Aradan birkaç günün geçmesiyle Hyunjin de hala yeni okuluna alışma sürecindeydi. Genelde sessiz ve sakin takılıyordu. Aklına takılan ve merak ettiği şeyleri ise Jeongin'e soruyordu. Tüm okulun dilinden düşmemesine rağmen yalnız gezmeyi ve etrafı incelemeyi tercih ediyordu.
Bazı geri kaldığı konuları halletmek üzere öğle arasında geldiği kütüphanede üyeliğini yaptırdıktan sonra kendine boş bir yer aramaya başlamıştı. Bölmelere ayrılmış etüt masalarında tek tek gözlerini gezdirirken pencere kenarında, etiketsiz bir yer görmüştü. Güzel ışık alan bir yerdi ve bu hoşuna gitmişti. Elindeki etiketle oraya geçerken gülümsedi.
Çantasını sandalyesine sessizce bıraktıktan sonra etiketini isimliğe yerleştirdi ve kitaplarını çıkardı. Bu sırada ise tam önündeki kişiyle göz göze gelmişti. Jeongin, kendi kısmının tam karşısındaki yerde oturuyordu.
"Ah, Jeongin. Selam." Fısıldayıp el salladı.
Alık alık ona bakan genç gözlerini kırpıştırıp gergince gülümsedi. "Merhaba." Zaten fısıldamıştı ama heyecanlandığı için iyice içine kaçmıştı sesi. Hyunjin yerine otururken görüş alanından çıktı.
Sınıfta arka arkaya oturmaları yetmiyormuş gibi kütüphanede de karşılıklı oturmaya başlamışlardı. Jeongin bu çocukla kaç gündür doğru düzgün bir göz teması bile kurmazken evren onları bir araya getirmeye çalışıyor gibiydi.
Kafasını iki yana sallayıp dersine odaklanmaya çalıştı ancak birkaç dakika sonra omzunda bir el hissetti. Elin sahibinin Hyunjin olması ise yutkunmasına sebep olmuştu.
"Efendim?"
"Sana bir soru sorabilir miyim?"
Dudaklarını içine çekip kafasını salladı belli belirsiz. Önüne koyulan kitap ve gösterilen soruyla oraya döndü. "Burada devreyi nasıl çiziyor anlamadım."
Heyecanına rağmen soruya odaklanmaya çalıştı. Birkaç saniye sonra ise bu sorunun aynısını çözdüğünü fark etmişti. "Bu soruda bir detay var, harflendirmeyi herkes her zamanki gibi yapıyor ama aslında burada bir direnç daha var. Yani harflendirmeden önce direnci bulman gerekiyor."
Kafası karışan genç kaşlarını çattı. "Her soruda mı böyle bu?"
"Hayır, sadece bu soruda karşılaştım ben. Diğer türlü çözülmüyor çünkü."
Hyunjin eğilip Jeongin'in anlattığı şekilde çözmeye başlarken fazlasıyla odaklanmıştı bir andaç Diğer ise soruya bakmak yerine dibine kadar eğilmiş yüzü inceliyordu. İstemsizce yutkundu. Hyunjin gerçekten çok yakışıklı ve güzeldi. Ayrıca sakin ve iyi birine benziyordu. Birkaç gündür etrafta gezip bahçede oturan ve arada bir müzik dinleyen çocuk içinde merak uyandırmıştı. Aklından neler geçtiğini öğrenmek istiyordu.
Soruyu çözmesiyle ona dönen Hyunjin, ona bakan Jeongin'le yüz yüze gelmişti. Yüzlerinin arasında sadece birkaç santim varken bir anda o klişe sahne yaşanmıştı sanki. Siyah saçlı olan bununla birlikte iyice gerilirken nefesini tuttu. Geri çekilemiyordu, neden geri çekilemiyordu?
Hyunjin gergin bir nefes verip gülümsedi ve bir adım geri geldi. "Çözdüm." Kalbinin hızlı hızlı attığını hissediyordu ve bu gerçekten garipti. Daha önce böyle hissetmemişti.
Jeongin gözlerini zorlukla ondan aldıktan sonra kendine gelmeye çalıştı. Sadece birkaç saniye önce birkaç gündür aklından çıkmayan çocukla dip dibelerdi. Anı sorgulaması gerekiyordu ama çözüme bakmalıydı. Soru neydi ki? Unutmuştu bir anda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
305 | hyunin
Teen Fictionit's 3.05 i'm on a rollercoaster ride hoping you don't change your mind i don't wanna let go never been so sure in my life