Seungmin ile telefondayız.
"Ne yapıyorsun?"
"Camdan dışarıyı izliyorum."
"Şu meşur yerinden mi?"
"O yerin bir adı var Seungmin!"
"Tamam, tamam. Üzgünüm."
"Ah ben de," derin bir nefes alıp telefonu hoparlör'e alıyorum ve camın önüne koyuyorum. "sence Minho hyung'un sorunu ne?"
"Dur ne gibi?" diye soruyor Seungmin.
"Konu olarak yani..."
"Uh bilmiyorum ki. Üzgünüm."
"Tekrar önemli değil."
"Görüşürüz o zaman! Ödevleri yapmayı unutma!"
"Tamam unutmam!"
Gözlerimi camdan çekerek kendimi yatağa atıyorum. Minho hyung ile en ufak bir fikrim yok ve ilişkimiz gel-gitli. Fazlasıyla. Seung ile ne tür bir ilişkisi olduğunu biliyorum, Seung'un bana yaptıklarını biliyorum fakat canımı acıtan şeylerden biri bile bunlar olmutor. Garip olan bir şey var ama çözemiyorum.
Derin bir nefes alarak çatı katından aşağı su almak için iniyorum. Geri dönerken bir ses duyuyorum. Kafamı çeviriyorum, etrafı izliyorum kısa bir süre.
Gördüklerim pekte iç açıcı şeyler olmuyor.
Hiç olmuyor.Elimdeki bardağın yere düşmesini umursamadan geldiğim yere geri dönüyorum.
Onlar...onları öpüşüyorken görüyorum
çünkü, canımı yakmaması ve umursamaz bir halde olmam gerekirken neden bu kadar içime işliyor.Bu günlerin geleceğini bildiğim aklıma geliyor fakat ben eski Minho hyung'u istiyorum.
Çatı katında beraber ailelerimizi izlediğimiz zamanlara dönmek istiyorum. Yeniden küçük olmak istiyorum, bir şeylerin farkında olmamak istiyorum.
Çünkü canımı her defasında yakıyor.
Günün bitmesini istiyorum. Gördüklerimi unutmak istiyorum. Ve geri dönmek. Saf biz'e.
Birbirimizi kırmadığımız günlere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iktsuarpok : minsung
Fanfictiondün bana saçımın çiçekler gibi koktuğunu söyledin, ve bugün seni bir papatya'nın üstüne basarken gördüm