Minho hyung ile voleybol oynuyoruz, ve bu olay beklediğimden daha iyi geçiyor, tabii sinirlenip, topu suratına defalarca indirmemin de bilmiyormuş gibi yapmamın katkısı ile, ve ona 'hyung' dememin bir anlamı, farkı olmadığını anlıyorum, zerre hak etmiyor, gerçekten. Bana dediği ve özellikle Seungmin'e dediği sözcüklerden sonra, zor.
Her neyse, Seungmin'i bugün aklıma getirmek istemiyorum, gerçekten (?)
Boş bir gün yaşamak istiyorum sadece (?)
Piknik boyunca çok saçma anlar yaşanıyor;
"Jisung bana atacaksın biliyorsun değil mi? Ben o kadar geride değilim çünkü?" Keskin bakışları var, ve kaşları çatık her zamanki gibi. Açıkcası pek bunu umursadığımı söyleyemem. "Aa hyung üzgünüm görmedim." diyorum, ellerimi sonra saçlarımda dolandırıyorum. Bu hareketi yapmayı seviyorum.
"Aynı şeyi neredeyse on kez yapıp görmediğini söyledin Jisung." diyor derin derin nefes almaya çalışarak. Bilmiyorum, göremiyorum ama (?) bir şeyleri eskisi gibi gerçekten ince ayrıntısına kadar açıklamak zorunda mıyım?
"Hyung, uzağı göremiyorum ve gözlüklerimi yanıma almayı unuttum, üzgünüm." diyorum usul bir ses tonu kullanmaya çalışarak, bunun her şeyi yatıştıracağını düşünüyorum.
"Gözlüklerini bilerek evde unuttuğunu düşününmeli miyim?" diyor. Elindeki topu sonra yere atıyor, tekmeliyor Kyungoo teyzenin olduğu alana doğru. Doğrusunu söylemek gerekirse gözlüklerimi bilerek evde unuttuğumu düşünmesi canımı sıkıyor, fakat yapacak bir şeyim olmadığını biliyorum. Elimde olmayan şeyler için sürekli özür dileyip durmam yetmez mi ki?
"Böyle düşünme çünkü bilerek unutmadım." diyorum, ardından Kyungoo teyzenin olduğu alana doğru yürümeye başlıyorum.•
Kyungoo teyzenin olduğu alana geldiğimde oturdum ve kulaklıklarımı takıyorum, müziğimi henüz açmıyorum, o sırada Minho hyung bana birkaç şey söylüyor.
"Lenslerin numaralı değil mi?" Neden böyle bir şey sorduğunu ilk başta anlamıyorum fakat daha sonra top oynadıktan sonraki yaptığımız konuşmanın devamını yaptığımızı anlıyorum. "Hayır, neden sordun?" diyorum.
"Merak ettim." diyor.
Onun merakları nedense hiç bitmiyor."Renkliler sanırım." Omuzlarıma ellerini yerleştiriyor ve aynı zamanda beni kendine doğru çekiyor. Mavi renkteler ve onları seviyorum, gerçekten seviyorum, renk benim daha iyi hissetmemi sağlıyor sanki. "Evet." Tekrar ağzını konuşmak için aralayacakken araya giriyorum, çünkü sadece müzik dinlemek istiyorum, sadece müzik.
"Şey, hyung izin verirsen müzik dinleyebilir miyim?" Sanırım bakışlarında bir şey kırılıyor, onu kırıyorum? Anlayamıyorum. Ardından, "Beraber dinlemeye var mısın?" diyor. Ondan böyle şeyler hiç beklemiyorum, onun böyle cümleler sarf edeceğini. Tamam demekten başka bir şansım yok, ve bakışları beni boğmak istiyor gibi geliyor. "Hoşuna gitmezse eğer şimdiden özür dilerim."Orda oturup dakikalarca müzik dinliyoruz, Kyungoo teyze gideceğimizi söylediğinde bile kulaklıklarımızı bir an olsun çıkarmıyoruz, arabadan eve o şekilde devam ediyoruz.
Kulaklarımızda benim sürekli bitince tekrar tekrar açtığım şarkı çalıyor, yaz'a ne uygundu ne de uzaktan bana bakan birinin bana yakıştıracağı bir tarz.
"The Cure - Cold"
Bu tarzı seviyorum gerçekten, fakat uykumu getirmesini hiç sevmiyorum. Kafam Minho hyung'un omzuna düşüyor, uyuyakalıyorum.
•
10:45
Yan komşumuzun sesleri ile bölünüyor gitar çalışmam ve daha fazlası gibi bir olay gerçekleşiyor, kendimi rahatlatma aşaması olarak, gitar çalmayı tercih ediyorum, evet (!) eve geldiğimden beridir. Kendimi resmen odama kitliyorum, çıkmak istemiyorum ayrıca akşam yemeğinide bu sayede es geçiyorum, mutluyum. Pencereye doğru bakıyorum, gitarı yatağımın kenarına bırakarak kalkıyorum ve pencerenin önüne doğru yürüyorum, yani yan komşumuzun evinde olan şeyin ne olduğunu öğrenmek amaçlı bir eylem bu ; %100.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iktsuarpok : minsung
Fanfictiondün bana saçımın çiçekler gibi koktuğunu söyledin, ve bugün seni bir papatya'nın üstüne basarken gördüm