winter and snowy weather is so warm
[day6-colors] : bölüme bu şarkıyı yakıştırdım okurken dinleyebilirsiniz.
kyungoo teyzelerle ilk kışımdı, ve ailemi kaybedeli ve kyungoo teyzelerle yaşamaya başlayalı uzun zaman olmuştu...sanırım?
her yerin karlarla kaplı olduğu bir gündü, kar hafif hafif hâlâ yağıyordu, ve ben de salıncakta oturmuş sallanıyordum, hiçbir şeyin farkında değildim sadece ödevlerimi ve akrabaların (yani kyungoo teyzenin yakınlarının) neden can sıkıcı olduğunu sorguluyordum.
sallanmaya devam ederken minho hyung'un yanıma geldiğini farketmiştim ve güzel görünüyordu, eldivenleri takılıydı, montunun önü kapalıydı, sadece şapkası mı yoktu...? benim üzerimde onun montunun hardal rengi vardı, ona ters olarak benim örgü bir şapkam vardı fakat eldivenlerim yoktu, ve elimde bir dondurma tutuyordum.
kışın dondurma yemek, kar yağınca canım çok dondurma çekiyordu. kyungoo teyze başta garip bulsada beni anlayıp bana, dondurma alıyor, ve saçlarımı seviyordu.
"burada ne yapıyorsun jisung?" başımı ona çevirdim "sallanmaya çalışıyorum, ama sanırım başarılı olamıyorum hyung."
"yardım etmemi ister misin?" kafamı salladım, "bacakların çok kısa gözüküyor jisung-ah." gülmüştü. bacaklarıma baktım, "woa cidden öyleler." yine gülüşünü gördüm sonra.
yaklaşık 1,5 saat sallanmıştık daha doğrusu o beni sallamıştı, bundan memnundum.
"hyung kardan adam yapmak ister misin?"
"hm...bilmiyorum...sanırım hayır."
şaşırmış ve birazcık hayal kırıklığına uğraşmıştım. "tamam hyung! ben yapacağım eğer eve gidersen kyungoo teyze'ye kardan adam yaptığımı söyle ve evden uzaklaşmadığımı!" gözlerini gelen kar taneleri yüzünden kırpıştırdı. "gitmeyeceğim ama gidersem söylerim."
kafamı sallayıp, elimdeki dondurma çubuğunu (dondurmayı salıncakta sallanırken yemiştim çünkü) cebime koydum, kardan adam yaptıktan sonra burun olarak kullanacaktım çünkü.🌨
"uh, neden olmuyor ki."
"öyle yaparsan olmaz ama bak böyle yapacaksın." yanıma ne zaman geldiğini bilmediğim minho hyung elleriyle bana göstermeye çalışıyordu, ve güzel kar topları yapmayı biliyordu, benim aksime -_-
"böyle mi yapacağım hyung?" aynısını deneyip ona göstermiştim fakat ellerimde eldiven olmadığı için ellerimi ısıtmam gerekiyordu ve sürekli avuç içlerime üflüyordum.ellerim kıpkırmızı olmuştu.
"daha önce kardan adam yapmadın mı?" minho hyung sordu. "hayır."
"hiç mi?" "hiç," gözüme gelen kar tanelerini ittim, ve perçemlerimi kulağımın arkasına attım "ailem ile böyle hiç dışarı çıkmıyorduk, genellikle evdeyim ve hiç yapmadım, bilmiyorum o yüzden."
kafasını salladı.ben de geri kar topu yapmaya döndüm.
ve o yanımda beni izliyordu."al bunları."
"ha?" bana bir şey uzatmıştı.
"bunları al." eldivenlerini bana uzatıyordu. "ama bunlar sana lazım olmayacak mı?"
hayır anlamında kafasını salladı. "ben sevmiyorum pek yapmayı, hem ellerin üşüyecek, ek olarak zaten benim ellerim üşümüyor ki." solgun elleri ile suratımı, yanaklarımı kavramıştı. cidden dediği gibi sıcaktı, sımsıcak ve pamuk gibi.keşke onun gibi sıcak ellere sahip olsaydım diye düşündüm.
kardan adam yapmayı bitirmiştim, bitirmiştik. "hyung bak bitti."
"hayır, kardan adamın henüz bitmemiş.eksik şeyler var." ne eksik olduğunu bulmak için kardan adama döndüğümde minho hyung cebimden büyük ihtimalle ben kardan adam yaparken
düşürdüğüm dondurma çubuğunu bana doğru tuttu. "bunu düşürdün, ve bunu burnuna takmayacak mıydın?"aklımı mı okumuştu?
"aa evet. teşekkürler hyung."
burnuna taktık, ve kardan adamımızı bitirmiştik, eve gitme zamanımız gelmişti. minho hyung'un elini kavradım, "hyung üşümüşsündür, bak...bence üşümüşsündür." ellerine sıcak nefesimi üfledim, montumun önü hafif açıktı, fermuar'ı yarısına kadar çekiliydi "dur, önün açık hasta olabilirsin!" o öyle diyince farketmiştim. "oh, hyung." önümü kapattı. el ele tutuştuk ve eve doğru gittik, kyungoo teyze'ye kardan adam yaptığımızı söylemeye ve ona camdan göstermeye.
uh iyiki camdan park'ın bahçesi ve kardan adamımız görülüyordu.
apartman'a giderken bir sürü kere hapşırmıştım,
"dondurma yememelisin."
"ama çok seviyorum hyung!"
"o zaman az ye! boğazın acıyacak! ve çok kez hasta olacaksın." kafamı salladım.
"tamam, hyung az yerim. hatta bu son yemem. cidden bak inan bana. söz."
serçe parmağımı ona uzattım, o da bana uzattı ve söz verdim/verdik.
"tatlısın jisung. umarım hep böyle küçük kalırsın." kaşlarımı çattım "hyung!"
keşke sonsuza dek küçük kalabilseydim.
çocukluğumuza dönemez miydik ki?
büyümek, sanki birazcık yakıyordu canımı.
ama onu hep sevmiştim. hep.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iktsuarpok : minsung
Fanfictiondün bana saçımın çiçekler gibi koktuğunu söyledin, ve bugün seni bir papatya'nın üstüne basarken gördüm