Her şeye göz yumdum, doğum günümün unutulmasına, unutulmaya, dışlanmaya, ikinci seçeneği geçtim sonuncu seçenek bile olmadığım gerçeğine. Minho hyungun neden bunları yaptığını anlamıyordum. Bir şeyler vardı ters giden. Onun yüzünden mutlu olduğum her an üzülecekmiş gibi bir his geliyordu içime. Karanlıkta boğuyordu beni Minho hyung istemeden de olsa.
"Hey, Jisung!" Dersten çıkarken dolabımın oraya yürüyorum, arkamdan gelen sesi görmezden gelerek. "Hey, sana diyorum." Bu Wooseok, bir zamanlar arkadaşım olan okulda (öylesine merhabalaşıp durduğum) aramızda sorun olmayan biriyken, şimdi neredeyse zorbam haline gelen çocuk, davranışlarını çözemiyorum bir türlü. "Efendim." diyorum. Yüzüne bakıyorum kafamı çevirip. "Seninle bir şey konuşmak istiyorum." "Tamam, söyle bakalım."
"Minho ile ne konuşuyordunuz girişte?" Aaa tamamen unutuyorum bu söze kadar dansta aynı sınıfta olduklarını. "Hiç." "Hiçe benzemiyordu. Söylemek istemezsen anlarım ama yardımcı olmaya çalışıyorum sadece."
Ona şaşırmış suratımda bakıyorum. "Wooseok şaka mı yapıyorsun? Sen beni zorbalayan biri haline geldin neredeyse. Dediklerine inanıyor musun?" Gözlerini kaçırıyor. "İnanmıyorsun. Yalan söyleme." "Tamam...öyle ama dinle!" Dolabımı açıp umursamamaya başlıyorum ne söyleyeceği umurumda bile olmuyor. "Jisung, gerçeği söyleyeceğim tamam."
"Söyle." Yüzüm dolabıma dönük hala ona bakmıyorum. "Bir tane çocuk geldi. Ondan uzak durman gerektiğini söyledi. Çocuğu tanımıyorum ama kısa biriydi senin boylarında. Okulda da daha önce görmemiştim. Bana para verdi söylemem için."
"Ve sen de kabul ettin. Gerçekten bu mu? Değerin kaç peki?"
"40 Dolar." Tam bir gerizekalıydı. O sırada cebimdeki telefonum titredi.
Hyunjin : Hey, benim işim bitti. Seni almaya geliyorum? Hayır deme hakkın yok :)
Jisung : Tamamdır. Bekliyorum :)
"40 dolar mı? Ah neyse bir şey demeyeceğim. Sadece eskiden de olsa arkadaşın olarak tarif et bana nasıl biriydi."
Neden merak ediyordum bilmiyorum ama Seungmin çıkmasından çok korkuyorum.
"Mavi saçlıydı."
Ah sikeyim Seungmin olmayabilir
O bensiz boyatmazdı saçını. Emindim.Sakarlığım tutuyor o sırada ve su şişemi yere döküp kırıyorum. "Hey, dur yardım edeyim." diyip yardıma koşuyor Wooseok. "Neden cam şişe kullanırsın ki zaten?" diyip duruyor. "Daha sağlıklı diyorlar bu yüzden." Paspası getirip temizliyoruz bir şekilde.
Hyunjini bana gülümseyerek gelirken gördükten sonra, Wooseok'a dönüyorum,
"Başka bir özelliği yok muydu?"Bana benim pek bilmediğim özellikleri söylüyor. Bahsettiği kişiyi tanımıyorum fakat biliyor gibiyim. Sanki bir yerde görmüşüm gibi.
"Kalın sesi vardı," duruyor "çilleri vardı evet hatırladım. Başka bir şey hatırlamıyorum kusura bakma."
"Tamamdır teşekkür ederim."
Hyunjin, "Ne oldu?" diyor. "Hiç. Biri beni sormuş kim olduğunu bulmaya çalışıyorduk."
"Aaaa anladım. Hadi gidelim. Seni çok güzel bir dondurmacıya götüreceğim." Şaşırıyorum suratına bakıyorum. "Geçen bahsettiğine mi?"
Kahkaha atıp yanaklarımı sıkıyor, "Evet minik sincabım. Oraya gidiyoruz."Bizi koridorun ucundan izleyen Lee Minhodan habersiz şekilde çıkıyoruz kapıdan.
Lee Minho...bizi görüyor. Duyuyor her dediğini Hyunjinin. Daha doğrusu Wooseok olayını bile duyuyor sadece ben farketmiyorum onu. Hem de uzun bir süre o kalın sesli mavi saçlı çocukla aralarını bozduğumu, sebebin ben olduğumu da bilmiyorum.
Elleri çok sıcak benim ellerime göre. Seviyorum bunu.
Sadece mutlu olmak istiyorum. Şuanda kalmak istiyorum.
Minho hyungun ne yaptığını bilmek istemiyorum
kendime odaklanmak, anda kalmak istiyorum. Tekrar üzülmekten çok korkuyorum.The Neighbourhood- Softcore ve Let It Go dinlerken okuyabilirsiniz. Yine geçiş bölümü gibi bir şey oldu. Diğer bölümü de en kısa zamanda düzenleyip yayınlarım. :)
[Herkese yeni bölümden merhaba. 1 Şubat tarihinde yeni yaşıma girdim. Doğum günlerini sevmem pek, var sebebi ama işte öyle, genelde herkes söylememe rağmen yanlış bilir veya arkadaşım dediğim insanlar unutur ya da bahane üretir. Biliyor musunuz? Yalandan nefret ederim, anladığım an hiçbir şey eskisi gibi olmaz ve bu sene arkadaşım unuttuğunu söyledi ama bahane üreterek. Kalbim kırılmadı desem yalan olur ama umursamadım. Dışlandığımı çok iyi biliyorum, etkilenmiyorum. Alışığım demek eskiden canımı yakardı şimdi güldürüyor. Neyse bana da dediğim gibi bahar gelir, hatta gelmek için hazırlık yapıyor bence. Siz nasılsınız? Umarım beğenirsiniz. Su içmeyi unutmayın. Yalnız olmadığınızı da. İstediğiniz şeyi, zorlandığını şeyleri yorumlara yazmakta özgürsünüz bunu benim söylememe gerek yok. Ve bu hikayede çoğu şey benim yaşadığım şeylerden alıntı. Kendinize dikkat edin. En kısa zamanda görüşürüz. Bahar gelmeden yine buluşalım olur mu? Sizi seviyorum. Dikkat edin kendinize. Kimse yoksa, ben varım, skz var, sevdiğiniz gruplardaki değer verdiğiniz insanlar var.]
💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iktsuarpok : minsung
Fanfictiondün bana saçımın çiçekler gibi koktuğunu söyledin, ve bugün seni bir papatya'nın üstüne basarken gördüm