Bazı sesler duyuyorum. Ama çok hafif sesler, fısıldayarak konuşuyorlar
Efe
- kapıyı açmaya çalıştı mı ?
Burak
- hayır sadece içeriye baktı bizim uyanık olduğumuzu anlamadı
Ömer
- sen ciddi misin?
Burak
- yok Ömer ciddi değilim şaka yapıyorum oğlum sohbetin başından beri ciddi misin ciddi misin takıldın mı?
Efe
- bu okuldan hemen çıkmalıyız yoksa bizde kaanın yanına gideceğiz
Ömer Efe ve Burak fısıldayarak konuşuyorlar. Gözlerimi hafifçe açtım. Onların dışında Ece Talha Dilara ve defnede uyanmışlardı. Gözlerimi tamamen açtım. Ellerimle gözlerimi ovaladım. Sabah olmuştu sınıfın içerisi biraz aydınlanmıştı
Ömer
- günaydın
Gülümsemeye çalıştım
- günaydın
Acaba bugün buradan çıkabilecek miydik ? En çok bunu merak ediyorum. Uyanan herkes oturuyordu. Sınıfın saatine baktım 11' di.
Burak yanıma geldi
- iyi uyudun mu ?
" evet sen ?"
- evet uyudum
O sırada göz altlarının mora yakın bir renkte ve şişmiş olduğunu fark ettim.
" iyi bir yalancı değilsin "
- ne ?
Anlamaz gözlerle bana bakıyordu, sinir bozukluğuyla gülmeye başladım.
" gözlerinin altı mosmor ve şişmiş gece boyunca uyumadığın çok belli "
Hiç bir şey demedi.
" bunu kendine yapma tamam mı ?"
- berfin bari sen yapma dün görmedin mi o kişi büyük ihtimalle katil ve siz uyurken sınıfa girip size zarar verebilirdi. Birinin fedâkarlık yapıp gece boyunca uyumaması gerekiyordu
" o kişide sen oldun "
Biz konuşurken uyuyan kişiler uyanmış ve plan yapmıyorlardı.
Güneş
- plan ne, ne yapacağız şimdi
Dilara
- plandan önce bir şeyler mi yesek ben çok açım
" bende "
Dilara
- kantine mi insek ?
Barış
- arkadaşlar buradan çıkmalıyız siz hâlâ kantin diyorsunuz buradan çıkmazsak öleceğiz.
Dilara
- barış hadi o katil bizi öldürmedi diyelim açlıktan mı ölelelim ?en azından katilden kurtulma şansımız var
Olumlu düşünmeye çalışıyordu ama dediklerine pek inanamıyordum. Kendimizi savunmak için herhangi bir aletimiz bile yoktu. Ben Dilara'nın sözlerine çok inanamıyordum.
Barış
- ne yani şimdi kantine mi ineceğiz
Efe
- tamam inelim hadi
" bir dakika "
Çantamı aldım içindeki defterleri kitapları dolabıma koydum.
" hadi çantalarınızı boşaltın, burada ne kadar kalacağımız belli değil. Kantinde be bulursak çantamıza koymamız gerekiyor.
Hepsi dediğimi yaptı çantaları boşalttılar ve sırtlarına taktılar
" şimdi gidebiliriz "
Daha güvenli olsun diye kapının önüne bir tane sıra koymuştuk kapının dışarıdan açılması neredeyse imkansızdı. Barış ve güneş sırayı kaldırdılar, eflalde kutsal süpürgesini aldı. Burak cebindeki anahtarı çıkardı ve kapının kilidini şuan elimizde kendimizi savunmak için onla da napabilirdik ki ? Ömer kapıyı açtı.
- ilk kim çıkacak
" hep beraber çıkacağız, sonunda ölüm olsa bile beraber.
Hep beraber sınıftan çıktık ve bomboş koridorlarda ilerlemeye başladık. Sürekli sağıma soluma ve arkama bakıyordum. Eflal süpürgesini asla bırakmıyordu.
Gece
- kantinin kapısı kesin kilitlidir nasıl açacağız ?
Efe
- bilmiyoruz ki nasıl açacağız hakkatten
Ömer
- kantine sağ Salim gidelim ona bir çözüm buluruz
Kantine giderken bir yandan düşünüyordum. Kapıyı nasıl açabiliriz diye kantinin kapısının anahtarını müdürün odasında bulamayacağımıza göre...
Eflalin süpürgeside kapıyı kırmazdı.
Ve kantine geldik. Hemen sağıma soluma baktım yine boştu. O pislik buraya gelmemişti. Yani ben öyle düşünüyorum
Efe
- kapıyı açmak için kimin bir fikri var ?
Barış kapıyı açmaya çalıştı tabi ki olmadı
Barış
- şaşırdık mı hayır
Etrafıma bakmaya başladım. Sandalyeler masalar bir kantinde başka ne olabilir ki zaten ?
Eflal
- benim bir fikrim var
Efe
- ne söyle
Eflal
- süpürgeyle kantinin cam kısmına vurabiliriz belki kırılır.
Bu fikir bana çokda gerçekleşecekmiş gibi gelmemişti ama deneyebilirdik.
" başka fikri olan yok o yüzden deneyebiliriz "
Eflal süpürgenin sapıyla cama vurmaya başladı. Çok hafif çatlaklar oluşmuştu. En sonunda duruma Ömer el uzattı.
- Eflal tamam yeter birazda ben deneyim.
Ömer eflalin elinden süpürgeyi aldı ve o da cama vurmaya başladı. Bu böyle çok uzun sürerdi kapıyı kırmanın bir yolu olmalıydı. Sandalyelerden birini aldım.
Burak
- berfin napıyorsun?
" kapının kolunu kırmayı deneyeceğim, Ömer cama vurmaya devam etsin hangisi işe yararsa
Sandalyeyle kapının koluna vurmaya başladım. Bütün gücümle vurmaya devam ettim. Biraz daha vurmaya devam edersem kol kopacaktı.
" canı kırmakla uğraşmayın kol kopacak Ömer süpürgeyi bana getir !"
Ömer süpürgeyi bana uzattı. Sandalyeyi bıraktım ve birazda süpürgenin sapıyla vurmaya başladım kol kopmak üzereydi. Son bir kez daha vurdum be kapının kolu koptu ! Ayağımla çok sert olmayacak bir şekilde tekme artım ve kapı açıldı. Sevinçle arkamı döndüm. Arzu Eflal Ece Burak hepsi bana sarılmaya başladılar
Burak kulağıma eğilip
- aferin akıllı kız sayende aç kalmayacağız teşekkürler
diye fısıldadı
" rica ederim fedâkar çocuk "
Gülümsedi ona neden böyle dediğimi anlamıştı. Kantinin içine girdik ne var ne yoksa çantalara doldurduk . Hatta Talha masanın üstünde duran bisküviyi bile aldı. Sınıfa doğru ilerlemeye başladık bazılarımız gitmeyi beklemeden yemeye başladılar bende dahil fena hâlde susamıştım. O yüzden kana kana su içtim
Burak
- arkadaşlar yemenize içmenize karışmıyorum ama çok abartılı bir şekilde yemeyin lütfen ne kadar burada kalacağımız belli değil yiyeceklerimizi idareli kullanmalıyız özellikle suları
" haklısın "
Koridorlarda sınıfa doğru ilerlerken omzumda bir el hissettim. Korkuyla arkamı döndüğümde Talha'nın ayakta durmayacak kadar kötü olduğunu fark ettim.
" Talha iyi misin?"
" iyi değilim midem bulanıyor "
Onu yavaşça yere oturttum
" Talha fenalaştı"
Durumu özetleyen tek cümle buydu. Herkes Talha'nın etrafına toplandı.
