Hâlâ yarı uykulu bir hâlde, ayılmak için oturur pozisyona gelirken "Taehyung." diye sızlandım. Karnımdaki ağrı ve tuhaf mide bulantısı beni uyutmamıştı. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum ancak odanın içi hâlâ karanlıktı. Yalnızca benim tarafımda bulunan komodinin üzerinde sarı ışıklı gece lambası aydınlatıyordu.
Ayağa kalkıp odanın içindeki banyoya girdim ve ışığını açtım. Göz kapaklarım kapanıyordu. Elimi karnıma koyarak boğazıma doğru gelen acı tadı alır almaz klozete doğru eğildim. Fakat kusamadım. Çünkü son bir saatte dört defa kusmuştum ve artık midemde hiçbir şey kalmamıştı.
Elimi ağzıma siper ederek sakinleşmeye çalışırken yaşaran gözlerimden birkaç damla yaş süzüldü. Midem bulanmıyor diye doktorun verdiği ilacı bırakmak hiç iyi bir fikir değildi. Böyle bir geri dönüş alacağımı tahmin etmemiştim.
"Jungkook?"
Her kusmamda benimle birlikte uyanan Taehyung banyoya girip yanıma çöktüğünde korkuyla ona sarıldım. "Şşt," diye mırıldandı ve saçlarımı öptü. "Geçti, geçti güzelim." Tek eli karnıma doğru yol aldı. Bedenimi saran feromonlarıyla ağrımı ve acımı dindirmeye çalışıyordu.
Onun göğsüne sindim. Bedenimi ele geçiren ağlama isteğiyle gözyaşları yanaklarıma akarken beni görmesini istemiyordum. Gerçi ne kadar gizlemeye çalışsam da her şeyin farkındaydı o.
"Ağlama." derken dudakları tekrar tekrar saçlarıma, alnıma değdi. Parmaklarıyla çenemi nazikçe kavradı ve ona bakmamı sağladı. Burnumu çektim. Uzanıp gözlerimin altlarını öptü.
"Neden beni uyandırmıyorsun?"
Boğuk çıkan sesimle "Yarın dersin var." dediğimde kaşlarını çattı. Çok kısa bir süre sonra da burnuma vurdu parmağının ucuyla.
"Sence dersim mi daha önemli yoksa karnındaki, seni uyutmayıp ağlamana neden olan minik bebek mi?"
Gülümseyerek yeniden burnumu çektim ve "O yüzden ağlamıyorum ki." diye mırıldandım. "Midem bulanıyor ama kusmadığım sürece rahatlayamam. Çok rahatsız edici."
Anlayışla kafasını salladı. Bu sırada beni biraz daha kendine çekmişti. Artık neredeyse onun kucağında oturuyordum.
"Sana sıcak bir bitki çayı yapayım. Sen de o sırada biraz uzan. İstersen benim kapüşonlumu da giyersin. Feromonlarım iyi geliyor mu?"
Sorusunu mırıldanarak onaylarken biraz daha sokuldum ona. "Çok iyi geliyor." dedim ardından. Taehyung bana her yönüyle çok iyi geliyordu.
Beni kucağına alıp odanın içine taşındıktan sonra üzerindeki tişörtü çıkardı ve kafamdan geçirdi. Sırıtarak onu izledim. Tüm kokusu benimdi şu an. Dudaklarımı öne doğru uzattığımda istediğimi yapıp bana bir öpücük verdi.
"Şimdi sen güzelce dinleniyorsun. Ben gelene kadar yataktan çıkmak yok."
"Tamam."
"Uslu dur."
"Tamam." dedim yeniden. Yine de Taehyung beni az çok tanıyordu. Canım sıkılırsa yaramazlık yapmaktan çekinmezdim.
O odadan çıktıktan sonra komodinden telefonunu aldım ve birkaç fotoğraf çekindim. Birkaç dakika içinde bundan sıkılıp okul hakkında dedikodu yapan sayfalara girdim. Bundan da sıkıldım ve üzerimdeki tişörtü yukarı sıyırarak karnıma baktım. Belli belirsiz bir şişlik var gibiydi. Belki de bana öyle geliyordu. Emin olamıyordum.
Taehyung'a danışmam gerekiyordu.
Tişörtü iki elimle yukarıda tutmaya devam ederken paytak adımlarla önce odadan çıktım, sonra da merdivenleri inerek mutfağa ulaştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
one more hour ✓
FanfictionKim Taehyung ve Jeon Jungkook beraber oldukları partinin ardından dikkatsizlikleri sonucu başlarına açtıkları belanın sorumluluğunu almak zorundalardı. |omegaverse| |alfatae&omegajeon| |mpreg|