4.4

608 104 37
                                    

Burnuma çok fazla parfüm kokusu gelmesi yüzünden, gözlerimi aralıyorum. Gözlerimi açmak çok zor geliyor bir anda. Burnundaki portakal ve kiraz kokusu karışımı ile her şey daha zorlaşıyor sanki. Etrafımda kimse yok. Sanırım ben uyurken bir şeyler yapmaya gitmişler, diye düşünüyorum.

Hyunjin nerede diye merak ediyorum.

Uyandıktan sonra aklıma onun gelmesi bile sevgi göstergesi olarak sayılmaz mı?

Biraz daha duruyorum, düşünerek hareketsiz. Vücudum, özellikle dizlerim çok acıyor. Bir anda arkamdan bir ses geliyor. Daha önce alışık olmadığım bir ses. Minho hyungun adını sesleniyor o ses. Arkamı dönüyorum, mavi saçlı çocuğu görüyorum. Gülümsüyor. O kadar güzel ki, kıskanmayı geçtim, onun sevdiği kişilerden biri olmak isterdim, diyorum içimden.

"Hm, iyi misin?"

O an olduğum durumdan, beyinden çıkıp kendime gelmeye çalışıyorum. "A-ah evet."
dudaklarımı yapıyorum, "üzgünüm."
"Neden özür diliyorsun? Kriz geçiren sensin, ayrıca haberi duydum. Kaybın için üzgünüm."

Seungmin ile ne alakası olabiliyor ki? Belkide Hyunjin söylemiştir diye kenara itiyorum bunu.

"Teşekkür ederim."

"Zor olmalı."

"Tabii."

Gözleri kollarımda, vücudumda dolaşıyor. Rahatsız oluyorum. Kim ben bayıldıkran sonra kısa kollu tişört giydiriyor bilmiyorum ama, ona o an çok darılıyorum.
Yaralarım çok belli oluyor. Hem de çok.

"Ah, üzgünüm dikkatimi çekmiş." diyor. Sahte gülümsemesi var bu sefer. "Uzun kollu getirme şansın var mı? Hyunjin buralardaysa ona söyleyebilir misin?"

"Tabii, ama uzun kollu giyerek nereye kadar kaçacaksın böyle?"

Şaşırmıyorum bu davranışına. Sonuçta o beni Minho hyungdan uzak durmam için tehdit eden kişi, birilerini bana yollayan biri. "Gittiği yere kadar. Teşekkür ederim tavsiye için."

Hyunjin beliriyor o arkasını döndüğünde. "Jisung!" Sarılıyoruz. Sımsıkı sarılıyorum canım yansa bile. "İyi misin? Çok korktum Ji." "İyiyim. Yorgunum."

"Yongbok ile tanıştın mı?"

Ah, demek adı bu.

"Hm."

Kaşlarını kaldırıyor. "Neden tepki vermedin ya başka?"

Kıkırdıyorum. "Hyun, onun beni tehdit ettiğini biliyoruz ikimizde bu yüzden hm dedim." Biliyoruz. Söylemiştik daha önceden, o daha net hatırlıyor benden. "Minho bilmiyor sanırım, neyse sana uzun kollu getirdim. Yongbok'a gerek kalmadı. Konuştuğunuz şeyleri duydum bu arada. Üzgünüm. Takılma sen zaten bende kalmaya başlarsın bundan sonra."

Gülüyorum. O sırada görüş açımıza Minho hyung giriyor.

"Jisung, haberi aldım. Kaybın için üzgünüm."

"Teşekkür ederim."

Gözlerime bakıyor sadece, korku var, sevgi var ama öyle bir sevgi değil, bir tane eşyaya bakar gibi de bakıyor. "Jisung, ben üzgünüm."

"Hyung, neyse ne sorun yok. Senin bir hayatın bir ilişkin var zaten, benim de kendi hayatım var. Benim acım bana yetiyor, lütfen artık daha fazla bir şey söyleme olur mu?"

Minho hyung şaşırmışa benziyor. Ağzını açmak için araladığı sırada, Yongbok çıkıyor karşıma yeniden. "Oh, hepimiz toplanmışız."

Hiç hoşlanmıyorum ondan. Hastanede gördüğümdeki zaman gerçekten sevimli gelen çocuktan tam tersi bir şekilde gözüküyor. Elektrik bir türlü alamıyorum.

"Jisung, kalk giy bakalım şu tişörtü." Hyunjin ile kalkıyorum, odaya doğru adımlamaya başlıyorum.

Minho hyungun kollarıma attığı bakışları farkederek, diken üstünde gidiyorum odama. Merdivenlerden çıkarken, Hyunjin belimden tutuyor. Aşağı baktığımda ise Minho hyung ile gözlerimiz kesişiyor. Çekiyorum gözlerimi gözlerinden.

Ben odama gidip, Hyunjinle tişört değişip satılırken, bir yandan sohbet ederken aşağıdaki konuşmalardan habersiz oluyorum.

(başka bir bakış açıcı)

Minho ile Yongbok tartışıp, duruyor. Minho, ondan uzak durması gerektiğini söylüyor, Yongbok ise kanıtım var diyip duruyor.  Tartıştıktan sonra konu Seungmine geliyor.

"Onu tanıyor muydun Minho?"
Kaşları çatılıyor. "Hyung."
"Hyung diyip dememe bu kadar takıldığını anlamıyorum. Jisungun yanındaykenden de dedim hem alt tarafı isim." Minho şaşırıyor tekrardan. "Neden böyle bir şey yaptın?"
Kahkaha atıyor Yongbok, "Benim olduğunu anlasın diye."

Minho sinirle ellerini başına getirip şakaklarını ovuyor. "Yonbok, onun sevgilisi var sus artık ve bir daha böyle bir şey yapma. Bozuşuruz."

"Nasıl olacak o?" Donuyor Minho. "Elimde videon varken mı?" Minho cevap vermiyor yine. "Ben de öyle düşünmüştüm."

Bunların hiçbirini Jisung ne duyuyor ne görüyor. Hyunjin ile, Seungmin hakkında konuşup, bir şeyler konuşuyorlar. Jisung haberi ilk aldığı anki gibi ağlamıyor. Üstelik Seungminden birkaç video, ve mesaj da alıyor. Seungminin annesinin gönderdiği şeyler. Jisung öyle sanıyor tabii. Annesinin gönderdiğini. Hyunjinin portakal kokusu havuzu içinde yüzmeye hazırlanıyor, dalıyor, uyuyorlar öylece.

Hyunjin, Jisung uyuduktan sonra ona birkaç cümle fısıldıyor, bir tane şarkı sözleri ile karışık "Sanki bir volkan gibi, dokunsan eriyecek sıcaklıkta olan aşkın, beni kendine çek, yerin dibine kadar Ji, çünkü her şey yansa da sorun değil, yüzlerce kez geriye gitsem bile tercihim her zaman sen olacaksın. İyi geceler kiraz kokulum."















[Tekrardan merhaba. Umarım iyisinizdir. Bir günde yeni bölüm atmak pek benlik değil ama atmış bulunmaktayım. Umarım beğenirsiniz. Su içmeyi unutmayın. Yalnız olmadığınızı da. Dikkat edin kendinize tamam mı? Bu hikayedeki Hyunjin gibi umut dolu olmanız dileğiyle💓 diğer bölümde görüşmek üzere.]

Şuraya da bahar şarkısı olarak, (biliyorsunuz belki ben bahardan bahsedip dururum hep bozuk plak gibi)
jannabi - summer fall winter spring şarkısını bırakayım. İyi dinlemeler.💓

O açan çiçeği gördüğümde, bu sadece benim kalbim olduğunu farkettim. diye bir sözü var :) Umarım çiçekleriniz, umutlarınız, gülümsemeleriniz açar artar, ben bunu umuyorum. İyi geceler. İyi günler. İyi okumalar.

Hyunjinin sonda söylediği şarkı ile karışık sözler, hanın volcano şarkısından haberiniz olsun.

iktsuarpok : minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin