Evdeyiz. Okuldan dönmüşüm. Salonda oturuyorum, yanımda Minho hyung var. Ben en sevdiğim animeyi izliyorum, televizyon'a bağlamışım bilgisayarı...o da benimle beraber izlemek zorunda kalıyor.
'Belkide sevmiştir,' diye düşünüyorum. 'bir ihtimal sevmiş olabilir.'
Kafam geriye düşüyor, ödevlerim aklıma geliyor, ve ben hiç birini yapmak istemiyorum sadece şimdiyi yaşamak istiyorum."Ödevlerini mi düşünüyorsun?" diyor Minho hyung. Ona 'nasıl anladın' şeklinde bakıyorum, önüme gelen saç tanelerini itiyorum geriye doğru. "Nasıl anladın?" diye sorarken buluyorum kendimi.
"Fazla karışık görünüyordun da...o yüzden." diyor.
"Anime'yi beğendin mi?" soruyorum usulca. "Evet, güzelmiş."
"Sevindim." diyorum. Benim bir şeyimi beğenmesi hoşuma gidiyor, çünkü genelde beğenmez...sevmez hatta şikayet eder.Anime'nin bölümü bitince, kapatıyorum odama çıkmak için hazırlanıyorum. Minho hyung sesleniyor, "Ödev yapmaya mı?"
"Hmm." Kafasını sallıyor oda benimle birlikte merdivenlerden çıkıp odasına giriyor, girmeden önce de bana beni umutlandıracak sözcükleri söylüyor."Yarın okula beraber gideceğiz, unutma."
Kafamı sallıyorum, gülümsüyorum.Çabuk kanan bir insan olmaktan nefret ediyorum, ve özellikle Minho hyung'a hemen içimin erimesinden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iktsuarpok : minsung
Fanfictiondün bana saçımın çiçekler gibi koktuğunu söyledin, ve bugün seni bir papatya'nın üstüne basarken gördüm