Ertesi sabah Seungmin'in aramaları ile uyanmak zorunda kalıyorum. Bugün pikniğe gideceğimizi unutuyorum çünkü. Ondan özür dileyerek yüzümü yıkıyorum, üstümü giyiniyorum sonra çantamı, piknik sepetimi, telefonumu da alarak mutfak masalarından birine oturuyorum. Pikniğe gideceğimizi Kyungoo teyzeye çok önceden söylediğimi unuttuğum için onun piknik sepetimi bana vermesine şaşırıyorum. Seungmin'i bekliyorum sessizce.
Seungmin geldikten sonra Kyungoo teyzeye selam verip uzaklaşıyoruz. Kapıdaki bisikletleri görüyorum. Seviniyorum. Hemde çok. Binmeyeli uzun zaman oluyor.
"Piknik sepetini bisikletin koluna asabilirsin. Hadi çabuk ol, geç kalacağız Jisung." diye söyleniyor Seungmin.
Onun bu söylenmelerini seviyorum.
"Tamam. Tamam. Hadi yaptım, gidelim."Gidiyoruz piknik yapmaya. Oraya vardığımızda her şeyi halledip, yemeye başlıyoruz. Ben çok bir şey yemiyorum. Bol bol üzümlü meyve suyu içip konuşuyoruz.
"Minho hyung sevgilisinden ayrılmış biliyor musun?" diyorum.
Ona anlatmak istiyorum bazı şeyleri.
"Uh bilmiyordum. Ne zaman olmuş bu?"
Suratının düştüğünü görüyorum bir kaç saniyeliğine."Dün...Aslında ben farkettim. Telefonunun ekranındaki bildirimi gördüm."
Anlamış gibi kafa sallıyor.
"Yani birilerinin telefon ekranına mı bakıyorsun. Sen varya sen?" Gülümsüyor sonunda.
"Yok ya. Ne alakası var? Gözüm kaymış sadece." diyorum.
"Tamam. Tamam anladım." Hala suratında küçük bir gülümseme var. Bana bakıyor.
Kafasını yan tarafına çeviriyor, bende bunu fırsat bilip onu gıdıklamaya başlıyorum.
Gün böyle geçiyor. Mutlu olmaya çalışıyorum.Seungmin'in içine attığı üzüntüyü fark edemiyorum. Seungmin'in benim için yaptığı şeyleri de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iktsuarpok : minsung
Fanfictiondün bana saçımın çiçekler gibi koktuğunu söyledin, ve bugün seni bir papatya'nın üstüne basarken gördüm