•...•

615 91 108
                                    

Bölüm müziği: Let me down slowly // Alec Benjamin

...Birbiri ardına gelen hızlı adımları neredeyse koşma hızına ulaşmıştı. Elindeki anahtarı sıkı sıkı tutuyordu. Yapması gereken tonla şey vardı, ama gece hepsini yapmaya yetecek kadar uzun değildi.

Çok geçmeden uzaklardan gelen ambulans sesi dikkatini çekti.
Siren seslerini duyması ile birlikte de ilerdeki ağaçların arkasındaki yetimhane gözüne ilişti.

"Hâlâ hayatta olmanı Becky'nin vicdanına borçlusun ucube..."

Bu sefer her şey tam planladığı gibi gitmişti. O içeri girdiği sırada etrafta kimse olmayacaktı. Ve Becky'i de orada görmemiş olacaklardı...

Böyle bir kargaşanın içinde suçlanacak ilk kişinin kendisi olduğunu gayet iyi biliyordu. Gelip odasını aramaları durumunda hemen oradan çıkarması gereken şeyler vardı.
Gelip de odasını ararlar mıydı gerçekten?
Bu gerçekten gerekli miydi?
Ona göre öyleydi. Öğrenilmesini istemediği şeyler vardı. Ya da görülmesini istemediği...
Bu yüzden ihtimali düşük olan bir şeyi bile riske alamazdı...

Ormanı süsleyen lacivert tonlar yerini zifiri karanlığa ve loş ışığa bırakmıştı. Soğuk insanın tenini yakıyordu.
Rüzgar tüm hızıyla estikçe karanlık gökyüzünden yağan karla birlikte ağaçların üzerinde birikmiş büyük kar kütleleri de yere düşüyordu.
Hatta bir kar yığını tam da onun önüne düştü. Tam zamanında durmasa hızıyla kafasına düşecekti, ama Izana'nın refleksleri buna izin vermedi...
Hiç zaman kaybetmeden aceleyle ve soğukkanlılıkla yoluna devam etti, aklındaki o kötü senaryonun gerçekleşmesinden korkuyordu...
Hayır, herkesten sakladığı sırların açığa çıkmasından değil... Başka bir şeyden...

Becky...
Tüm bunların küçük kıza dayanabileceğinden fazla gelmiş olması düşüncesi onu içten içe yiyip bitiriyordu. Ama başka şansı yoktu, ona güvenemezdi. Kimseye güvenemezdi. Gizlice yürüttükleri işlerin açığa çıkması riskini alamazdı çünkü öyle bir durumda bunun bedeli onlar için çok ağır olurdu.
Becky'nin henüz işin ciddiyetini anladığını düşünmüyordu; ne de olsa o hâlâ oyuncak bebeklerinden kurtulamamış, kalbinde hiç kötülük olmayan, meraklı küçük bir çocuktu.
Tam anlamıyla çocuktu yani...

Onlar ise çocuk bedeninde yaşayan birer yetişkindi adeta...
Kaybolan çocukluklarını çoktan arkalarında bırakmışlardı... O yaşta biri için fazlasıyla tehlikeli bir hayatları vardı.

Bu yüzden tabii ki de Becky'i başıboş bırakamazdı. Onları ifşa ederdi ya da etmezdi, orası muamma... Fakat Aida için endişeleneceğini biliyordu. Ona ne kadar söylese de ambulans sesini duyduğunda odasından çıkıp yanlarına gitmek isteyeceğini de biliyordu.
Kötü bir niyeti olmasa bile bunu yapması onlar için bir riskti. Aslında kendisi için de bir riskti. Ama Becky Aida'yı bu riski alabilecek kadar çok seviyordu. Izana bunu çoktan fark etmişti. Bu yüzden bu meseleyi en temiz şekilde kapatmak istedi. Onu ilacı saklayacakları konusunda ve depoda kazdıkları gizli bir çukur hakkında uydurduğu bir yalana inandırdı.
Bunu yapmak kendini biraz huzursuz hissettirmişti. Ama onun için önemli olan ne hissettiği değil ne yapması gerektiğiydi.
Izana böyle biriydi,
hep de böyle olmuştu...

Kendini bildi bileli kırık kalplerle dolu kırık hayatların karanlığında savrulup durmuştu. Geçmişi ile ilgili hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini biliyordu, ama hâlâ geleceği için sıkı sıkıya tutunduğu bir umut vardı.
O umudu kaybetmemek için her gün aynı korkunç sabaha gözlerini açıyordu. Yine korkunç insanlarla muhatap oluyor ve günün sonunda onlardan bile daha korkunç oluyordu. Her geçen gün insanlığından bir parça daha kaybettiğini hissediyordu...
Ya da "hissetmiyordu" denilse daha doğru... Çünkü o artık en acımasız ve berbat, belki de insana aklını kaçırtacak durumlara karşı bile bir şey hissedemiyordu.
Adeta içinde vicdanından eser kalmamıştı...
Hayat gerçekten masum bir çocuğu bu hale getirecek kadar acımasız mıydı?

I was a child, Izana x reader Tokyo revengers Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin