6

98 46 15
                                    

Y. A.

Taehyung, Hoseok ve Yoongi hâlâ daha dağ evinde bekliyorlardı. Yoongi'nin konuşmasını bekleyen Hoseok ve Taehyung, Taehyung ve Hoseok'un gitmesini bekleyen Yoongi... "Ya bakın bizim aramızda hiçbir şekilde bağ yok!" diye bağırdı Yoongi. Elinden geldiğince inkar edecekti. Çünkü eğer bir yakınlığı olduğunu öğrenirlerse biterdi Yoongi. Çünkü... biterdi işte.

"Ya bak Yoongi sen kıt beyinli değilsin! Elimde kanıt var diyorum sana!" diye bağırdı Taehyung da bıkkınlıkla. "Ya ne malûm aramızı bozup kendini haklı çıkartmak için bir şeyler yapmadığı?" dedi Yoongi de Taehyung'a karşılık vererek.

Altta kalmayı sevmezdi.

Tıpkı kardeşi gibi.

Allta kalmak ona göre acizlikti. Hazır cevap biriydi Yoongi. "Kızın işi gücü yok bununla uğraşacak öyle mi?" dedi Hoseok'ta Taehyung'a hak vererek. Yoongi omuz silkerek ayağa kalktı, "Size aramızda bir bağ yok diyorum." dedikten sonra odasına tekrar çıktı.

Uykusu gelmişti ve uyumak istiyordu... Yoongi de böyle ısrar etmek istemezdi, fakat bu olay başkanın kulağına giderse Yoongi'yi kullanarak Rosé'ye kolaylıkla zarar verebilirlerdi. Yoongi her ne kadar soğuk ve ciddi görünse bile.. öyle değildi işte.

---

Rosé ve Ryujin ilk uçak ile Güney Kore'ye gitme planlarını bir süre ertelemek zorunda kalmışlardı. Çünkü Rosé'nin peşinde artık sadece yedi kişi değil, bütün FBI vardı. Rosé'nin gözünü korkutan şey ise, bu ajanların onu asıl Kore'de aramalarıydı. Oraya giderse onların kucağına düşmüş olurdu. Ve bunu yapacak kadar aptal değildi.

Rosé yeni uyanmanın verdiği uyuşukluk ile merdivenleri inmiş ve bir bardak su almak için mutfağa geçmişti. Raflardan birinden aldığı bardağa sürahi yardımı ile biraz su koymuş ve içmişti. Ardından bardağı tezgahın üzerine bıraktı ve odasına geri çıkmak için merdivenlerin başına geldi.

Fakat o anda durdu. Çünkü az önce karanlığın ardından birini görmüştü. Belki bir erkek? Aceleyle salona koştu ve masanın üzerine bıraktığı silahını gözleriyle aradı. Yoktu.. Rose şuan tehlike altındaydı, hemde fazlasıyla.

"Ryujin!" diye bağırdı sesinin çıktığı kadarıyla. "Ryujin, sakın odandan çıkma!" diye de son kez bağırdıktan sonra hemen mutfağa koştu.

Çekmeceden fazla keskin olmayan bir bıçak alıp tüm ışıkları yakmak için kapı girişindeki düğmeye üç saniyeden daha fazla basılı tuttu.

Işıklar açılınca -tüm evin ışıkları- Rosé o adama ait olduğunu düşündüğü ayak izlerini gördü. Cidden evde biri vardı. Ve bu ayak izleri çamurluydu. Ryujin evin bu halini görünce.. sinir krizi geçirerekti. "Kimsin lan sen!" bağırarak salona geçti.

Rose fark etmemiş olabilirdi ama.. o adam hep salonda aynı koltukta oturuyor ve kendisini fark etmesini bekliyordu.

"Anasını siktiğimin evladı." diye anlık bir yükselme gerçekleştirdi Rosé. Çünkü uyku Rosé için herşeyden daha değerli ve önemliydi. Uykusunun bölünmesini sevmezdi o.

"Şşttt, sakin ol prenses." dedi adam. Ve şöyle ekledi, "Benim ya, Jung Woo." Rosé derin bir nefes verdi ve adamın yanına gidip koltuğa oturdu. "Bir sorun mu var?" dedi Rose. Çünkü Jung Woo bir sorun, sıkıntı olmadıkça gelmezdi. Hatta Rosé bazenleri onun yüzünü bile göremezdi.

"Evet, var." dedi Jung Woo gayet sakin bir şekilde. "Nedir?" derken Rosé camlardan biri kırıldı. "N'oluyor lan?" diye mırıldandı ve camdan atılan taşı eline aldı. Bir dakika bu taş değildi... Pimi çekilmiş bir bombaydı.! Rosé bunu fark eder etmez hemen bombayı pencereden denize doğru fırlattı. "Ne o?" dedi Jung Woo, Rosé'nin yanına adımlarken.

Bloody Angel ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin