5.Bölüm-Karanlık Sırlar

523 249 90
                                    

Kapıdan uzaklaştım ve ne yapmam gerektiğini düşünmeye çalıştım. Aklım allak bulaktı; yaşadıklarım çok ani ve anlamsızdı.

Midem stresten bulanmaya, kafam dönmeye başlamıştı. Hilal Teyze'nin bağrışlarını duyuyordum fakat bilincim beynimin derinliklerine gömülmüştü.

Ayakta zor duruyordum. Kendimi bunca zaman çelikten sinirlerim olduğuna inandırmıştım, duygusuz biri olduğumu herkese kabullendirmiştim. Fakat şu anda küçük, korkak bir çocuktan farksızdım.

Elimdeki bilgisayarla yukarı çıktım. Oradan da annemin odasına gidip şifreli kağıdı paltosunun cebine tekrar koydum. Artık olacaklardan korkmuyordum; yine de içten içe beni bu dipsiz karanlık kuyudan çıkaracak bir ümit ışığı umuyordum.

Aşağı kata indiğimde ayaklarım artık tutmaz hale gelmişti. Kapıyı açmak için bir adım daha atmıştım ki bayıldım oracıkta.

Birkaç Dakika Sonra

Gözlerimi açtığımda kendimi koltukta yatar halde buldum. Yavaşça doğruldum ve kapıya doğru baktım. Kapının kilidinin açıldığı belliydi ama kapı kapanmış haldeydi. Ne kadar süredir baygın olduğumu düşündüm. Duvarda asılı saate bakmak için arkamı döndüm. Fakat o sırada elimde sımsıkı tuttuğum şeyi fark ettim.

Elimde şöminenin yanındaki uzun, ince kütüklerden birini tutuyordum. Fark ettiğim an odunu elimden düşürdüm. Odun yere düştü ve biraz yuvarlandı. Odunun arkası kırmızı bir sıvıyla kaplıydı; elime bulaşan şey kandan başka bir şey değildi.

Ellerime ve üstüme bakmaya başladım. Pantolonumun ve tişörtümün bazı yerlerinde kan lekeleri vardı. Ellerim bileklerime kadar kan içindeydi. Yaşadığım şokla koltuğa çöktüm. Gözlerimi açıp kapamıştım ve şu an bulunduğum pisliğe daha da gömülmüştüm. Ellerim titremeye başlamış, bacaklarımın feri gitmişti.

Ayağa kalkacak gücü topladım. İçeriye girmeye çalışan komşumuz Hilal aklıma geldi. Şu anki durumumun onunla bir ilgisi var mıydı? Üstümdeki kan izleri onun muydu? Kapıdan bulunduğum kısma kadar herhangi bir kan izi yoktu. Mutfağa girdim; burada da herhangi bir iz yoktu fakat gözüme çarpan Hilal Teyze'nin bez çantasıydı. Çanta mutfak masasının kenarına koyulmuş haldeydi.

Üst kata çıkmak için merdivenlere yöneldim ki, kan izlerinin uyandığım yerden üst kata çıkan merdivene kadar devam ettiğini gördüm. Yavaşça yukarı çıkmaya başladım. Dejavu yaşadığımı hissettim. Ortada durdum ve ellerime baktım. Odunu tuttuğum zamanki gibi sımsıkı yumruk halinde duruyordu ellerim.

Yukarı çıkmaya devam ettim. Üst katta lambası açık olan tek oda babamın çalışma odasıydı. Odaya doğru yürümeye devam ettim. İçeriye girdiğimde karşılaştığım manzara midemi altüst etti.

İçeri kan gölüne dönmüş, yerde kafatası paramparça edilmiş kadının cesedi vardı. Geniz yakan kan kokusunu içine çektiğim an ciğerlerimden bu iğrenç kokuyu çıkarmak için tüm gücümle öksürmeye başladım. Gözlerim gördüklerini sindiremedi, taşıyamayacağım bir yük sırtlamış gibiydi sırtım; yere yığıldım.

Gözlerimi kapadım ve bütün bu olanların bir kabus olmasını diledim sadece. Elleriyle kafama vuruyordum, kendimi uyandırmaya çalışıyordum. En son gözlerimi kapadığımda olanlar aklıma gelince, gözlerimi kapatmaktan çekinir oldum. Olabildiğince açtım gözlerimi.

Kadının cesedinin etrafını incelemeye çalıştım. Etrafta dağılmış, kana bulanmış proje çizimleri, hemen masada dizüstü bilgisayar açık halde, annemin cebinden aldığım kağıt bilgisayarın hemen yanında duruyordu. Şifre dokuz haneliydi fakat sadece altı hanesi girilmiş halde kalmıştı.

Neler olduğunu hayal etmeye, bu arbedenin nasıl oluştuğunu hatırlamaya çalıştım. Bunu kendim yapmış olamazdım. Hiçbir canlıya zarar verme hissini bile daha önce hissetmemiştim. Hem bu yaşananlar kendi payım olsa bile neden bu odada yaşanmıştı, aşağı katta arbedeye dair hiçbir iz yoktu.

Dizlerimin üstüne çömeldim ve şimdi ne yapabileceğimi düşünmeye başladım. Anneme ulaşmayı denemeliydim ama nasıl? Kadının telefonunu kullanabilirdim ama şu anki durumdan annemin de payı vardı. Bu kadını neden evimize göndermişti? Neden bana şirkette olduğunu ve babamı aradığıyla ilgili yalan söylemişti? Hem bu kadın telefonumun bozuk olduğunu nereden bilebilirdi?

Aklımdaki soruları cevaplayacak iki kişi vardı ve biri yerde ölü halde yatıyordu. Kendimi de öldürüp gün geçtikçe sarpa saran bu hayatımı sonlandırma fikri aklıma gelmeye başladı. Kadının üstünde telefon olup olmadığını kontrol etmeye karar verdim.

Cebinde bir telefon ve flash bellek çıktı. Telefon şifreliydi; açamazdım, sadece acil arama yapıp polis çağırabilirdim. Flash belleğin ise siyah görünümü vardı; üstüne yapıştırılan kağıtta "213" yazıyordu.

Bu sayı bir yerden tanıdık geliyordu. Biraz düşündükten sonra nereden hatırladığımı buldum. Babamın uçakta bindiği koltuk numarasıyla aynıydı bu sayı. Kana her ne kadar basmamaya çalışarak çalışma masasının yanına gitmeye çalışsam da çoraplarım baştan aşağı kana bulanmıştı.

Bilgisayarın yarım kalan şifresini girdikten sonra ekranın açılmasını bekledim. Ekran açılmasıyla beraber belleği bilgisayara taktım. Biraz zaman geçmesiyle ekran karardı ve üç haneli, tek giriş hakkımın olduğu bir şifre istendi. Yanlış girersem kendini kilitleyebilir ya da tüm bilgiler silinebilirdi.

Bu bilgisayardan bu duruma düşmemin nedenini bulabilirdim, ailemin gizli işlerini öğrenebilirdim. Şifre... Şifre...

Artık sinirlerim gerilmişti ve gözlerimi ağlamamak için zor tutuyordum. Daha fazla bu odada kalmaya dayanamıyordum. Bilgisayarı alıp aşağı kata indim. Mutfak masasına oturdum ve bilgisayarı karşıma koydum. Ayağım o sırada masanın kenarına koyulmuş kadının bezden çantasına çarptı. İçinde önemli bir şeyler bulabilmeyi umarak elime aldım.

İçinden kadının dediği gibi kurabiyeler ve birkaç mavi dosya çıktı. Masanın etrafına yaydım dosyaları ve sırayla açtım. İlk dosyayı açtığımda karşıma annemin fotoğrafı çıktı. Dosyada annemin hakkında her şey vardı. En son telefonda kimlerle konuştuğundan, önemli bulunan yazışmalarına kadar her şey rapor edilmiş haldeydi.

Gözlerim daha neler görecekti ne biçim bir oyunun içindeyim diye düşündüm kendi kendime. İkinci dosyayı açtığımda karşıma kendimi buldum. Telefonumda hangi oyunu oynadığımdan, kullandığım oyuncu adlarına kadar her şey vardı. Telefonun bozulduğu bile rapor edilmişti. Fakat bunca şeyi nasıl öğrenebilmişlerdi?

Üçüncü dosyada babam vardı. Babamın kimlerle ne anlaşmalar yaptığı, en son projesinin piyasa değerine kadar her şey vardı. Fakat parantez içinde yazılan bir yazı dikkatimi çekti: "Acil durum, takip devre dışı kaldı." Bu gün rapor edilmişti bu yazı.

Onlar da babamın nereye gittiğini ve Almanya seferli uçakla ne ilgisi olduğunu bilmiyorlardı. Hilal de bunları araştırmak için gönderilmiş gizli servis ajanı olabilirdi. Annem de sandığım gibi ortakları değil de tutsakları olmuş olabilirdi.

Evde Aras, şifreli bir bilgisayar ve nasıl öldüğü belli olmayan bir ceset vardı. Babamın dosyasında bilgisayarın şifresini bulmayı umdum. Tek tek sayfaları araştırdım ve aradığım bilgiyi buldum. Babamın koltuk numarası, belleğin üstündeki sayı ve şimdi bilgisayarın üç haneli şifresi aynıydı. Neydi bu 213 sayısının gizemi?

Bilgisayara şifreyi yazdım ve giriş yaptım. Ekranın tam ortasında tek bir dosya klasörü vardı: "Zaur Endüstri." Klasöre tıkladım ve içinde yüzlerce dosyayla karşılaştım. Dosyaların en üstündeki ilk dosya ilgimi çekti. Dosya adı: "Aydın Ailesinin Bilinmesi Yasaklanan Geçmişi."

Gözlerimi ekrandan ayırmadan dosyayı açtım. Gördüklerim ve okuyacaklarım beni, ailemin karanlık sırlarının en derin noktalarına sürükleyecekti.

Devam ediyor...

ZALİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin