlerimi devirip boğazımı tutarak.
'Herneyse ben açım ve burnuma kötü kokular geliyor.' dedi. O an ateşteki yemek aklıma geldi. Hızla yerimden kalkıp mutfağa gittim. Yemek yanmaya başlamıştı.. Ocaktan hızla alıp tezgaha koydum elimi yaktım yine ya.
Elimle yemeklerin yanmayan kısımlarını alıp tabağa koydum.
Tavuk sote yinede iyi görünüyordu.
Ateş'e seslendiğimde hızla yerine kurulup bekledi. Ahaha çok tatlıydı. Anne bana yemek ver diyen bebekler gibi bakıyordu.
Tabağını önüne koyunca uzun süre tabağa baktı. Eline kaşığı alıp hızla yerken şaşkın şaşkın ona bakıyordum.
Bende yemeğime başladığımda yemeğin tadında garip birşey vardı. Yandığı için sanırım. Yüzümü buruşturup kendime kocaman kase gevrek koydum.
'Ateş sende ister misin?' diye seslendiğimde hayır anlamında kafasını salladı. Tabağını çoktan bitirmişti. Eliyle karnını sıkıyordu.
'Keşke yemeseydin zararlı olabilir.' dedim pişmanlık duyarak.
'Hayır hayatımda yediğim en güzel yemekti.' deyince gözlerimi büyütüp
'Sen ciddi misin?!' dedim.
'Hayır aptal çocuk! Karnım ağrıyor.' dedi. İlaç dolabına uzanarak ağrı kesici aldım. Ona doğru fırlatarak 'Al iç ve git evimden!' diye cırladım.
'Beni zehirlemezsin değil mi?' dedi. Oflayarak mısır gevreğine gömüldüm.
Ateş ilacı içip ayaklandığında bende kalktım.
'Gidiyor musun?' dedim evet anlamında kafasını sallayıp masadaki telefon ve araba anahtarını aldı. Kapıya doğru yöneldik. Kapıdan çıkıp bana doğru dönerek 'Teşekkür ederim çocuk hayatımın ilklerini yaşattın.' dedi.
'Ne gibi ilkler?' dedim şaşkınca.
'Alışveriş ve yanık yemek.' dedi sırıtarak. Gözlerimi devirdim kapıyı kapatırken eliyle engelleyip 'Yinede güzel gündü yemek için teşekkürler. Ev yemeğini özlemişim.' dedi ve gülümseyerek gitti. Bende arkasından gülümseyip kapıyı kapattım. Uykum varrrr.
Hızla odama çıkıp banyoma girdim. Aynadaki yansımama şaşkınca baktım.
'Bu kadar çirkin olmayı nasıl başardın Rüya?' dedim ve sıcak suyu açıp kıyafetlerimi hazırlamak için yine odama döndüm. Şortumu ve tişörtümü yatağa atıp banyoya döndüm sıcak duşumu alırken telefonumdan Cem Adrian'ın şarkısını açıp bağıra bağıra eşlik ediyordum.
Bu bir yangın tam ortasına daldım, tam ortasına daldım..
Her yer ateş ben ortasında kaldım, ben ortasında kaldım..

Yine gözlerim dolmuştu. Ateş'i ilk gördüğümde umursamaz, kötü biri olduğunu düşünmüştüm ama sanırım yanılmıştım. Daldığım düşüncelerden çıkıp havluyu vücuduma sardım. Saçlarımı kurutamayacak kadar yorgun olduğum için üstümü giyinip kendimi uykunun benzersiz huzuruna bıraktım.

Sabah gözlerimi açtığımda başıma feci bir ağrı saplandı. Ağlamamak için kendimi zor tuttum. İlaç içmek için bir şeyler atıştırdım. Okula gitmemeyi düşünsemde henüz ilk haftadaydık ve derslerden daha sıkılmamıştım. İleriki aylarda derslerin en yoğun olduğu zamanlarda devamsızlığımı kullanmalıydım. Neden saçını kurutamayacak kadar tembelsin Rüya!
Evden çıkıp hızla okula gittim. Arkadaşlarımı özlemiştim sanki.
Burak... Ateş... Ceren..
Bora ile ne olmuştu acaba?
Okul kapısından geçtiğimde herkes beni süzüyordu. Bakışları hiç iyiye işaret değildi sanki.
Umursamamaya çalışarak bana doğru koşar adım gelen Ceren'e gülümsedim.
'Günaydın.' dedim en içten gülümsemem ile. Henüz tanıyalı dört gün olmuştu ama ben herkese hemen ısınmıştım.
'Rüya...' dedi sıkıntılı bir sesle.
'Noldu Ceren?' dedim asık suratına bakarak.
'Bütün okul seni konuşuyor. Dün okuldayken Ateş'i evine davet etmişsin duyanlar olmuş.' dedi ve asık olan suratını daha çok astı. İyide ben onu davet etmemiştim. O kendini davet etmişti. Dün ben konuşurken bize bakan kızla aklıma gelince sinirlendim. Yanlış anlaşılmaktan nefret ediyordum. Herkes beni yanlış anlayacaktı.
Bana doğru sinirle gelen Burak'ı görünce bir an için korktum. Elimden tutup beni arka bahçeye doğru sürüklemesine izin verdim.
'Burak yanlış anlamanı istemem.' dedim beni duymasını ümit ederek. Duymuş olacak ki elimi hızla bırakıp 'Evet seni çok yanlış anlamışım! Farklı olduğunu düşünmüştüm.' diye bağırıp elini saçlarının arasında gezdirdi.
'Yeni tanıştık değil mi? Ben senin hayatına karışamayacak kadar yeniyken o senin evine girebiliyor.' diye ekledi. Ne demem gerekiyordu. Bize geldiğini inkar edemezdim ki.
Etrafın karardığını hissettim. Ellerim ve ayaklarım titriyordu. Zaten hastaydım birde üstüme gelmeleri çok can sıkıcıydı.
'Ben yanlış bir şey yapmadım.' diye mırıldanırken duyduğum son şey Burak'ın ismimi haykırıp yanıma gelmesi ve yerde uzanan bedenimi kollarının arasına alıp kaldırırken 'Onun olmana izin vermeyeceğim.' demesiydi. Halsizce gözlerimi yumarken aslında kimsenin umrunda olmadığımı anladım. Ben Burak ile Ateş arasındaki rekabettim. İyide neden ben? Ateş dün arabada bana sonuna kadar onunla kalmalısın derken Buraktan bahsediyordu sanırım. Onu mu düşünüyordu? Hiçbir şey anlamazken istediğim tek şey gözlerimi açmamaktı.

ObjeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin