"Dahlia, koşma."
Beni umursamadan salıncakların bulunduğu yere doğru koşuşturan kızımın peşinden giderken onu kaybetmemek için önüme değil de ona bakıyordum. Tam da bu yüzden önümdeki adamı fark etmeyip büyük bedenine çarptım.
"Çok üzgünüm." dediğim sırada acıyan alnımı tutmuştum. Ceketinin fermuarına denk gelmişti ve kaşımın üstü çok acıyordu.
"Affedersiniz, iyi misiniz?"
Sızlayan yere dokunmak üzereyken kendimi geri çekerek ona engel oldum. Bir yabancının bana dokunması hiç hoşuma gitmezdi. Adam afallamış bir ifadeyle bana baktığı sırada paçamı çekiştiren birisi olduğunu fark ettim.
Dahlia "Anni!" diye mızmızlanarak dikkatimi çekmeye çalışıyordu. "Kızım," dedim onu kucağıma alırken. "Niye yaramazlık yapıyorsun?"
"Kızınız mı?"
Kaşlarımı çatarak "Evet?" dediğimde şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. "Çok genç görünüyorsunuz. Sizi yirmi yaşında falan sandım."
Gözlerimi devirmemek için kendimi tuttum. Gerçekten öyle görünüyor muydum emin değildim ancak konuşmak istemediğimin her halimden belli olduğuna emindim. Bu yüzden ısrarla başka şeyler söyleyerek konuşmaya çalışıyordu sanki.
Lia heyecanla "Dondurma!" dediğinde onu bahane ederek adamın yanından ayrıldım. Ancak o bu konuda çok ısrarcıydı. Omzuma dokunarak beni durdurduğunda "Ne yapıyorsun?" demiştim ki başka bir el onun bileğini kavrayarak dokunuşunu kaybolmasına sebep oldu.
Taehyung'un büyük bedeni aramıza girdiğinde rahatlıkla sırıttım. Bize kahve almak için yanımdan ayrılmış olan kocam dönmüştü işte.
"Dokunmadan konuşamıyor musun kardeş?"
"Bırak bileğimi. Sana ne oluyor lan?"
"Ne mi oluyor? Benim omegama dokunup onu rahatsız ediyorsun, ne demek ne oluyor?"
Dahlia, babasının yüksek sesle konuşmasından korkmuş olacak ki boynuma sokulup saklanmaya çalıştı. "Taehyung." dedim bu yüzden. Kesinlikle en son isteyeceğim şey kızımıza kötü anılar bırakmaktı.
Bakışları bana dönen alfam kızımızı gördüğü an adamı bırakıp çattığı kaşlarını gevşetti. "Kızım," diyerek Dahlia'yı kucağına aldığında beraber az önce oturduğumuz banka doğru yürümeye başladık. "Babacık şaka yaptı. Kötü bir şakaydı ama, bir daha yapmayacağım."
"Kötü baba."
Dahlia dudaklarını büzerek konuştuğunda gülümsedim. Taehyung "Evet, kötü baba." dedi ve kafasını öne eğdi. "Baba cezalı. Dahlia'ya dondurma var ama babaya yok."
Dondurma kelimesini duyduğu an az önce neden korktuğunu bile unuttu. Ellerini birbirine vurarak "Ya!" dediğinde güldüm. Taehyung onunla nasıl anlaşacağını gerçekten iyi biliyordu. Kriz yönetimi dedikleri şey bu olmalıydı.
İkisi beraber dondurmacının arabasına giderken ben de Taehyung'un bizim için aldığı kahveleri poşetten çıkarttım. Böyle güzel ve sıcak bir havada buzlu americano gibisi yoktu.
Kendi bardağımdan büyük bir yudum aldıktan sonra gülümsedim. Bakışlarım hangi aromalı dondurmadan alacağını düşünmekle meşgul olan kızımdaydı. Hayatının kararını veriyor gibi görünüyordu. Sonunda kakao ve karamele karar verdi.
Elindeki büyük külah neredeyse onun suratı kadardı. İki eliyle tuttuğu dondurmayı iştahla yalamaya başladı.
"Dahlia gören de sana hiç dondurma almıyoruz zannedecek kızım."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
one more hour ✓
FanficKim Taehyung ve Jeon Jungkook beraber oldukları partinin ardından dikkatsizlikleri sonucu başlarına açtıkları belanın sorumluluğunu almak zorundalardı. |omegaverse| |alfatae&omegajeon| |mpreg|