17.Bölüm-Bilinçaltı

80 23 28
                                    

(Unutanlar İçin 7.Bölümü Tekrardan Okumak Faydalı Olur Bu Bölüme Özel)

Derin bir karanlığa gömüldü bilincim. Beynimin derinliklerine git gide batıyor gibiydim. Okyanusun ortasında fırtınalara yenik düşmüş bir gemi gibi batmıştım karanlığa. Tam o sıra da bir ışık süzmesi gözlerime değdi. Git gide büyüdü bu küçük ışık, bir güneşe döndü ve her yer ışıl ışıl oldu.

Etrafımda teker teker eşyalar belirmeye başladı. Kendimi en son bıraktığım yerde, evmin ortasında buldum.

Hafıza silme işlemini odamda gerçekleştirmiştik fakat ben evin dış kapısının önünde dikilir haldeydim. Hafızamı sildirdiğimi hatırlamamam gerekirdi, yolunda gitmeyen bir şey mi olmuştu. Eşyaların tamamı belirgin hale geldikten sonra etraftaki sesleride duyar hale gelmeye başladım. Kapının yumruklandığını fark ettim. Kapıyı hemen aç sesi kafamda yankılanıyordu.

Bu komşumuz olarak tuttuğum Hilal'in sesiydi. Kapıyı yavaşça açtım. İçeriye girmesi için duvara doğru yaklaştım ve önünden çekildim. Dilimi yutmuş gibiydim, ne diyeceğimi bilemiyordum.

İçereye girdi hızlı adımlarla Hilal, elindeki poşetleri mutfak masının yanına bıraktı ve bana dönüp"Bir kapıyı açmak bu kadar zor olmamalı, kapıda ağaç oldum"dedi.

Bu anı öncedende yaşamıştım fakat bilinçaltımdaki kişiliğimin benliğinde gerçekleşmişti bu olanlar. Çok geçmeden anlayabildim olup biteni. Hiç bir zaman benden ayrı bir kişileğe sahiplik yapmamıştı vücudum, hep bendim. Sadece geçmişe gidip her şeyi bilen ve geçmişi unutulan ben aynı vücutta sıkışmıştık. Sandığımız gibi zamanda geri gitmekten ya da hayata geri döndürülmemden dolayı gerçekleşmemişti bilinçaltı kişiliğim. Hipnoz seanslarının üstümde bıraktığı yan etkiden başka bir şey değildi.

Bunca zaman zor zamanlarımda ortaya çıkan kurtarıcı meleğim ta kendimmiş. Her şeyi öğrendiğimi sanıyordum fakat öğreneceğim gizemlerin bitmediğine dair bir işaretti bu. Ne olursa olsun, ne öğrenirsem öğreneyim planımı aksatmaması gerekti. O yüzden bilinçaltı kişiliği rolüde bana kalmıştı.

Tekrar hiç bir şey bilmeyen halime dönmeden önce ona göstermem gerekenleri birer birer yerine getirmem gerekti. Bunlardan biri de telefonumun bozulma olayıydı.

Telefonumu bilerek bozmuştum, çünkü gelecekte telefonum bozuk halde olması gerekti. Gelecekte hafızası silinmiş olan ben yatağımın üstünden düşüp bozulduğunu sandığı telefon bilerek bu hale getirilmişti.

Hilal'e doğru yavaş adımlarla ilerledim. Cebimdeki telefonu çıkartıp ona gösterdim çünkü şu an da farklı bir zamanda olanları izleyecek olan hafızası silinmiş ben, kadının telefonumun bozuk olduğundan nasıl haberi olduğunu merak ediyordu.

Telefonu ona doğru tuttum, bir şey demeden yerimde duruyordum. Hilal'e yapacağım her bir hareketi önceden söylemiştim ve hazırlıklıydı.

Hilal "Annen söyledi" dedi. Kafamı hayır dercesine salladım çünkü ilk başta yalan söylemesi gerektiğini ben ona söylemiştim, kafamı hayır dercesine salladıktan sonra doğruyu söylemiş gibi yapacaktı.

İç çekti ve Hilal"Sandığından çok şey biliyorum sizin hakkınızda, yıllardır sizin peşinizdeyim. Sizi çok yakından takip ettim uzun süredir. Dediklerim sana çok garip gelebilir, farkındayım fakat baban da çalıştığım kişilere gerekli olan çok önemli bir şey var. Babanın bir uçak kazası da öldüğünü düşünebilirsin hatta annenin de şu an da şirkette olduğunu. Fakat ikisinden de haber alamazsın, telefonda konuşan annen değildi, telefon konuşmalarından kaydettiğimiz sesleri birleştirip annenmiş gibi dinlettim sana. Telefon numarasının onun olduğunu sen de fark etmişsindir. Annen bir süre güvenilir ellerde tutulacak. Babana gelirsek, o da şimdilik elimizde değil ama yakalamamız an meselesi.''dedi.

Bu uzun cümleyi teklemeden söylebildiği için rolünde başarılı olduğunu düşünüyor olmalıydıki küstahça bakışlarıyla bana bakıyordu.

Hilal"Seni almak için birazdan gelelecekler, bana zorluk çıkarma ve odana geç. Kapıyı arkandan kitliyeceğim ve tekrar açana kadar usluca odanda takıl yoksa sen ve ailenin sonu da öldürdüğünüz insanların sonuyla aynı olur." dedi.

Üst kata çıktık beraber. Odama girdikten sonra arkamdan kitlendi kapıyı.

Yatağıma oturdum bir süre. Kapının dışından çekmecelerin ve kapıların açılıp kapandığı sesleri geliyordu. Şu an da ona yapmasını söylediğim gibi yalandan dosyaları yere döküyor ve odayı alt üst ediyordu.

Ayağa kalktım ve önceden yerleştirdiğim tornavidayı almak için çekmeceleri karıştırdım. Yerini bilmiyormuş gibi yapmam gerekiyordu çünkü geçen sefer birden fazla yere bakmıştım.

Tornavidayı yerinden aldıktan sonra kapıya doğru yöneldim. Öncesinde birden fazla kez provasını yaptığım kapı sökme işlemine başladım.

Kapıyı açtım ve kafamı çıkartıp etrafı kolaçan ettim hızlıca. Babamın çalışma odasının kapısı açıktı ve içerden ışık geliyordu.

Alt kata inip mutfağa geçtim ve bıçakların olduğu çekmeceyi açtım. Şu an bir tiyatrodaydım ve rolümü oynamam gerekiyordu, birini öldürmem gerekse bile. Çünkü geçmişim geleceğimle örülü haldeydi.

Aldığım bıçaklardan bir kaçını havada hızlıca salladım, bıçakla veya odunla öldürmek fark eder miydi? Sonuç olarak öldürecektim fakat geleceğimi etkileycek bir şey olup olmadığına emin olamadım ve bıçağı tezgahın üstüne koyup bildiğim yoldan gitmeye karar verdim.

Mutfaktan çıktım ve salona geçtim. Etrafı süzdüm ve favori kütüğüme doğru ilerledim. Bu kütükle bu kadar haşır neşir olacağım aklıma gelmezdi.

Sihirli bir sopaymış gibi havada salladım odunu ve o gazla salondan çıkıp üst kata çıkmak için merdivenlere gittim

Merdivenlerden çıkarken sitres olmaya başladığımı fark ettim. Odunu hiç olmadığı kadar sıkıca tutuyordum. Kendime olan güvenimi kaybetmeye çok yakındım. Ama buraya kadar gelmişken geri vazgeçemezdim.

Üst kata çıktım ve babamın çalışma odasına doğru yöneldim. İçeriye girdiğimde Hilal arkası dönük halde babamın bilgisayarının şifresini girmek üzereydi.

Yavaş hareket etmeyi bıraktım ve elimde tuttuğum odunu dahada sıkı tutmaya başladım. Vücuduma dolan adrenalinle kadına doğru atıldım.

Elimdeki odunu kadının kafasına doğru salladım, ilk hamlem etkisiz bırakacak derece de güçlü değildi fakat yere yığılmasını sağlamıştı.

Tekrar doğrulmasını beklemeden üstüne çullandım, kafasına ard arda elimdeki odunla vurmaya başladım. Her vuruşumla git gide hareketleri azaldı. Bir süre sonra hareketsiz yerde yatar halde kaldı. Fakat vurmaya devam ediyordum, kafatası gözükür hale gelmişti. Odun bile çatlamaya başladı fakat durmuyordum. Etraf kan gölüne döndü fakat bu bana zevk veriyordu.

Hiç olmadığım kadar gülüyordum, ölen bir insan değilde elime söküp parçalamam için verilmiş oyuncak gibiydi. Yaptığım vahşice şeyden hiç pişmanlık dumuyordum. Kendimi yapmam gerektiği için yapıyorum yalanıyla avutup duruyordum fakat yaptığım şeyden de içten içe zevk alıyordum.

İçimde ne kadar öfke biriktirdiysem sel olup akıyordu kadının kanıyla birlikte. Etrafa dolan yoğun kan kokusu kafımı döndürmeye yetmişti, gözlerim kararmaya başladı ve yönetimi tekrar masum benliğime bırakma zamanı gelmişti.

Devam ediyor...

ZALİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin