"Odan güzelmiş." İçeri girer girmez söylediği şey bu oldu. Aslında odamın çok bir özelliği yoktu, sade ve düzenliydi ama demiştim ya, Hyunjin bir şeyleri sevmeyi seviyordu.
"Teşekkür ederim. Masam biraz dağınık, kusura bakma." Ben tam ders çalışırken geldiği için masamı toplayacak vaktim olmamıştı.
"Önemli değil." Elini sallayıp gerçekten de önemli olmadığını belli ederken gülümsedim.
"Şey, rahat kıyafet ister misin?"
Ufak bir sorun vardı ki ben dışarıda giydiğim kıyafetle evde herhangi bir yerde oturmazdım. Özellikle yatağıma, asla. Bu takıntım neden vardı bilmiyordum ama vardı işte, bunu Hyunjin'e açıklamak için ise utanıyordum. Onu rahatsız etmek istemezdim.
Yine de sanırım o otursa şikayet etmezdim. Değiştirirdim pikemi, yapabilirdim bunu yani.
"Sorun olmazsa eşofman altı alabilir miyim?"
Anlamış gibi bunu demesi beni mutlu etti, gerçekten çok mutlu etti. "Tabii ki, ne sorunu."
Ona siyah bir eşofman altı ve ne olur ne olmaz diye tişört çıkardım, odamdaki banyoyu işaret ettim. "İstersen odadan çıkabilirim ya da orada giyinebilirsin. Nasıl rahat edeceksen."
"Orada giyinirim, çıkma boşuna." Kalkıp yavaş yavaş oraya geçtikten sonra ben de hızlı bir şekilde üstümü çıkardım. O çıkmadan ben işimi halletsem iyi olurdu. Elbette ben başka odaya gidip değiştirmek yerine böylesine saçma bir risk aldığım için de bir yerlerim tutuşmuş olmuştu. Resmen iki parçayı da 10 saniyede falan giymiştim. Dünya rekoru falan olmalıydı bu.
Benden dakikalar sonra Hyunjin çıkınca gülümsedim ve katladığı kıyafetler için bir poşet verdim ona. Odamda ne zamandan beri poşet vardı bilmiyordum ama iyi ki de vardı. Çantasına yerleştirirken de resmi istedim o arada.
"Bak, buraya asacağım."
Mantar panomun köşesine, raptiyenin iğnesi kağıdı delmeyecek şekilde tuttururken gülümsedim. "Çok güzel oldu, tekrar teşekkür ederim."
"Bence de güzel durdu."
"Bu arada," dedim yatağımı işaret ederek. "Oturabilirsin, uzanabilirsin. Ayağın ağrımıyor mu?"
"Sorun yok, iyiyim."
Zaten oturmamıza gerek kalmadan annemin sesi gelmişti, yemek hazırdı. Aşağı inerken babamı görmemle gülümsedim. "Hoş geldin baba."
Hyunjin utangaç bir şekilde biraz arkamda, yanımda durduğunda elimle onu işaret ettim. "Sınıf arkadaşım Hyunjin." O an gerçekten 'sevgilim Hyunjin' ya da 'işte hoşlandığım çocuk' diye tanıtmayı çok istemiştim ama sanırım sadece sabretmem gerekiyordu, umutsuz değildim.
"Asıl Hyunjin hoş gelmiş, memnun oldum." Masaya otururken Hyunjin saygıyla başını eğdi. "Ben de memnun oldum efendim."
Aslında beklediğimin aksine yemekte pek bir şey olmadı. Yani ben yine deli gibi heyecanlanıp sürekli sırıtmıştım ama ekstra bir şey olmamıştı. Babam ve Hyunjin sohbet etmişti daha çok. Baskıcı bir insan olmasa da babam eğitime ve akademik başarıya çok önem verirdi. Ona da bununla alakalı şeyler sormuştu.
Ben Hyunjin'in bu sorulardan sıkıldığını düşünüp babama şakacı bir tavırla söylenmiştim ama o gerçekten de seviyordu cevaplamayı. Sohbeti çok güzeldi ayrıca, saygısından asla ödün vermeden nazik bir şekilde konuşuyordu kendinden büyük insanlarla. Ben bunu Chan hyungla konuşmasından anlamıştım zaten ama babam olunca işler değişiyordu elbette.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
305 | hyunin
Teen Fictionit's 3.05 i'm on a rollercoaster ride hoping you don't change your mind i don't wanna let go never been so sure in my life