134 16 6
                                    


25 nisan 1948
goheung-gun, jeollanam-do, güney kore

baharın geldiği yeni yeni anlaşılan bir pazar akşamüstüydü. evimin küçük bahçesindeki hamakta yatıyor gözlerim kapalı bir şekilde rüzgarın sesini dinliyordum. burnumun ucunda düşmek üzere olan gözlüğüm, göbeğimin üstünde ise bitirmeye yakın olduğum bir louis bromfield kitabı vardı. içime dolan huzur ile ansızın gülümsedim. bu şekilde durmaya devam edersem uyuyakalacağımı hissederek daha rahat bir pozisyona girdim. kitabımı kapatıp yere koydum, gözlüğümü de kitabın üstüne. tam kendimi uykunun kollarına vermek üzereyken bahçenin kapısı hiddetle açıldı. tek gözümü aralayarak kimin geldiğini gördüğümde rahatımdan ödün vermeden gözümü kapatıp tekrar uykuya dalmaya çalıştım. tabiki bu başarısız bir girişimdi.

" hyung! wonwoo hyung! uyumadığını biliyorum. hadi ama beni cidden görmezden mi geleceksin?" kollarımı sarsmaya başladığında yenilgiyi kabullenerek gözlerimi tamamen açtım. yattığım hamağın önünde eğilmiş büyük bir gülümsemeyle bana bakıyordu. "umarım uykumu bölmene değecek bir sebebin vardır gyu." hızlı bir şekilde kitabın üstündeki gözlüğümü alarak takmama yardımcı oldu. gözlüğümü takınca yüzünü daha net bir şekilde görmeye başladım. uzun dalgalı koyu kahverengi saçlarını arkaya doğru taramış, jöleyle sabitleştirmeye çalışmıştı. -ne kadar başarılı olduğu tartışılır- yüzüne sürdüğü güneş kremi her bir yanını parlatıyordu. burnunun üstündeki küçük beni ve yamuk dişleri tam anlamıyla yüzünü tamamlıyordu. üstünde ise klasik krem bir gömlek ve büyük ihtimalle büyükbabasının ona hediye ettiği bol kahverengi pantolonu vardı. siyah oxford ayakkabıları ve kolundaki bozuk saatiyle kombinini tamamlamıştı. böyle sıradan kıyafetlerle bile şık görünmeyi başarmıştı. ben ise onun aksine eski pijamalarımın içindeydim ve saçlarım darmadağınıktı.

elinde tuttuğunu yeni fark ettiğim gazeteyi gözümün dibine kadar sokunca bileğinden tutarak onu durdurdum. "bugün şehir merkezinde adele jergens'in son filmi açık hava sineması olarak gösterime sunulacakmış. gitmek zorundayız." gözlüğümü düzeltip gazeteyi elime aldım. gazetenin ilk sayfasına kocaman bir şekilde basılmış bir haberdi. bir haftadır yapılan bir festivalin son günüydü bugün. yaşadığımız bölgeyi düşününce böyle bir festivalin önümüzdeki 2 sene boyunca bir daha yapılmayacağı barizdi.

soğuk bakışlarımı tekrar mingyu'ya çevirdiğimde heyecanlı gözbebekleri beni karşıladı. on sekizine gireli daha bir ay bile olmamış bir erkeğin adele jergens gibi bir kadına karşı olan hayranlığını çok iyi anlıyordum. ama tek boş günümü romantik filmlere harcayarak geçirmek hiç istediğim bir şey değildi. babamın yanında çalışmaya başladığımdan beri günlerim çok dolu geçiyordu zira.

"seninle gidersem benim çıkarım ne olacak?" "benimle geçirebileceğin kaliteli vakit!" "hiç cezbedici değil." gülüşü yavaş yavaş yüzünden silinirken başını yana doğru eğdi "ah hyung hep böyle yapıyorsun. geleceğini ikimiz de biliyoruz ne diye uğraştırıyorsun ki beni?" yerimde doğruldum ve sırıtmaya başladım. "şu seoklim midir soonyoung mudur nedir onlarla gitsene. eminim onlarda bayılır kadın bacağı görmeye." bacaklarını bağdaştırdı ve kollarını gövdesinin arkasına götürerek ellerine doğru yaslandı. yorgun bir nefes vererek konuşmasına devam etti.

"birincisi adı seoklim değil seokmin. ikincisi onların benim ikinci planım olduğunu biliyorsun. gerçekten gelmezsen onlara sorarım." biraz sessizlikten sonra hışımla başını bana çevirdi. "ayrıca adele noona'nın bacaklarını izlediğim falan yok! çok yanlış anlıyorsun sen beni.." oyuncu kadına karşı kullandığı hitap şekliyle keyifli bir kahkaha attım ve hamaktan kalkarak yerde duran terliklerimi giydim. "tamam tamam anladım. ben hazırlanırken içerde bekleyebilirsin." keyifle yerinden kalktı ve birlikte eve girdik.

when the world was at war we kept dancing, minwonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin