Kendimi daha önce hiç bu kadar güçsüz hissettiğimi hatırlamıyordum. Ayağa kalkmak, kolumu kıpırdatmak bir yana; gözlerimi kırpmak ile tüm kaslarımın acıyla sızlamasına sebep oluyordu. Bana bunu yapanın zihnim olduğunu biliyordum. Kafamın içindeki düşünceler yüzünden kendimi bu hale getirmiştim.
Savunmasız, minicik bir bebeği bile koruyamayacaksan bir anlamı var mı tüm bunların?
Dahlia ve Taehyung için ayakta kalmaya zorluyordum kendimi. Yaşamama yetecek kadar yiyip içiyor, onun dışında yatağımızdan çıkamıyordum. Kızımın benimle oynamak istediğini biliyordum ancak gerçekten yapamıyordum.
Çoğunlukla beraber uyuyorduk. Onun mis kokusu beni biraz olsun güçlü yapan şeylerden biriydi. Taehyung'un iyileştirici öpücükleri vardı bir de. O olmasaydı ne yapardım, gerçekten bilmiyordum.
Ağladığım her anda, kendimi herkesten soyutlamak için yorganı kafama çekip saklanmaya çalıştığım o çaresizliğimde ve gece yarıları kabuslarla uyanıp uyuyamadığım o gecelerde her şeyimi ona borçluydum.
Dahlia ile nasıl ilgileniyorsa benimle de öyle ilgileniyordu. Gerçekten Taehyung'a nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyordum. Onun için kendimi toparlamaya çalışıyordum.
Yine de elimdeki ultrason görüntüsü dururken ve kulaklarımda doktorun dinlettiği kalp atışları yankılanırken nasıl unutabilirdim ki oğlumu?
"Güzellik?"
Bakışlarımı odanın kapısına çevirdiğimde tek eliyle gözünü kaşıyan Dahlia'yı gördüm. Dün gece aramızda uyuyakalmıştı fakat Taehyung onu odasına taşımıştı. Çünkü bazen kabuslarım yüzünden ağlıyor ya da konuşuyordum ve bu kızımızı korkutabiliyordu.
Lia "Baba..." diyerek odaya girdiğinde kollarımı açarak onu çağırdım. Çabucak önce yatağa, sonra da kucağıma çıktı. Birbirimize sıkıca sarıldık.
Bedenimi saran büyük kolları da hissedince gülümsedim. Taehyung saçlarımı öperken kokumu içine çekti. Ardından kızımızın saçlarına da bir öpücük bıraktı.
"Taehyung." dedim kısık sesimle. Anında yüzüme doğru eğildi. Benden bir hamle görmek için can attığını biliyordum. Ne zaman konuşsam gözlerimin tam içine bakıyordu.
"Efendim güzelim?"
"Kahvaltı için dışarı çıkalım mı bugün?"
Gülümseyerek dudaklarımı öptüğünde ona aynı şekilde karşılık vermeye çalıştım. Kucağımda oturmayı sürdüren Dahlia bundan pek hoşlanmamıştı. Aramıza girip ayağa kalkmak için çabaladığında kafasını Taehyung'un çenesine çarptı ve ikisi de farklı yönlere yığıldılar.
"Baba!" diye ağlayan Lia veya ağlama taklidi yaparak çenesini tutan Taehyung'la ilgilenme tercihi yapmak yerine ben de kendimi yatağa bıraktım ve ayaklarımı yatağa vura vura ağlıyormuş gibi sesler çıkardım. Hiç zorlanmadan ağlayabilirdim gerçi, yine de takliti seçmiştim.
Lia bizi bu halde görünce sustu ve önce beni sonra da babasını öptü içtenlikle. Kızımın bu merhametli hallerine asla kıyamadığım için çabucak taklidimize bir son verdik ikimiz de.
Taehyung tek kolunu Dahlia'nın beline diğer kolunu benim belime sarıp ikimizi de aynı anda omzuna attı ve yataktan kalktı. Korkuyla onun sırtına tutundum.
"Belini inciteceksin!" desem de keyifle kahkalar atan Dahlia'yı görmek benim kadar Taehyung'u da mutlu ediyordu.
"Henüz o kadar yaşlanmadım."
Dahlia bana doğru elini uzattığında onun elini tutarak "Daha hızlı!" diye bağırdım. Taehyung bizi daha çok güldürmek için merdivenleri zıplayarak indi. Lia bir yandan ben bir yandan kahkahalarla gülüyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
one more hour ✓
FanfictionKim Taehyung ve Jeon Jungkook beraber oldukları partinin ardından dikkatsizlikleri sonucu başlarına açtıkları belanın sorumluluğunu almak zorundalardı. |omegaverse| |alfatae&omegajeon| |mpreg|