3

15.8K 1.3K 567
                                        

Tırnak etlerimdeki kanları temizlemek için ellerimi sık sık yıkıyordum. Günlerdir evden çıkmıyordum. Midem bulanıyordu, ağlıyordum, saçlarım dökülüyordu ve tırnaklarımı yiyordum. Berbat bir haldeydim. Her açıdan berbat bir hâlde.

Okula gitmediğim için çok fazla endişelenen olmuştu. Gelen mesajlardan ve aramalardan yalnızca Jimin ve Lalisa'ya cevap veriyordum. Jimin benim için Taehyung'la konuşmuştu. Ona bir süreliğine büyükannemin yanına gittiğime dair bir yalan uydurmuştuk. Kendimde onun karşısına çıkacak cesareti bulamıyordum.

Zaten tam da bu yüzden evde saklanıyordum.

Bir şeye ihtiyacım olduğunda Yugyeom hemen geliyordu. O akşam çift çizgiye tanık olan dörtlü kimseye bir şey anlatmayacağına dair söz vermişlerdi. Hepsine de güveniyordum. Bu konuda için rahattı ancak düşünmem gereken çok daha büyük bir mesele vardı işte.

Ben hamileydim.

Emin olmak için bir test daha yapmıştım ve o da çift çizgi çıkmıştı. Yine de aklımdaki imkansız düşüncesi bir an olsun yerini kaybetmiyordu. Doktora gitmeliydim. Fakat bunu tek başıma yapacak cesareti kendimde bulamıyordum.

Ben başımın çaresine bakamazdım. Yanımda beni gerçekten ayakta tutacak, desteğine en çok ihtiyacımın olduğu kişiyi istiyordum. Taehyung'a bir şekilde durumu anlatmalıydım.

Sanırım artık durumu kabullenmiştim. Şimdi Taehyung'a söylemem ve ortak bir karar almamız gerekiyordu. Bebeği istiyor muyuz yoksa istemiyor muyuz? En zor kısım da burasıydı.

Buz gibi suyla yüzümü yıkadıktan sonra odama dönüp siyah bir eşofman altı ve yine siyah olan kapüşonlu, kalın sweati giydim. Üzerime siyah montunu da geçirdiğimde hazırdım. Bugün kar yağacaktı. Bu yüzden sıkı giyinmiştim. Daha kışın ilk ayında hasta olmak istemiyordum.

Telefonumu cebime yerleştirip evden çıktım. Yürüyerek yaklaşık kırk dakikada okula ulaşmıştım. Adımlarım geri geri gidiyordu ancak yapabileceğim hiçbir şey yoktu.

Bahçe boştu. Hava soğuk olduğu için herkesin içeride takıldığını düşünüyordum. Yugyeom ve Lalisa'yı da bulabilirdim. Belki önce onlarla konuşmak daha iyi gelirdi.

"Jungkook?"

Bana seslenen kişiyi görünce omuzlarım düştü. Hoseok yanıma gelip kolunu omzuma attı. "Kaç gündür yoksun ortalıkta. Bir şey yok değil mi?"

Kafamı iki yana sallayarak "Yok." dedim sessizce. "Taehyung'u gördün mü?"

"Beş dakikaya dersi başlıyor. Fizyoterapi miymiş neymiş? Çok anlamadım."

"Onun yanına gitmem lazım. Görüşürüz."

Hoseok'a kısaca veda edip merdivenlere yöneldim. Sınıfının nerede olduğunu biliyordum. En azından bu işime gelmişti.

Sınıfa ulaştığımda hem neredeyse koştuğum için hem de heyecandan nefes nefeseydim. Beklemeden içeri girdim. Şu an bu kadar cesaretliyken karşısına çıkmam gerekiyordu. Başka zaman söyleyemezdim. Ya şimdi ya hiç Jeongguk.

Onu ön sıralarda görmeme şaşırmadım. Yanındaki alfa kızla sohbet ediyordu. "Taehyung!" diye seslendiğimde onunla beraber tüm sınıfın dikkatini çektim.

Alfa beni gördüğünde kaşlarını kaldırarak "Jungkook?" dedi. Yüzündeki şaşkınlık sesine de yansımıştı. Oturduğu yerden kalkıp birkaç adımda yanıma ulaştı.

Geri adım atmak istesem de kendimi tutarak bunu engelledim.

"Seni çok merak ettim. Aramalarıma da mesajlarıma da bakmadın. Sonra Jimin büyükannenin yanına gittiğini söyledi."

one more hour ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin