"Babanın yanına gidiyoruz!"
Ellerini birbirine vurarak heyecanını bana göstermeye çalışan kızımı öptüm ve üzerindeki elbisesini düzelttikten sonra onu kucağıma aldım.
Bugün hava oldukça sıcaktı. Yaz mevsimine giriş yaptığımız için artık beş aylık olan Lia ile sürekli dışarı çıkıyorduk. Ona yeni şeyler gösterip şaşkınlığını izlemeyi çok seviyordum. Parklara, alışveriş merkezlerine ve barınaklara gidiyorduk beraber. Taehyung da müsait oldukça bizimle oluyordu ancak son birkaç haftadır işleri çok yoğundu.
Onu daha fazla yormamak için dışarı çıkarken haber vermiyordum. Yoksa bizimle gelmek istiyor, işleri cabuk bitirmek için daha da fazla çalışayım derken çok yorgun düşüyordu.
Arabanın arka kapısını açıp Lia'yı hafifçe yatık olan araba koltuğuna yerleştirdim ve kemerini güzelce bağladım. Sırtımdaki bebek çantasını da onun yanına koyduktan sonra sürücü koltuğuna geçtim.
Ona şarkılar söyleyip sıkılmasın diye uğraşırken hastaneye gelmiştik bile. Yolda durup Taehyung'a yiyecek bir şeyler ve Dahlia Hanım'a da tatlı almıştık.
"Lia, bak!" derken ona hastanenin bahçesindeki kediyi gösterdim. Elini uzatarak kendince sesler çıkardı. Onu sevmek istediğini biliyordum. Hayvanlara dokunması konusunda oldukça hevesli bir bebekti.
Yere çöküp kediyi çağırırken Lia'nın yanağına bir öpücük bıraktım. Siyah tüylere sahip kedi çabucak yanımıza geldiğinde bebeğimin onun tüylerini okşamasına yardım ettim. Aniden onu sıkma ihtimali olduğundan yalnız başına hareket etmesine izin veremiyordum.
Dahlia bir anda heyecanlanınca elinin altında ne varsa tüm gücüyle sıkıyordu ve kedinin buna maruz kalırsa nasıl bir tepki vereceğini tahmin bile edemiyordum.
"Baba bizi bekliyor. Hadi gidelim."
Ayağa kalkmama mızmızlanıp kendini iterek kucağımdan uzaklaşmaya çalıştığında "Namnam yiyeceğiz." diyerek onu durdurdum. Namnam sihirli kelime gibi bir şeydi.
Lia tatlı yemeye bayıldığı için, gerçi sadece tatlı değil her türlü yemeğe bayılıyordu ama şu an yiyemiyordu, onu böyle kandırmak en iyi yöntemdi.
Sırtımda çanta, kucağımda Lia ve elimde poşetlerle hastaneye girdiğimde danışmadaki betanın bakışları çabucak beni buldu. Buraya birkaç kez daha geldiğimden beni tanıyordu artık. Gülümseyerek Lia'ya selam verdi ve "Baban üst katta ama şu an bir hastaya bakıyor." dedi.
"Teşekkürler." dedikten sonra Lia'nın ona el sallamasını izledim. Beta gülümseyerek ona aynı şekilde karşılık verdi.
Asansöre binip üst kata çıkarken asansörün içindeki ayna oldukça ilgi çekici gelmişti kucağımdaki kızıma. Şaşkınlıktan açılmış gözleri ve dudaklarıyla ışıklarla aydınlatılmış aynaya bakıp durdu.
Sonunda stajyerlere ve doktorlara ayrılmış olan odaya ulaştığımızda içeri girip boş odayı inceledim. Kimsenin dinlenme saati değildi anlaşılan.
Elimdeki poşeti ve çantayı koltuğa bıraktıktan sonra tıpkı benim gibi odayı inceleyen Dahlia'yla beraber biraz etrafı karıştırdık. Notlar, dosyalar, dolaplar ve kahve makineleri vardı. Pek bizim ilgimizi çekmemişti yani.
"Bu güzel kombinini herkese göstermeliyiz." diye mırıldandım ona bakarak. Yüzüme bakarak güldü. Bazen gerçekten beni anladığını düşünüyordum. Sonuçta benim kızımdı. (💅)
Odadan çıkıp koridorda gezindik biraz. Burası fazla kalabalık değildi. Taehyung bugün acilde değildi çünkü.
Doğumumdan iki ay sonra yeniden staja döndüğünde Bay Choi ona çok yardımcı olmuştu. İkimizin de nasıl zorluklar çektiğini görmüş, bizi çok sevmişti. Taehyung ile önceden tanışmaları da etkiliydi tabii bunda. Bir yılını heba etmesine izin vermeyeceğini söyleyerek profesör olmasından faydalanmış ve ufak oyunlar oynamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
one more hour ✓
FanfictionKim Taehyung ve Jeon Jungkook beraber oldukları partinin ardından dikkatsizlikleri sonucu başlarına açtıkları belanın sorumluluğunu almak zorundalardı. |omegaverse| |alfatae&omegajeon| |mpreg|