Piknik sonrası onların evine gittikten sonra beni evime bırakıyor Seungmin. İkimizde bisikletlerimizle gidip geldiğimizi böyle şeyler yapmamasını söylüyorum. Fakat Kyungoo teyzemin beni ona emanet ettiğini söylüyor ve bir kaç şey daha. Komik ama mutlu ediyor bu yaptığı.
Ve piknikte çekindiğimiz fotoğrafları atmamızı söylüyor. Bende ona eve gidince fotoğrafları atacağımı söylüyorum.
Evden içeri giriyorum, mutfak masasına doğru geçiyorum. Yemek kokuları karşılıyor beni. Kyungoo teyze güzel yemek yapar bunu çok iyi biliyorum."Hoşgeldin Jisung-ah! Bizde seni bekliyorduk." Beni beklediklerini düşünmüyorum o an. Belkide tek Kyungoo teyze diye düşünüyorum. Minho hyung'dan emin olamıyorum. Çok değişken davranıyor çünkü.
"Hoşbuldum, beni mi bekledin Kyungoo teyze?" Kyungoo teyze'nin bakışları bir saniyeliğine duruyor sonra bana bakmaya tekrardan başlıyor."Aslında bekliyorduk fakat Minho sen geç kalınca arkadaşları ile buluşmaya gitti. Onun adına üzgünüm."
Beklemediğim bir şey olmuyor bu Minho hyung'un yaptığı. Her zaman yaşadığım şeyler. Alışmıştım onun bu hallerine. Geçen gün sevindirdi beni diye kapılmıştım zamanın akışına ve zaman akışına kapılmam sanırım Tanrı veya başka bir şey tarafından kıskanılıyor, başıma bu geliyor. Böyle düşünüyorum.
"Sorun değil." diye fısıldıyorum. Bir şeylerin yanlış gittiğini biliyorum ama dilim varmıyor söylemeye. Kendi içimle cebelleşiyorum yine.
"Gel senin en sevdiğin şeyleri yaptım yani...değişiklik olur sana diye," bana gülümsüyor, en güzel gülüşlerini veriyor. "hem sana özel çayımdan da yaptım. Küçükken çok severdin. Yorgunluğunu alır gece güzel uyursun."
Utanıyorum. Yanaklarım kızarıyor. Onun bu iyiliklerine ne diyeceğimi bilemiyorum.
"Teşekkür ederim.""Minho hyung yanına yaptığın şeylerden götürdü mü? Kyungoo teyze? Eskiden çok götürdü de arkadaşları ile buluşurken."
Suratı garip bir hal alıyor Kyungoo teyzenin. "Bilmiyorum canım. Yani evlerine gitseydi götürürdü ama demek ki bu sefer farklı bir yerde buluştular."
"Anladım." Yemeye devam ediyorum.
Güzel bir şekilde mideme lokmaları indiriyorum. Minho hyung'un uzattığı kek dışında, midem güzel bir şekilde doluyor. Kyungoo teyzenin hazırladığı akşam yemeği ile.Fakat aklım Minho hyung'un nereye gittiğinde kalıyor. Mutlu halim azcık bozulmuşken silinmesini istemiyorum. Onun Seung'a dönmüş olma, onun arkadaşları ile veya onunla buluşma ihtimali aklıma geldikçe aklımı kaybetmek istiyorum.
Ve yemekten sonra Seungmin'in dediği gibi fotoğraflarımızı ona atıyorum ve çektiğim diğer manzara fotoğraflarını. O da bana atıyor tabii karşılık olarak.
Ve bir fotoğrafını atıyor bana ansızın. Saçlarını boyamış hemen. Bunun nasıl mümkün olduğunu bilemiyorum. Eski rengine dönmüş. Bana da boyatmam gerektiğini tekrar ediyor. Beraber aynı renge. Doğallığımıza dönmemiz gerektiğini söylüyor. Koyu kahverengi bir Seungmin'e ekranda bakarken sırıtmadan kendimi alı koyamıyorum.
Ve attığı fotoğrafa kendi saçımın halini çekip bir kaç satır yazarak yanıt veriyorum.
Han Jisung : Çok güzel olmuş, çok yakışmış. Sıra benim batmış saçımda. Salı günü bize gelirsin değil mi? Kurstan sonra?
Çok geçmeden bildirim ekranımda bir kaç mesaj birikiyor.
Seungmin-ie : Tabii kurstan sonra gelebilirim. Senin batmış saçını hallederiz. Ve teşekkür ederim. Görüşürüz!
Gülüp ekranı kapatıyorum. Bazı şeyleri yine fark edemiyorum. Minho hyung ile aklım köreldiği için kendime kızmak istiyorum.
Fakat olmuyor. Gün geçtikçe daha çok körleşiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iktsuarpok : minsung
Fanfictiondün bana saçımın çiçekler gibi koktuğunu söyledin, ve bugün seni bir papatya'nın üstüne basarken gördüm