Kendi kendime şarkı mırıldanarak elimdeki biberonu çalkalarken şaşkın şaşkın beni izleyen kızıma kocaman bir öpücük attım ve karşılığında da güzel bir gülümseme kazandım. Yattığı yerden beni seyrediyordu. Keyfi de yerindeydi. Onunla şimdi sabah keyfi yapacaktık biz.
Taehyung sabah erkenden, güneş bile doğmadan babası aradığı için gitmişti. Nereye gittiğini söylememişti ve ben de uykulu halimle ağzından laf alamamıştım. Bunaltmamak için aramak da istemiyordum.
Endişemi ve heyecanımı gizlemek zordu. Nerede olduğunu bilmeyince ekstra stres oluyordum. Biraz daha sabredecektim ama arayıp haber vermezse ilk işim ona ulaşmak olacaktı.
Yatağa oturup sırtımı yasladıktan sonra kızımı dikkatlice kucağıma aldım. Günün en sevdiği saatlerinden biri olduğu için heyecanı yüzünden bile okunuyordu. Beklentiyle aralanan dudakları beni gülümsetti.
"Sabırsız olma küçük hanım." diye mırıldandım. Burnumu onun burnuna sürdüğümde gözlerini kırpıştırdı.
Biberondaki mamadan birkaç damla bileğime damlatıp sıcaklığını kontrol ettikten sonra Lia'nın kafasını biraz daha kaldırıp sonunda onu istediği şeye kavuşturdum.
Artık sütüm yeterli gelmiyordu ve o da mama yemekten büyük bir zevk alıyordu. Hastaneden çıktığımızdan beri kolaylıkla kilo alması içimi rahatlatmıştı. Çünkü zaten küçük doğması yetmezmiş gibi bir de küvezde kilo vermişti bebeğim.
Lia küçük elini elimin üzerine koyarak hızlı hareketlerle karnını doyururken komodinde duran telefonumun ekranı açılınca bakışlarımı çevirdim. Birisi arıyordu.
"Bakalım babiş mi?" dedim Dahlia'ya bakarak. Bu konu pek ilgisini çekmiyordu.
Telefonu aldığımda ekranda Yugyeom yazısını görmek beni biraz üzse de umursamadan aramayı cevapladım. Çünkü amcası kızımı görmek için görüntülü arıyordu.
Ekranı hem Lia'yı hem beni görebileceği bir şekilde tutarken dil çıkararak telefonu açtım.
"Benim çiçeklerim!"
"Yeom~"
"Neler yapıyorsunuz bakalım?"
Bu defa ekranı biraz daha Lia'ya yaklaştırdım. Neredeyse mamasını bitirmek üzereydi. "Küçük çiçeğin karnını doyuruyoruz."
Yugyeom gözlerinde oluşan kalplerle beraber sanki Lia'ya dokunabilecekmiş gibi ekrana daha da yaklaştı.
"Afiyet olsun şeker küpü. Taehyung nerde?"
"Sabah babası aradı. Onunla bir yere gittiler."
"Anladım. Evde sıkılıyorsan sizi almaya gelebilirim."
"Çok naziksin ama Taehyung'u bekleyeceğim. Sıkılırsam arayacağıma emin olabilirsin."
"Tamamdır Gguk~ Kendine iyi bak. Bal peteğimi de öp benim yerime."
Gülümseyerek "Öperim." dedikten sonra vedalaştık ve telefonu kapattım. Çoktan mamasını bitirmiş olan Lia biberonu ağzından çıkarmış tavanı seyrediyordu.
Eğilip onun mis kokusunu içime çeke çeke yanağını öptüm. "Bu amcanın hakkıydı." Ardından kocaman bir öpücük daha. "Bu da benim."
Lia artık neredeyse iki aylıktı ve bazı şeylere tepki verebiliyordu. Daha fazla gülümsüyordu. Ellerini ve ayaklarını daha çok sallıyor, oyuncaklarını tam anlamıyla tutabiliyor ve ağlamak dışında da anlamsız sesler çıkarıyordu.
Saçlarımı maviye boyattığımdan beri daha çok ilgisini çekiyordum sanki. Ben konuşurken dikkatlice bana bakıyordu ancak Taehyung sohbet etmek isteyince pek dikkatini vermiyordu. Belki de ona şımarmak istediği için şebeklik yapıyordu, emin değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
one more hour ✓
FanfictionKim Taehyung ve Jeon Jungkook beraber oldukları partinin ardından dikkatsizlikleri sonucu başlarına açtıkları belanın sorumluluğunu almak zorundalardı. |omegaverse| |alfatae&omegajeon| |mpreg|