5

70 9 14
                                    

Kendimi Jungkook's Diary yazmaktan alıkoyamıyorummmmm.

Çok eğleniyorum umarım eğlendiriyorumdur da.

İyi okumalrrrrr ve bol yorumlar







Namjoon's Pov

Arabadan indim ve hızlı adımlarla restorana ilerledim. Buluşacağım kişiyi gördüğümde mahcup bir şekilde gülümsedim. Luna, ayağa kalkıp elimi sıktı. Siyah kalem etek bir takım içinde, siyah saçlarını şık bir at kuyruğu yapmıştı. Gözleri kendine has ışıltısını taşıyor ve yüzünde o güzel tebessümle bana bakıyordu.

"Üzgünüm Luna. Girdiğim sokaklardan birinde çalışma vardı geciktim."

"Hiç sorun değil. Ben de yeni geldim. Otursana."

Yerime oturdum ve ardından garson şiparişlerimizi aldı. Gülümseyerek Luna'ya baktım.

"Görüşmeyeli nasılsın Luna?"

"Fena değilim. İşler yoğunlaşmaya başladı ama o kadarı da olacak. Asıl sen nasılsın. Kore düzenini oturta bildin mi?"

Garson siparişlerimizi getirdi. Kendisine kısaca teşekkür ettik.

"Baya alıştım. İlk başta Jungkook'un okulu, işler, şirket derken kafayı yiyecek gibiydim ama çok anlayışlı bir oğlum ve bana çok fazla yardım eden bir asistanım olduğu için şimdi her şeyi toparlayabildim."

"Senin adına sevindim. Bu arada Jungkook nasıl? Üniversiteye hazırlandığını söylemiştin. Karar verebildi mi?"

"Jungkook, müthiş bir çocuk. Tabii babası olduğum için bana öyle gelebiliyor da olabilir ama gerçekten iyi. Bilgisayar ya da yapay zeka mühendisliği arasında kaldı. Bir ara bizim şirkete bilgisayar mühendisleri ile konuşmaya gelecek."

Luna kıkırdadı.

"Namjoon, oğlundan bahsederken gözlerin parıl parıl oluyor. Bu çok tatlı."

Utanarak önümdeki yemek ile oynamaya başladım.

"Biliyor musun Kim Namjoon? Bugün hiç iş konuşasım yok. Senin için de uygunsa. Bu yemek iki arkadaşın çıktığı normal bir yemek olabilir mi?"

Kafamı kaldırıp gözlerine baktım. Gözleri beni içine çekiyor, beklentiyle olan bakışlarından kaçamıyordum.

"Tabii, zaten ben de ihtiyacımız olan tüm evrakları şirkette unutmuştum."

Tebessüm ederek kafasını salladı.

"Eee Luna, biraz kendini anlatsana bana."

"Hmm pekala. Bildiğin üzere İtalya'da doğdum ve dört yıl önce Kore'ye taşındım. O zamandan beri buralardayım ve ben de tıpkı senin gibi şirketimi büyütmeye çalışıyorum."

"Yanlış anlamazsan bir şey soracağım. Japon olduğunu söylemiştin niye Kore'ye yerleştin senin için işler Japonya'da daha kolay olmaz mıydı?"

"Kesinlikle olurdu ama ben bunda biraz Jasmine'nin etkisi olduğunu söyleyebilirim. Jasmine benim ailem ve büyüğüm sayılır. Biliyorsun ben de seninle yaşıtım. Sadece on yaş olsa da Jasmine'nin benim üzerimde emeği çok.

O evlenip Kore'ye geldi ve daha sonra Seokjin benim şirketimle çalışmak istediğini söyledi. Ardından Kore'de işleri büyütmeme yardım edeceğini de söyledi ve işte bu şekilde beni Kore'ye yerleştirdiler."

İçeceğinden bir yudum alıp duruşunu dikleştirdi.

"Anladım. İkisi de çift olarak çok tatlı insanlar. Yemek gecesi ayrılırken Seokjin ona hyung diye seslenebileceğimi söyledi. İlk başta ona saygı eki ile seslenmediğim için çok utandım ama o sadece gülüp 'Sen Amerika'dan geldin bir şeyleri unutman çok doğal.' dedi."

JUNGKOOK'S DIARYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin