Yapabilirdin, yapmalıydın fakat asla yapmadın
Keşke biraz daha isteseydin
Ama bu senin için bir yük
Neredeydin? Geri dönüp dönmeyeceğini biliyor musun?Ertesi gün uyanıyorum. Okula gitmek için her şeyimi yine olduğu gibi yapıyorum. Seungminden bir mesajım olduğunu farkediyorum. Aklımda hala onunla alakalı yatmayan bir takım şeyler var. Minho hyung ile onun bağlantısı mı var anlamış değilim ama bulmakta kararlıyım.
"Günaydın🐶 İyi dersler."
Bu kadar umursuyor musun beni cidden? Minho hyungu umursadığın kadar mı? diye düşünüyorum içimden. O kadar saçmalıyorum ki uzaktan kendimi izlesem gülerim bunu biliyorum.
"Günaydın🐿 Teşekkür ederim." Ne kadar zorlanıyorum şunları yazarken.
Minho hyung en yakın arkadaşımla aramı bozmamı sağlayacak diye korkuyorum. Onun yüzünden saçma şeyler düşünüp, Seungmini üzmek istemiyorum. Kimseyi kaybetmek istemiyorum, hele Seungmini. Hayır. Asla.
Saat 7 civarı evden çıkıyorum. Bahçede Changbin hyung ile karşılaşıyorum. Gözlerinde uykusuzluk var.
"Günaydın hyung. Uykusuz gibisin." Changbin hyung ile konuşmayı seviyorum. Çok tanışmıyoruz ama ben birbirimizi anladığınızı düşünüyorum.
"Ah uyuyamadım. Şarkı üzerine çalıştım bilirsin...Klasik şeyler." Kafamı sallıyorum anladım dermişim gibi. Bahçe kapısına ilerliyorum ayakkabımı giydikten sonra. Changbin hyung bana Minho hyung ile soru sormaması beni rahatlatıyor. Hem de çok.
Onun da bir şeyler bildiğinden şüpheleniyorum. Fakat bu beni rahatsız etmiyor.
Okul yoluna doğru yürürken arkamdan çantamın çekilmesi ile biraz sendeliyorum.
Arkamı döndüğümde bu kişi benim tanıdığım bir kişi olduğunu görüyorum.Hyunjin. Uzun zaman önce karşı binamıza taşınmış birisi. Hatırlıyorum.
"Selam? Çok ani şekilde çektim üzgünüm ama sanırım aynı okula gidiyoruz artık." Beraber yürümeye başlıyoruz. Aynı ritimde.
"Artık mı?" Anlamıyorum. Ne demek istiyor?
"Evet. Okulum değişti. Aaa sen tabii bilmiyorsun çünkü sadece bir kez konuştuk." Gülümsüyor bana karşı. Sesi de heyecanlı geliyor kulağıma.
Tatlı bir çocuğa benziyor.
"Seni daha önce okulda görmemiştim demek bu yüzdenmiş, başka okula gidiyordun. Anladım şimdi."
Hangi sınıfta olacağını merak ediyorum. Hemen sınıfını söylese çok iyi olurdu diyorum içimden.
"Ben resim sınıfındayım. Yine normal dersleri alıyorum fakat orada daha olacağım, sen?"
"Dans, daha doğrusu bale diyebilirim ama pek çok kimse bilmiyor. Herkes müzik sanıyor." Kıkırdıyorum uzun zaman sonra, " Ailem bile. Ki biz belirli saatler, başka bir sınıfta gördüğümüz için kimse de çok bizi bilmiyor yani okulda."
Sana müzikten baleye geçtiğimiz henüz söyleyemem üzgünüm Hyunjin, iç sesimle sohbetim bitmiyor.
Şaşırıyor Hyunjin. " Bu kadar konuşabildiğini bilmiyordum. Yani hoşuma gitti. Arkadaş oluruz değil mi?"
Okulun kapısına yaklaştığımızı gördüğümde onun gözlerine bakıp, "Tabii, neden olmasın?"
Sonuçta ne Seungmin var ne Minho hyung. Sonsuza kadar tek başıma olamam ki. Arkadaş yapmak kötü bir şey değildir. Alışabilirim.
Hyunjin gülümsedikten sonra beraber okuldan içeri giriyoruz.
Saat çok erken daha. Minho hyungun erken bir saatte okula gelmesi imkansız, bu yüzden biraz iyi hissediyorum. Gerilmiyorum.
Onun yanıma gelecek cesareti olduğunu düşünmüyorum.
Gün bir şekilde geçip gidiyor.
Hyunjinin sınıfına gidip duruyorum, o da benim sınıfıma gelip duruyor. Uzun zaman sonra iyi hissediyorum. Bazı şeyleri düşünmüyorum. Beraber öğle yemeği yiyoruz, vakit geçiriyoruz.
Onun resimlerini incelemekten, anlattığı şeyleri dinlemekten, pek fikrim olmasa bile zevk alıyorum. Heyecanla dinliyorum onu. O da benim sınıfıma geliyor. Ona birkaç hareket gösteriyorum, benimle birlikte pratiğe bile gelebileceğini söylüyor.
O iyi biri. Hissediyorum. Bana iyi geliyor hissediyorum.
Numaralarımızı birbirimize veriyoruz. Artık bir arkadaşım daha var.
Okuldan beraber eve dönüyoruz. Bahçe kapısında ayrılıyoruz daha sonra, o evine girerken yaptığı şakaları gülüp duruyoruz. O anda kapıdaki kaç dakikadır farketmediğim kişiyi farkediyorum. Minho hyungu.
Göz göze geliyoruz. Gözlerimi kaçırmıyorum. Gözleri sinirli bakıyor biraz. Belki birazdan fazla.
Bahçeden içeri girip kapıdan içeri girmek için ayakkabılarımı çıkarıyorum.
Nolur bir şey deme. Ne olursun bir yorum yapma hyung ne olursun. Ne olursun.
Yutkunma sesi duyuyorum.
Hayır.
Ona doğru dönüyorum korka korka. Gözgöze geliyoruz. Gözlerini kaçırıyor. Arkasını dönüyor. Mırıltılar duyuyorum ama anlamıyorum ne diyor.
Arkama dönüyorum ben de.
Ve yürüme sesi. Kapı çarpma sesi. Bahçe kapısının çarpma sesi. Ulaşıyor kulaklarıma.
Arkama tekrardan baktığımda baktığımda ise kimseyi göremiyorum. Gitmiş oluyor.
Mırıltıları aklıma takılıyor eve girdikten sonra, ne dediğini duyamamam takılıyor, takılmaması gerekirken.
Duyamıyorum. O mırıltıları.
Minho hyungun 'Seni nasıl bu kadar güzel güldürür? Nasıl?' Mırıltısını duyamıyorum. Duysam belki bir şeyler değişir, bir şeyler derim ama ben duymuyorum o mırıltıları.
Çok şey kaçırıyoruz.
Belkide böyle olması gerekiyor.
The Neighbourhood - Reflections
💌
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iktsuarpok : minsung
Fanfictiondün bana saçımın çiçekler gibi koktuğunu söyledin, ve bugün seni bir papatya'nın üstüne basarken gördüm