25

79 34 61
                                    

R. A.

Hwasa'yı, kendini çok zeki sanan Kim Jongin'in elinden kurtarmamızın üzerinden sadece bir saat geçmişti. Şu bir saatte, hatta önümüzdeki bir kaç gün boyunca Hwasa'yı işlerimle sıkmak istemiyorum. Fakat her ne kadar istemesem bile annemin cinayete mi kurban gittiğini öğrenmezsem, rahat duramazdım. "Hwasa, bak aslında seni yormak istemem ama..-" derken Hwasa sözümü kesmiş ve odaklandığı bilgisayarından başını kaldırıp, bilgisayarı bana çevirmişti. "Annenin ölümü gerçekten kalp krizi değilmiş."

"Biliyordum.." diye mırıldanarak bilgisayara doğru eğildim. Elimi masanın iki yanına koyarken, gözlerimi kısarak ekranda çok net olmasa bile anlaşılan kamera kaydı  görüntülerini izlemeye odaklandım. "Biliyordum annemi bu Kim Jongin piçinin öldürdüğünü!" Görüntülerde kamera açısına öncelikle annem giriyordu. Tekerlekli sandalyesinde gülerek olduğu yerde durup, etrafı masumca seyreden annemden ne istemişlerdi?! Daha sonra açıya Kim Jongin piçi girdi. Saçından tırnağına kadar siyah giyinmiş olan Jongin, elindeki bezi(?) aniden annemin arkasından yaklaşıp ağzına kapattı.

İki dakika önce şahit olduğum şeylere daha fazla katlanamayıp bilgisayarı sanki kırmak istermiş gibi sertçe kapattım. "Rose.. bebeğim Yoongi'ye söyleyecek misin?" Hwasa'ya kararsız bir şekilde bakmaya devam ederken, o an hiç düşünmeden telefonumu çıkartıp Yoongi'nin isminin üzerine tıkladım. İlk çalışta açmadı tabii, fakat üçüncü çalışta açınca telefonu kulağıma yasladım. "Yoongi benim, Rose. Sana sadece tek bir şey söyleyeceğim. Annem... Annemi öldürmüşler. Merak etme kimin yaptığını biliyorum, intikamı da aldım zaten. Birkaç saate kalmadan televizyona da çıkar gerçi. Haberin olsun diye aradım. Birde beni yakalamak için yaptığınız her plandan haberim var. Hatta Jennie'yi satın alıp, beni suç üstü yakalaması için gönderdiğinizden bile. Ah, Jennie demişken az sonra onunla konuşmak için bodrum katına ineceğim. Sinyallerden takip etmeye kalkışmayın çünkü benimde en az sizinkiler kadar iyi hacker'larım var. Neyse, boş yapmak istemiyorum. Sadece tv'yi takip edin. Görüşürüz, görüşeceğiz de."

Yoongi'nin tek kelime etmesine izin vermeden telefonu kapatıp arka cebime soktum tekrardan. Bilmeden de olsa annemin intikamını almış olduğum için şuan Jennie'nin yanına inecek, beni ve bizi satmak ne demekmiş onu gösterecektim. "Bodrum kata benimle beraber gelmek ister misin?" Hwasa'ya olabilecek en masum bakışlarımı atarken, şirince sordum. Gülerek beni onaylayınca ikimizde beraber bodrum kata indik..

---

Y. A.

Yoongi, sadece yarım dakika süren konuşmadan sonra telefonun yüzüne kapatılmasının ardından telefona boş bakışlar atarken, Namjoon ve Taehyung bağrışarak merdivenlerden inip Yoongi'nin yanına geldiler. Taehyung, sinirli bir şekilde kendini siyah deri koltuğa bırakırken Yoongi'nin ifadesiz yüzünü görünce kaşlarını çatarak konuştu. "Ne oldu?" Yoongi, Taehyung'un kendisine yönelttiği soruyu duymamazlıktan gelerek iki eliyle yüzünü sertçe sıvazladı. "Rose aradı. Konuştuk." Namjoon kaşlarını çatıp, tam Yoongi'yi azarlama pozisyonuna girecekti ki, Taehyung'un, "Ne dedi?" demesiyle susmak zorunda kaldı.

"Annem, yani annesi öldürülmüş. Birde Jennie ellerindeymiş." Bu sefer yüzünü sıvazlayarak oflama sırası Tae'deydi. "Jennie nasıl yakalanmış ya?" Taehyung'un yanına oturan Jimin, az önceki konuşmalara yanlışlıkla(!) kulak misafiri olsa bile merakına yenik düşerek beyninde yer edinen soruyu kalın dudaklarının arasından çıkartıvermişti. "Bilmiyorum. Zaten Rose aptal değil, bunu hepimiz biliyoruz. Jennie'nin yüzündeki yaraların makyaj olduğunu bilecek kadar zeka var kızda. Hatta ve hatta daha da fazlası var. Fakat Jennie nasıl çaktırdı bilmiyorum." Namjoon oflayarak, "Peki biz nasıl Jennie'yi gönderecek kadar aptal olabildik? Hazır Rose'nin evinin nerede olduğunun yerini öğrenmişken neden Jennie'yi gönderdik? Neden biz gidip kızı almadık ki?" dedi ve sandalye çekip oturdu  o da.

Bloody Angel ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin