"Bunlar çok şirin."
Annemin hangi ara böyle bir işe giriştiğini bilmiyordum ancak kızım için çok tatlı bir hırka örmüştü. Sarı renkli, küçük hırkayı güzelce katlayıp koltuğa koyduktan sonra bana gülümseyerek bakan anneme sarıldım.
"Güzel torunum hemen çıksa da şu küvezden onu bir güzel giydirsem."
Dudaklarımdaki tebessüm yavaş yavaş silindi. Dört gün olmuştu. İyileştiğime emindim. Artık dikiş izlerimde bile acı yoktu ancak Dahlia oradaydı. Doktor herhangi bir açıklama yapmak istemiyordu. Yanına girme izniniz yoktu, benim sütümle beslenmiyordu.
Kendimi çok kötü hissediyordum. Kimseye belli etmemeye çalışıyordum ancak gece olunca bu hastane yatağında tek başıma kalıyordum ve sessiz sessiz ağlamaktan başka çarem kalmıyordu. Taehyung'a bakıyordum. Çok yorgundu. Yıllar önce annesi ve kardeşini kaybetmesinin ardından şu an yaşananların onun için nasıl ağır olduğunu tahmin bile edemezdim. Bana anlatmasını çok isterdim fakat konuyu açmaya tenezzül etmiyordu.
Kızımız kucağımıza gelene kadar hastanede kalma iznimiz vardı. Doktor tamamen iyileştiğim konusunda emin olmak istiyordu sanırım.
Bakışlarım yüzük parmağımdaki göz alıcı yüzüğe kaydı. Yutkunurken boğazım acıdı. Koridorda Bay Kim'le beraber oturan babam annemi çağırdığında içimden ona teşekkür ettim. İnsanlarla aynı ortamda bulunmak her kim olursa olsun zorluyordu beni.
Yataktan kalkıp odadan çıktığımda birkaç saniyeliğine etrafa bakındım. Görünürde kimse yoktu. Güzel bir fırsattı.
Uyuşuk adımlarla asansöre ilerledim. Merdiven çıkabileceğimden emin değildim. Bu yüzden bir kat da olsa asansörü tercih ediyordum.
Küvezin bulunduğu kata ulaştığımda burada da kimse olmadığı için daha rahat hissettim kendimi. Elim hızla cama çıktı. Ne zaman bu soğuk cama dokunsam sanki aramızda engel kalmıyormuş gibi hissediyordum. Bebeklerin bakım saati olduğundan dolayı içeride yaklaşık dört hemşire vardı ve teker teker ilgileniliyordu onlarla.
Sıra Dahlia'ya gelene kadar hayranlıkla izledim yaptıklarını. Çok naziktiler. Bazıları biberonla mama içebiliyor, bazıları emzik emiyor, bazıları ise tıpkı benim kızım gibi henüz ağız yoluyla beslenemiyordu.
Lia'nın yanına gelen hemşire beni görünce gülümsedi. Aynı şekilde karşılık vermeye çalıştım ancak gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Bu halimi görünce endişelendi. Eliyle gelmemi işaret ederek beni otomatik kapının bulunduğu kısma çağırdığında ne olduğunu anlamasam da oraya gittim.
İçeriden açılan kapı aralandığında hemşire hızla bileğimi tuttu ve beni içeri çekti. "Bu lütfen aramızda kalsın. Doktor Cha yalnızca sizin on dakikalığına içeri girmenize izin verdi. Annelere asla kıyamaz. Gelin lütfen."
Anne deyişi beni gülümsetti. Hastanelerde doğum yapan kişilerin erkek, kadın, omega, alfa, beta fark etmezsiniz anne diye tanımlandığını biliyordum ancak ilk defa birisinden duymuştum.
"Çok teşekkürler." derken burnumu çektim. Ben ellerimle gözlerimi silmeye çalışırken hemşire üzerime mavi önlüğü giyip kafama bone takmama yardım etti. Birçok küçük bebeğin yanına gireceğim için böyle sıkı önlemler alınmasını sorgulamıyordum.
Eldivenler ve maskenin ardından hemşirenin peşinden ilerleyerek az önce onun bulunduğu geniş alana girdim. Diğer küvezlerin arasından geçerek cama en yakın olarak kısıma, Lia'nın yanına ulaştığımda kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu.
Hemşire benim için bir sandalye aldı. Küvezin hemen yanına oturdum ve elimi dikkatlice yan taraftaki boşluktan içeri soktum. Yavaş yavaş gözlerini aralayan bebeğim parmağımı sımsıkı bir şekilde kavradı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
one more hour ✓
FanfictionKim Taehyung ve Jeon Jungkook beraber oldukları partinin ardından dikkatsizlikleri sonucu başlarına açtıkları belanın sorumluluğunu almak zorundalardı. |omegaverse| |alfatae&omegajeon| |mpreg|