44 4 0
                                    


20 ağustos 1949
goheung-gun, jeollanam-do, güney kore

ömrünüzün tamamını birlikte geçireceğinizi sandığınız kişiyle yolları ayırmak nasıl bir his biliyor musunuz? bir daha asla duyamayacağınız kahkaha seslerini özlemek, kurduğunuz her hayali bir bir yıkmak, asla bitmeyen geceleri geçirmeye çalışmak ve daha niceleri. ama bazı durumlar vardır ki bu yaşananları şaka gibi gösterir. o da iki tarafın da istediği bir ilişkiyi zorla bırakmaya çalışmaktır. bir adım atsan kabul edileceğini bilmektir o acı. ya yaşadığımız zamandı sorun ya da yaşayamayan bizlerdik.

10 gün. mingyu'yla görüşmeyeli tam olarak 10 gün olmuştu. her ne kadar birbirimizi pazarda ya da markette görsek de ne o bana bir adım atıyordu, ne de ben ona. kendimi bildim bileli arkadaş olmamıza rağmen ilk defa bu denli büyük bir kavgaya tutuşmuştuk ve o günden beri kendimi korkunç hissediyordum. iştahım yoktu, geceleri uykumu kaçırıyordum ve iş yerinde odağımı kaybedip duruyordum. annemi endişelendirmekten ne kadar nefret etsem de elimde değildi, hiçbir şeye enerjim kalmamıştı.

zamanla alışabileceğimi düşünürken her geçen gün daha da zorlaşıyordu. eskiden mingyu'nun bana olan ilgisini ve kendi hislerimi çok kolayca görmezden gelebilirken, mingyu'nun itirafı sonrasında artık bunu yapamıyordum. artık onun da bana karşı aynı hisleri beslediğini bildiğim için içimdeki arzular dışarı çıkmak için can atıyordu. tüy kadar hafif dokunuşlarını ellerimin üstünde düşündükçe her yerim karıncalanıyordu. bazen aklımdan geçmemesi gereken düşünceler geçiyordu. biz olsak... en azından denesek ne kaybedebilirdik ki?

"jeon wonwoo!" babamın yüksek sesini işitince yaslandığım süpürgeden ayrıldım ve bir süre gözlerimi kırpıştırarak düşüncelerimi toparlamaya çalıştım. "hm? ne oldu?" "kaçtır sana sesleniyorum duymuyorsun. çık dükkanın önünü süpür." kafamı sallayarak onu onayladım ve hızlı adımlarla fırından çıktım. yaprakları süpürürken ne kadar çalışsam da hala işime odaklanamıyordum. rastgele bir şekilde süpürüyordum sadece. gözlerimi ise yerden ayırmıyordum. bir süre sonra babam sigara molası için yanıma geldi ve dükkanın önündeki küçük tabureye kuruldu.

sessizce sigarasını içerken yerleri süpürüşümü izledi. "normalde her sabah halini hatırını sorduğun yeolim ve kızıyla sohbete girişmekten kaçındığını fark ettim. kim'lerin misafirliğe geldiği gün hakkında konuştuğumuz konuyla bir alakası var mı?" fırının karşısındaki bakkalın sahiplerine ithafen konuştuğunda yerimde durdum. bahsettiği kişiler aynı zamanda gelecekte evleneceğim kişi ve annesiydi. "h-hayır. neden öyle düşündün? fark etmedim bile."

sigarasından uzun bir nefes aldı. "ben senin 20 yıllık babanım wonwoo. bir sorun olduğunda anlarım. annen sonunda evlenmeyi kabul ettiğin için heyecanlı ve aceleci olsa da ben öyle değilim." oturmam için yanındaki boşluğu pat patlayınca elimdeki süpürgeyi kapıya yaslayarak yanına oturdum. "yeolim'e de kızına da hiçbir şey demedik henüz, eğer seni bu kadar streslendiren buysa. annen her ne kadar hemen konuşmaya gitmek istese de o günkü tepkilerini gördükten sonra emin olamadığım için her seferinde reddettim. o yüzden sormama izin ver. o kızla gerçekten evlenmek istiyor musun wonwoo?"

"eve-" hiç düşünmeden cevap vermek için ağzımı araladığımda sinirli bir ses bıraktı havaya. "senin ne istediğini soruyorum oğlum. biliyorum, çok ilgili bir baba değilim ama-" elini dizime koydu ve ovmaya başladı. "-sana istemediğin bir şeyi dayatmak en büyük korkum. istemiyorsan seni o kızla evlendirmem. bana aklındakileri söylemekten korkma."

dudaklarımı birbirine bastırdım ve bakışlarımı eskimeye yüz tutmuş ayakkabılarıma indirdim. stresten ellerimi kaşımaya başlarken aklımda mingyu'nun sesi yankılandı. bir şeyi istemediğin zaman söyleyeceksin! hayatın boyunca ebeveynlerinin kölesi gibi dedikleri her şeye boyun eğmekten bıkmadın mı?  bu sözleri beni ne kadar sinirlendirse de bir bakıma haklıydı. hayatım boyunca bir kez olsun aileme karşı çıkmamıştım. okumayı bırakmamı istediklerinde, fırında çalışmamı istediklerinde, istemediğim biriyle evlenmemi istediklerinde... hiçbir zaman onları reddetmemiştim.

when the world was at war we kept dancing, minwonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin