30 |Final|

123 30 54
                                    

R. A.

Elimde tutup, bir o yanına bir bu yanına baktığım silahı yüksek sayılabilecek bir desibelde masaya bıraktım. Kalçamı, dakikalar önce yaslamış olduğum masadan çekerek kurbanlarıma doğru ilerledim. Çıplak bir şekilde, sandalyeye bağlı duruyorlardı. Beni, cellatlarını bekliyorlardı. "Selam güzeller... Görüşmeyeli uzuun zaman oldu, ha? Ne dersiniz? Ah be, yazık. İki saattir orada, öylece oturuyorsunuz. Götünüz düzleşmedi mi ya? He bir de, benim bir özelliğim vardır. Yeri gelir bu özelliği severim, yeri gelir nefret ederim." Masanın başında duran sandalyenin ucundan tutarak peşimde sürükledim. Bütün depoda sandalyenin bacaklarının yere sürtünürken çıkardığı ses yayılıyordu.

"Çok büyük hata yapıyorsun Park Chaeyoung. Beni öldürünce, herşeyin biteceğini mi sanmıştın? Yanıldın o hâlde. Çünkü herşey, asıl ben ölünce başlayacak. Eğer beni öldürü..-"

"Tch, tch, tch... O iş öyle değil bebeğim. Jennie'de böyle şeyler zırvalamıştı zamanında. Ama o şimdi ölü, ayrıca hiçbir şeyin başladığı filan da yok. İkiniz de karakteristik açıdan o kadar benzersiniz ki, ikiniz de boş yapmayı çok seviyorsunuz. Fakat sizinde bilmedikleriniz var," dedim ve sandalyeyi Jisoo, Seokjin ve Ji-min'in karşısına, düz bir şekilde koyup ters bir şekilde oturdum. Dirseklerimi sırt bölgesine yasladım ve, "bu dünyada, ne ettiysen onu bulursun. Siz, siz bana ihanet ettiniz. Hemde hepiniz.." diyerek cümlemi bitirdim.

Kuruyan dudaklarımı dilimle ıslattım ve, "Bu sayede, ölmeyi hak ediyorsunuz. Çünkü ben; ihanet edenleri hiç sevmem." dedim. