vingt-deux

5.6K 465 181
                                    

Geçmişten merhaba.

İyi okumlar.

(Bölüm başında zaman belirtmedim. Cesur'un küçüklüğünden bir sahne olacak)
...

"Nerde o baş belası!"

Evin üst katından gelen bu ses sanki onun kulağının dibinden gelmiş gibi irkildi. Elinde tuttuğu kaşık korkuyla parmaklarının arasından kaydı. Önünde ki yarıdan fazlası çorba dolu olan kaseye düşen kaşık tok bir ses çıkardı. Etrafa sıçrayan çorba onun bir kez daha irkilmesine neden oldu.

Duyduğu adım sesleri küçük bedeninin korkuyla titremesi için yeterliydi.

Hızla etrafına bakınıp peçete veya benzeri bir şey aradı. Ama bulamadı.

"Çocuk!"

Ve aynı kalın ses bu kez çok daha yakından gürledi. Yeniden irkildi Cesur. Oturduğu sandalyeden çoktan kalkmıştı. Salonun kapısınının hemen önünde dikilmiş dedesine korkudan bakamadı.

"Bana bak!"

Yeniden ve yeniden bağırdı. Bu bağırışları tek duyan minik Cesur değildi elbette. Salonun arka bahçeye açılan kapısından koştura koştura gelen kadına kaydı gözleri bir kaç saniye. Sonra hemen geri eğdi başını.

"Bana bak dedim sana!"

Bu kez daha da yüksek bir ses kullandı. Yetmezmiş gibi karşısında tirtir titreyen küçük çocuğa doğru bir kaç adım daha attı. Ona yaklaştığını anladı an korkunun getirdiği endişe küçük bedenine hakim oldu. Sırf istediği olsun, daha fazla yaklaşmasın diye aniden kafasını kaldırıp yaşlı adama baktı.

Her daim sert bir ifade olurdu yüzünde. Ama bu kez dehşet saçan bir sinir ile geziyordu etrafta. İfadesini korurken elinde tuttuğu kağıdı havaya kaldırdı.

"Bunu sen mi yaptın?"

Bu kez bağırmamıştı. Ancak Cesur bu ses tonundan daha çok korkuyordu. Bu ses tonu, fırtına öncesi sessizliği temsil ederdi. Biliyordu. Yavaşça gözlerini elinde tuttuğu kağıda çevirdi. Üzerinde belli belirsiz yazılar olan beyaz kağıda boylu boyunca hakim olan kırmızı bir leke vardı.

O an Cesur'un gözleri önünde sabah yaşadığı olay canlanmıştı.

Dedesinin kahvaltı masasında unuttuğu evrak dosyasının hemen yanında duran vişne suyu dolu bardağı yanlışlıkla devirdiği sahne. Oysaki kimseye göstermeden temizlediğini sanıyordu döktüğünü. Haberi yoktu dosyanın altına sızan damlalardan. O kağıda bulaşan damlalardan.

"Sana bir soru sordum! Cevap versene" derken aynı zamanda elinde ki kağıdı yere fırlatmış hızla Cesur'a doğru adımlamaya başlamıştı. Hala havada olan eli biraz sonra nereye inecekti? Cesur bu sorunun cevabını biliyordu.

"Kime diyorum lan ben! Konuşsana velet!"

Tam Cesur'un önünde durmuş havada ki elini sertçe ona doğru indirecekti ki Cesur sımsıkı yumdu gözlerini. Ve bekledi. Acının gelişini bekledi.

Ancak beklediği gibi olmadı.

"Ali! Dur!"

Duyduğu sesle hafifçe araladı gözlerini Cesur. Gördüğü ilk şey, küçük bedeninin önüne kendini siper etmiş anneannesinin sırtı olmuştu.

"Dur! O değildi! Ben! Ben döktüm yanlışlıkla!"

Can havliyle aklına gelen ilk sözcükleri sıralamaya başlamıştı. Karşısında ki sert yapılı adam ise söylediği hiç bir şeyi umursamadı. Dehşet saçan gözleriyle havadaki elinin karşısında ki kadın tarafından tutuluyor olmasına bakıyordu.

Narkotik || Yarı Texting (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin