•Sobe•

1.1K 108 34
                                    

Bölüm müziği: Mrs. Potato Head // Melanie Martinez

                               ~...~

Dargın güneşin yeryüzüne küstüğü, her zamanki gibi soğuk ve göklere beyaz bulutların serpildiği durgun bir güne açtı gözlerini Becky.
Ara sıra kulaklarına dolan rüzgarın ıslık sesleri dün geceki fırtınanın etkilerinin hâlâ devam ettiğinin habercisiydi.

Sanki kendinden bir değil birkaç tane taşıyormuş gibi yorgun bedenini zorlayarak ayağa kalktı ve camları buğulanmış pencereye yaklaştı. Sıcacık elini buz gibi cama değdirerek buğuyu temizledi.
Her taraf bembeyaz olmuştu, dışarıda neredeyse sis ve kar beyazı dışında görünen bir renk yoktu. Doğa uçsuz bucaksız bir pamuk tarlası misali beyaz gelinliğini giymiş derin bir uykudaydı.

Uyandığı ilk dakikalarda tamamen boş olan zihnini yavaş yavaş bastıran açlık hissi doldurdu.
Acele etmeden ve dinlenmenin dâhi geçiremediği bir yorgunlukla gidip üzerini giyindi.
O an sanki dünyayı bedeninin dışından seyrediyormuş gibi boş ve anlamsızdı her şey onun için.
Böyle sessiz sakin uyandığı ilk sabahtı, tıpkı bundan sonrakilerin de olacağı gibi...
Fakat Becky hiçbir şey düşünmek istemiyordu, düşünemiyordu da. Aklının içi tamamen boştu. Sadece ufak kırıntılar vardı dün geceden kalan...

"Dışarıdaki dünyada neler oluyor biliyor musun?"

Ondan duyduğu bu sözler geldi aklına...

Sahi neler oluyordu dışarıdaki o dünyada?..
Daha önce alıp çantası uzaklara...
çok uzaklara, o hiç görmediği yerlere gitmemişti.  Sadece hayalini kurmuştu bunca zaman. "Dış dünya" gerçekte nasıl bir yerdi, görmemişti hâlâ...

Acaba oraya adım attığında onu neler bekliyor olacaktı? Gerçekten her şey Izana'nın anlattığı gibi miydi?...

Bunları düşünürken boynuna yeşil atkısını dolayıp hala yarı uyur gözlerle odasının kapısını kitleyerek çıktı.
Hastalıktan mıdır açlıktan mıdır bilinmez sanki her an düşüp bayılacakmış gibi hissediyordu. Ne zaman böyle hissederse kendinin zayıf ve güçsüz olduğunu düşünürdü. Bu yüzden de bu histen hep nefret ederdi.
Kendini iyi olduğuna inandırmaya çalışarak yemekhaneye doğru ilerledi.
O sırada yol üzerinde arkadaşlarından duyduğu "Günaydın" ları aynı şekilde cevapladı, sorularına kısa kısa yanıtlar vererek aradan hemen sıyrılmaya çalıştı. Hiç kimseyle konuşabilecek gibi hissetmiyordu. Seri adımlarla yemekhaneye girdi. Fakat soru yağmuru içeri girmesiyle daha çok bastırmıştı.

Kimisi her zamanki gibi halini hatırını sorarken kimisi de Mika'nın bir koruyucu aile tarafından alındığını duymuş merakından küstahça gelip onu sorguluyordu.

"Ne insanlar var bu dünyada, hiç yaptıklarından dolayı nasıl hissedeceğimi düşünmüyorlar..."
Diye içinden geçirirken karşısındaki bir grup kız hâlâ utanmadan Mika'yı sorup duruyordu. Bir sorunun cevabını beklemeyip dur duraksız diğerini sorarken arada birbirlerinin sorularını bile cevaplıyorlardı.

-Mika'yı götürdüler mi? (Akame)

-Evet götürmüşler Becky artık yalnız. (Yua)

-Oh Becky! Yalnız mı kaldın? Yeni bir oda arkadaşın yok mu? (Milen)

-[hafif bir alayala*] Mika seni bırakmayı kabul mu etti yani? (Akame)

Bu "meraklı" kızlar Becky'nin yapışacak kadar dibine girip, kız rahatsız olduğunu belirtircesine başını çevirse bile illa gözlerine bakmak için uğraştıkça Becky'nin hissettiği derin hüzün yavaş yavaş sessiz bir öfkeye dönüşmeye başladı.

I was a child, Izana x reader Tokyo revengers Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin