"Rahat mısın? Bir şeye ihtiyacın var mı?"
Jimin yanıma otururken elinde tuttuğu renkli kupayı bana uzattı. Burnumu çektim ve üzerinden buhar çıkan kupayı elime aldım.
"Bana çok mu sinirlendi?" derken boştaki elimin tersiyle yanaklarımı sildim. Jimin saçlarıma bir öpücük bıraktı.
"Yalan söyleyemem, çok sinirliydi."
"Çok aptalım."
"Böyle yapma lütfen."
Kafamı öne eğip ağlamaya devam ettim. Evden kaçar gibi çıkmamam gerekirdi. Kendimi ifade edemez olmuştum. Çocuk gibi davranıyordum ve Taehyung haklı olarak sinirleniyordu.
Onunla konuşacak cesaretim yoktu. Çok da utanıyordum ayrıca. Namjoon, Jimin ve beni eve bıraktıktan sonra Yugyeom aradığı için gitmek zorunda kalmıştı. Kesinlikle Taehyung'la alakalı bir şeydi. Zaten bok gibi hissediyordum.
Onu ne denli kırdığımı ve güvensiz hissettirdiğimi buraya gelince fark edebilmiştim. Hatamı kabul ediyordum ama bu sefer de cesaret edemiyordum. Bana söyleyeceği herhangi bir şey bile beni mahvederdi.
Burnumu çekerken Jimin'in uzattığı mendili aldım. "Bana kızmasın. Biz daha önce hiç kavga etmedik." Kafasını yana eğerek yüzüme bakan omega kafasını salladı biliyorum der gibi. Sırtımı sıvazlayarak beni rahatlatmaya çalışıyordu bir yandan da.
"Taehyung sana kıyamaz zaten. O an ikiniz de gergindiniz. Böyle şeyler olur. Endişelenme."
"Eve gittiğimde kızmayacak mı yani?"
Kafasını iki yana sallayarak cevap verdi. Ardından bir sır verecekmiş gibi eğildi ve "Seni çok seviyor." diye fısıldadı.
Beni çok seviyor. Taehyung beni seviyor.
Mendille burnumu sildim. Jimin'le konuşmak beni rahatlatsa da ağlama isteğim son bulmuyordu. Taehyung'un bana sinirli olmayacağını bilsem de pişmanlığım onunla yüzleşene kadar geçmezdi.
"Yarın nasıl gideceğim ben onun yanına? Çok utanıyorum."
"Niye utanıyorsun şapşal." Alnıma dökülen saçları yumuşak hareketlerle geri çekti. "Şimdi güzelce uyu ve dinlen. Yarın ben bir şekilde ikinizi bir araya getiririm."
"Tamam. Teşekkürler Jimin."
"Ne demek güzellik."
Gülümsedim. Onun yardımıyla elimi yüzümü yıkayıp kendime geldikten sonra verdiği pijamaları giydim ve benim için yaptığı sıcak çikolatayı içtim. Tüm bunlar beni biraz daha rahatlattı. Zor da olsa Taehyung'un feromonları olmadan uykuya dalmayı başarmıştım.
-
"Aldırdın o bebeği, değil mi?"
Üzerime üzerime gelen Dylan yüzünden birkaç adım gerilemek zorunda kaldım. Ancak sırtım arkamda kalan duvara çarptığı için bu kaçma girişimim bir işe yaramamıştı.
Korkuyla "Aldırdım." dedim. Yumruğun hızla duvara geçirdi. "Aptal. Az kalsın başımı yakıyordun."
Ağlamamak için dudağımı ısırırken gözlerimi kapattım. Korkuyordum. Bana zarar vermesinden deli gibi korkuyordum.
O böyle bir insan değildi ki. Ben onu tanımıyor muydum yoksa? Dylan bir karıncayı bile incitmezdi. Şimdi gelmiş bana aldırdığım bebeğimizin hesabını soruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
one more hour ✓
FanfictionKim Taehyung ve Jeon Jungkook beraber oldukları partinin ardından dikkatsizlikleri sonucu başlarına açtıkları belanın sorumluluğunu almak zorundalardı. |omegaverse| |alfatae&omegajeon| |mpreg|