"Rüya."Adımı duymamla dinlendirdiğim gözlerimi hızla açtım. Kafamı sesin geldiği yöne doğru kaldırdığım an önce Baran'ın bana uzattığı elinde ki tostu görmüştüm. Ardından gözlerimi onun yüzüne çıkardım.
"Sen de bir şeyler ye artık. Zaten hastaydın iyice direncin düşecek."
Diğer eliylede bir kutu meyve suyu uzattı. Gülümsedim. Pek aç olmasam dahi uzattıklarını aldım. "Teşekkür ederim" dedim yarım yamalak. O sıra yaklaşık iki saat önce haberi alıp gelen Gamze ve Ceren'in elinde de aynı şekilde tost ve meyve suyu olduğunu gördüm.
"Afiyet olsun" dedi toplu şekilde Baran. Ve Ceren'in yanında ki boşlukta ayakta kalmayı tercih etti oturmaktansa.
Kendimi zorlayarak tostun çeyreğini yerken meyve suyumu açmamıştım bile. Şeftaliliydi bir kere. İçmek gelmedi içimden. Midem daha fazla almayınca tostu yemeyi bırakıp kağıdına geri sardım. Bu hareketimi gören Gamze kaşlarını çatıp "kızım yüzün gözün bembeyaz olmuş, ölü gibi geziyorsun bari şunu ye, miden dolsun" diye kızarken yavaşça başımı salladım. Hayır anlamında.
"Midem almıyor, gerçekten."
Kısa açıklamamla tostu kenara koydum. Yine de yaptığımı onaylamazken bu durumu pekte takmadım. O sıra koridorun başından yanımıza doğru adımlamayan Kaan'ı gördüm. Elinde bir takım dosyalarla ilgilenirken yüzünden hatta adımlarından dahi yorgun olduğunu görebiliyordum.
Yavaş adınlarıyla yanımıza vardı. Oturduğumuz yerin hemen beş adım kadar karşısında olan sandalyelerden birine yerleşti. Tuttuğu ince dosyayı kapattı ve iki eliylede yüzünü ovuşturdu. Sesli bir nefes verdiği sıra daha fazla dayanamayıp sordum.
"Bir gelişme var mı?"
Sorumla birlikte ellerini yüzünden çekip bana baktı. "Hangisini sordun bilmiyorum ama zaten ikisinde de bir değişim yok" dedi. Anladığımı belirtircesine kafamı salladım. Ancak yine de ekledi. "Hala uyanmadılar." Göz kapakları ağır hareketlerle kapanıp açıldı. Bu durum üzerine Baran çatık kaşlarıyla konuşmaya dahil olmuştu.
"Onlar uyanmadı ama sen birazdan ayakta uyuyacak gibisin. Kaç saattir nöbettesin olum sen?"
Kaan bir kez daha yüzünü sıvazlayıp dudaklarını bilmem dercesine büktü. Ve ekledi. "Tek bildiğim 4 saat önce çoktan evde olmam gerektiği" dedi. Baran daha çok kaş çatarken öne doğru bir adım atıldı. "Gidip uyusana kardeşim manyak mısın sen" diyerek kızdı ona.
Kaan bu sözler karşısında, dünyanın en saçma cümlesini duymuş gibi bir bakışla baktı önce. Ardından çatık kaşlarıyla yanıtladı Baran'ı. "Nereye gideyim Baran? Biri içerde kendinden geçmiş uyuyor. Diğeri ölüm kalım savaşı veriyor. Bunlar yetmezmiş gibi kadının kalp krizi geçirdiği duyulmuş. Basın gelmiş hastane kapısına dayanmış açıklama bekliyor. Ameliyat yapacağız ona da kalbi şu an narkoz kaldırmaz diye götümüz yemiyor. Nereye gideyim? Nasıl uyuyayım?"
Baran başını olumsuz anlamda sallayıp "şu an tüm bunlar karşısında elinden bir şey geliyor mu peki? Ameliyata böyle uykusuzken mi katılacaksın? Boş duracağına bir iki saat uyusan cin gibi olursun" dedi. Ve haklıydı da.
Baran'a bir cevap vermeden Kaan adını duymasıyla başını sağ tarafa doğru çevirdi.
"Kaan bey."
Yanımıza doğru hızlı adımlarla yaklaşan bir hemşireydi bu. Kaan hızla ayağa kalktı. Öyle ki anlık olarak dengesi sarsılmıştı. Hemşire cevap almadan konuştu. "Hastanız Akif bey uyandı. Mesainiz bitti ama hastaneden çıkmadığınızı öğrenince söyleyeyim dedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Narkotik || Yarı Texting (+18)
Teen Fiction...Geçmişinin altında ezilen bir adamın hikayesi... CesurYurdkl: Bak bana CesurYurdkl: İyi bak CesurYurdkl: Fırsatın varken her detayımı incele CesurYurdkl: Çünkü bir kez daha bulamazsın CesurYurdkl: 'Yıkılışın portresi'ni bu kadar yakından CesurY...