"Nasıl gidiyor?"
Elimdeki kahve dolu karton bardağı karşısındaki Taehyung'a uzatırken gülümseyen Jimin pek de iyi bir yanıt alamadı. Taehyung yorgun görünüyordu.
"Çabucak eve gitmek istiyorum. Bir yandan da nöbette kalıp hastamla ilgilenmek istiyorum. Kafam karıştı."
"Hastanın neyi var?"
Taehyung'un bakışları kısa bir anlığına hastanenin sigara içilmemesi gereken bölümünde cebinden paketini çıkartan bir adama kaysa da Jimin'e cevap vermekten geri kalmadı.
"Son haftasına girmiş ama bebeğin değerleri değişip duruyor. Aniden sezaryene alınabilir."
"Peki... Jungkook nasıl?"
Tüm haftanın yorgunluğu, gününün stresi ve anlık düşüncelerinin yoğunluğu ile öfkesine yenik düşen Taehyung "Burda sigara içmek yasak, tabelayı görmüyor musunuz?" diye bağırarak adama döndü. Sigarasını az önce yakmış olan adam ise umursamaz bir tavırla omuz silkerek ona arkasını döndü ve işine devam etti.
Jimin o tarafa gideceğini fark ederek alfanın omzunu tuttu. "Bu güvenliğin görevi. Lütfen sen karışma." Cümleleri işe yaramış olmalıydı. Taehyung bakışlarını yere indirdi. Jimin'in az önce sorduğu soruya ancak cevap verebilme fırsatı bulmuştu.
"Ağrıları var. Her zamanki gibi. Bilmiyorum, onu yalnız bırakmak istemiyorum. Böyle giderse seneyi tekrarlayacağım ve onun yanında olacağım."
"Yardıma ihtiyacınız olduğu an beni arayabilirsiniz, biliyorsun."
"Teşekkürler Jimin."
Hamileliğinin altıncı ayını neredeyse dolduran Jungkook son zamanlarda hiç olmadığı kadar hassastı ve bu her açıdan onu etkiliyordu. Ağrıları artmıştı. Bu Taehyung'u hem korkutuyor hem de üzüyordu. Uyuyamadığı gecelerde masaj yaparak ya da feromonlarıyla destek olmaya çalışsa da artık bunlar bile bir nebze yardımcı olabiliyordu.
Jungkook halinden şikayetçi olmak istemiyordu. Kızını kucağına almaya yaklaştığı her günü heyecanla sayıyor, doğum sonrası ağrılarını en aza indirmek için spor yapmaya çalışıyor ve sağlıklı beslenerek kendini iyi hissediyordu. Yine de hâli ortadaydı.
Taehyung ve Jimin sohbet ederek kahvelerini içtiler. Hava kararmaya başlamak üzereydi ve yakında Taehyung'un nöbeti bitecekti.
Jimin "Ben seni daha fazla meşgul etmeyeyim." dediği sırada alfanın üzerindeki önlüğünü cebinde duran telefonu çalmaya başladı. Taehyung kaşlarını çatarak telefonu eline aldı ve Jungkook'un aramasını cevapladı.
Bu saatlerde eve döndüğünü bildiğinden canı bir şey çekince arayıp söylüyordu. Fakat bu sefer bambaşka bir şey için aramıştı.
"Efendim bebeğim?"
"Taehyung!"
"Jungkook bir şey mi oldu? Ağrın mı var? Sancın mı var?"
Panikle sıraladığı soruların arasında Jimin korkuyla ona bakmaya başladı. Taehyung ne yapacağını bilemeyip etrafına bakındı. Arabasını anahtarı soyunma odasındaki dolaptaydı.
"Buraya gelmen gerek. Yalvarırım acele et."
"Tamam, tamam, geliyorum. Telefonu kapatma. Bana ne olduğunu anlat."
Jimin ona yakınlarda bir yere park ettiği arabasını gösterdiğinde ikisi de koşmaya başladı. Taehyung çaresizce Jungkook'un ağlayışını dinliyordu. Ne olduğunu bilmediği için eli ayağı birbirine dolaşmıştı.
Arabaya bindiklerinde Jimin vakit kaybetmeden onların evine doğru sürmeye başladı. Taehyung yeniden "Bana ne olduğunu anlat." derken artık karşı taraftan ses gelmediğini fark etti. Telefonu kulağından çektiğinde ise Jungkook'un aramayı sonlandırdığını gördü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
one more hour ✓
FanfictionKim Taehyung ve Jeon Jungkook beraber oldukları partinin ardından dikkatsizlikleri sonucu başlarına açtıkları belanın sorumluluğunu almak zorundalardı. |omegaverse| |alfatae&omegajeon| |mpreg|