Gece
- açılın biraz nefes alsın.
Sonra Talha birden kusmaya başladı. Tanrım ! Ona ne olmuştu böyle? O sırada Talha'nın yendiği bisküvi paketini aldım. Tarihi geçmiş olmalıydı yoksa bu olanın başka bir açıklaması yoktu. Ben bisküvinin son kullanma tarihine bakarken gece Talha'nın yüzüne hafif hafif su döküyordu rahat nefes alması için. Bu bisküvinin tarihi tam 9 ay önce geçmişti !
Ve Talha yarısını yemişti. Hemen Talha'nın yanına gittim ve bir yandan durumu açıklamaya başladım.
" yediği bisküvinin tarihi tam 9 ay önce geçmiş gıda zehirlenmesi yaşıyor."
Ömer
- Eflal çabuk ambulansı aramayı dene belki telefon arama yapar
Eflal hemen telefonunu çıkardı. Telefon arama yapmıyordu ama şansımızı denememiz gerekiyordu.
Zehirlenmeyi geçirmenin en iyi yolu mide yıkamasıdır. Ama bunun için hastaneye gitmemiz gerekiyordu. Yoğurt ve ayran da zehirlenmeye iyi geliyordu. Belki biraz ayran içse iyi gelebilirdi.
" çantaların içinden ayran bulmaya çalışın iyi gelir"
Bir yandan Talha'ya baktım
" talha benimle kal iyi olacaksın "
Ömer
- telefon arama yapmıyor mu?
Eflal
- Ömer telefonlarımız hacklenmiş gibi çalışmıyor olmuyor ! Kahretsin çocuk ölüyor napacağız ?!
Talha'ya zorla olsada biraz ayran içirdim. Gece Talha'nın yüzüne soğuk su döküyordu. Ömer bulduğu bir pankartı yalpaze gibi kullanıyordu
Talha
- ölüyorum, boşuna uğraşmayın buradan çıkın kurtulun o katili bulun cezasını çeksin
Burak
- talha yaşayacaksın beraber çıkacağız o şerefisiz herif cezasını çekecek.
Ama ne fayda Talha'nın gözleri kapanıyordu. Ölüyordu sınıf arkadaşımız gözlerimizin önünde can çekişiyordu ama bir şey yapamıyorduk. En sonunda gözleri kapandı.
Gözlerim dolmuştu yavaşça ayağa kalktım herkesin gözleri dolmuştu ve bir çoğu da ağlıyordu.
" talha öldü "
Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Duygularımı sorsanız çok karmaşık. Hem üzgünüm hem kızgınım. Talha için çok üzgünüm bize bunları yaşatan o katile öfke doluyum. Biz onu tanımıyorduk bile bize neden bunları yaşatıyordu? Dün Kaan ölmüştü bugün Talha sırayla ölüyorduk. Ve yarın ölen kişi bende olabilirdim.Merhaba sevgili okurlar
Bu bölümü baya geç yayınladım. İnşallah beni affedersiniz. Okulların açılmasına az kaldığı için ders çalışıyorum bu yüzden yayınlamak için çok vaktim olmadı. Umarım bu bölümü beğenmişsinizdir. Yorumlarınızı çok merak ediyorum. Kitap hakkındaki bütün yorumlarınızı yazabilirsiniz. En güzel kısmı, en üzücü kısmı ya da karakterler hakkındaki düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz şimdiden teşekkür ederim. Eğer bir yazım yanlışı görürseniz kusura bakmayın. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere 👋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı saklambaç
AdventureBerfin o gün her zaman ki gibi etüte kalacaktı Etüt için hocanın çoktan gelmiş olması gerekirdi fakat gelmemişti birden giden elektrik tedirgin olmasına neden olmuştu Dersin boş olduğunu düşünerek o ve arkadaşları eve gitmek için sınıftan çıktılar...