10- Hastane

55 9 0
                                    

Multi ATEŞ :)

Ateş'in odasının kapısını yavaşça aralarken onun uyuma ihtimalini düşünüyordum. Odaya girdiğimde ışık kapalıydı. Elimle etrafı yoklarken oturacak yer arıyordum. En son koltuk olduğunu düşündüğüm yere yerleşmeye çalışırken rahatsızlık veren bir şeyin üstüne oturdum. Ateşten inleme sesi gelince kafamı o tarafa çevirdim.
'Çek şu poponu elimin üstünden!' diye cırladı. Hızla ayağa kalktığımda utancımdan ne yapacağımı şaşırdım. Ateş arkaya uzanıp ışığı açarken gözlerimi ondan en uzak noktaya kitledim.
'Popon...' diyince hızla kafamı ona çevirdim. Sağ elini yuvarlarken 'Fazla küçük değil mi? Mmmm tek elim kadar. Normal kadınların ki bu kadar değil kesinlikle seninkini katlar.' daha çok yerin dibine giremezdim. Yastığı kaptığım gibi onun kafasına geçirdim. O ise kahkaha atarak kendini yatağa bıraktı.
'Dur tahmin ediyim vücut ölçülerini' deyince 'Kapa çeneni!' diye cırladım. Sonra birden ciddileşerek 'Niye geldin?' diye sordu.
Bu çocuğun kafası mı güzel? 'Sen çağırdın yaaa!' dedim dudağımı kemirerek. Onaylarcasına bir ses çıkararak 'Doğru ' dedi u'yu uzatarak. Yataktaki boş yeri işaret ederek oturmamı söyledi. Ondan en uzak noktaya kurulurken poşetler aklıma gelince ellerimi havaya kaldırarak 'Neden bu yiyecekleri istedin? Hastanede sana uygun yemek yapmaları gerekiyordu.' dedim.
Oflayarak 'Senin yemeğini tercih ederim buranın yemeği berbat.' dedi. Şuan anaokula giden çocuklar gibiydi. Kahkaha atma isteğimi bastırarak poşetleri ona uzattım. İçinden kendine çubuk çıkarıp yemeye başladı. Karnımdan gelen sesle sabah ilaç için atıştırdığım şeylerden başka hiçbir şey yemediğim aklıma geldi.
'Banada birşeyler ver. Bende açım. İnsan ikram eder.' art arda cevap beklemeden sıralamıştım. Bana doğru dönerek 'Sana yok.' dedi kesin bir dille ve yemeğe devam etti. Sinirlenerek 'Ver şunu.' diye bağırdım ve çubuğuna uzandım. Ani hareketimle dengemi kaybetmeden kendimi toparladım. Onun üstüne düşmeden kendimi tutabilmiştim ama manzaranın uzaktan kötü olduğuna eminim. Kapı hızla açılıp içeriye 32 dişi ortada hemşire girince hemen kendimi geri çektim. Hemşire bizi yanlış anlayarak sırıttı.
'Serumun değişmesi gerekiyor.' dedi ve bana bakarak 'Seni zehirleyen kız arkadaşın bahsettiğin kadar güzelmiş.' dedi. Haaaa?? Ateş Salman beni mi anlatmıştı. Hemde güzel olarak(!)
Ateş'e döndüğümde yutkunup bana baktı göz göze geldiğimizde kızardığını anladım. Hızla kafasını başka yöne çevirdi. Garip çocuk diye geçirdim içimden. Çubuğu yemeğe başladığında çok hızlı ve çiğnemeden yediğini gördüm. Utandı mı yoksa kızgın mı anlayamadım. Hemşire çubuğu görünce sinirli sesle ' Hastaya dışarıdan yemek getirmek yasak. Midesi yeni yıkandı.' diyince ufak çaplı şok yaşadım. Midesi yıkanacak kadar kötü mü olmuştu?
Çubuğu hızla elinden aldım. Hemşire serumu değiştirip odadan çıkınca Ateş bana dönüp elini açtı. Çubuğu istediğini anlayabiliyordum. Kahkaha atarak yataktan kalkıp ayakta çubuğu 3'er 3'er yemeye başladım.
'Avcunu yalarsın Ateş Salman.' dedim ve sırıtarak yemeye devam ettim. Sinirle 'Versene şunu açım ben!' diye cırladı. 'Sana yok' diyerek dil çıkardım. İntikam çok güzel bir yemektir.
Her istediğimi yapmak güzeldi. Serum yüzünden ayağa kalkamayan Ateş. Hahah beni korkutamaz!
Onun yanına gidip oturduğumda beni yataktan fırlatmasını bekliyordum ama o beni şaşırtarak bana gülümsedi.
Bu hali cidden ilgimi çekmişti. Yanına daha çok kurularak onun gibi bende ayaklarımı uzattım ve gülümseyerek 'Teşekkür ederim.' dedim. Neden der gibi baktığında 'Benim için berbat bir gündü. Evde kalsaydım kendimi öldürebilirdim.' dedim.
Hiçbir cevap vermeyerek sessizliğini korudu.
'Hemen arkadaş edinmem çok garip değil mi? Arkadaş edinmekte zorlanırım sanıyordum. Anladığım kadar seninde birçok arkadaşın var.' yine susmaya devam edince ona baktım. Gözlerini tavana dikmiş kısık gözleriyle birşeyler düşünüyordu. Nihayetinde sessizliğini bozup 'Bu kalabalığın içinde yinede yalnız olduğunu bilmek...' dedi ve bana sırtını dönerek pencereden dışarıyı izledi.
Yaralı mıydı Ateşte Burak gibi... Burak'ın yaralı olduğu belliydi ama o acısını sinirle çıkarıyordu. Ateş ise içten içe kendini yiyordu. 10 dakikalık sessizlikten sonra ona umut vermek istercesine 'Yalnız değilsin. Ben varım. Bundan sonra seninle iyi anlaşacağıma söz veriyorum. Bana çocukta diyebilirsin. Çok saçma geliyor ama sorun değil. Umarım seninle iyi anlaşırız ve dolu dolu günler yaşarız.' dedim hiçbir ses ve tepki almayınca yerimden doğrularak 'Hey sana diyorum!' dedim. Ateş'in uyuduğunu görünce gülümsedim. Yerdeki çantamın içinden kameramı alarak Ateş'in en savunmasız halinin fotoğrafını çektim. Ateş uyurken...
Bende kendimi uykuya teslim ederken Ateş'in sırtının ne kadar geniş olduğunu fark ettim. Elimi uzatarak sırtını sıvazladım. Belki biraz rahatlardı. Sırtı sıcacıktı. Gülümseyerek bende Ateş'e sırtımı döndüm ikimizde ters tarafları temsil eder gibiydik. Ama bütün gibiydik.
Gözlerimi kapatırken ilaçlarımı almadığım için bir kaç küfür ederek uykuya daldım.

ObjeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin