•"Gün batımında yükselen ay"•

1K 113 101
                                    

Bölüm müziği: Coyote Theory // This Side of Paradise

Bir buçuk saat sonra...


Erken başlayan kışın narin güneş ışıkları toplanmış, perdenin arasındaki boşluktan süzmeler hâlinde içeri sızıyordu...

O kargaşadan sonra tüm odaya derin bir sessizlik hâkimdi.
Daha yarım saat önce havada uçuşan;

"Sorun yok tatlım, geçti..."
"Ondan uzak dur."
"Birşey olursa bize söyle"
"Sen orasını düşünme."
"Izana'yı merak etme, kendine gelecek."
.
.
.

laflarının hiçbirinden eser yoktu...

Becky ise  bu sessizliğin ortasında yatağında uzanmış öylece tavanı izliyordu.
İçinde birikmiş bir suçluluk hissi ve onunla tekrar karşılaştığında ne yapacağı ile ilgili bir gerginlik hissi vardı.

En çok da durumunun iyi olup olmadığından endişelenmekten bir türlü kendini alamıyordu.
Ne de olsa hâlâ bir çocuktu, kafasında çoktan felaket senaryoları kurmaya başlamıştı bile...

"Böyle olsun istememiştim..."

Kendini kötü hissettiğinde Izana'nın ona yaptıklarını aklına getirmeye çalışıyor, fakat buna rağmen bu düşünceler onu eskisi kadar sinirlendirmiyordu.

Becky yatağında yavaşça yan döndü. Umursamamaya çalıştı.

"Eşitlendik işte."

Diğer yana dönüp derin bir iç çekti.

"Eşitlendik..."

Normalde kendine yapılanı kimsenin yanına bırakmayarak intikam almaya alışkındı.
Fakat maalesef hiçbir zaman insanlar üzerinde fiziksel bir üstünlük kuramıyordu, bu da onu zekasını kullanmaya ve oyun yapmaya itiyordu.

Bu sayede hemen hemen çoğu kişi tarafından ezik görülmekten de kurtuluyordu.
Çünkü ne zaman insanlara karşı duvarlarını indirse ve gerçek kendini gösterse, karşılaştığı hep aynı muameleydi.
Herkesin derdi zayıf olanı ezmekti.
Özellikle de okulda...

Sadece tek bir kişi tanımıştı şu ana kadar bunu yapmayan ve ona gerçek bir samimiyetle yaklaşan...
"Tek ailem" dediği Mika...
Fakat şimdi o da yoktu.
Tüm bunlara, hayata, insanlara tek başına nasıl göğüs gerebileceği konusunda tedirgindi...

Korkuyordu. Bir kum tanesi gibi ufalanıp yok olmaktan, yalnızlıktan, çaresizlikten...

Değersiz hissettirilmek istemediği için yapmıştı ne yaptıysa...

Fakat bu sefer içi rahat değildi. Kafasını kemirip duran düşünceleri bir türlü atamıyordu üstünden.

"Canı yandı mı acaba?..."

Başını yataktan  sarkıtıp tepetaklak odaya bakarken kapının yanında, yerde duran kırmızı bir şey olduğunu fark etti.

Yüzüstü pozisyona gelip daha dikkatle baktı,  ayağa kalkıp yanına gittiğinde ise bunun bir Hanafuda küpesi olduğunu gördü.

Yavaşça eğilip eline aldı. Bu Izana'nın küpesiydi, nerde görse tanırdı...
Parmağını küpenin deseninin üzerinde gezdirdi,

"Gün batımında yükselen ay..."

diye geçirdi içinden. O sembolün anlamıydı bu.

"Gün batımından sonra... Geceleyin gökyüzüne hâkim olan... ay."

Küçük kızın gözleri heyecanla parladı.

"Tabii ya... Çok mantıklı. Bu küpenin onun için bir anlamı var, gece olduğunda yükselip gökyüzüne sahip olmak istiyor. Tıpkı ay gibi..."

I was a child, Izana x reader Tokyo revengers Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin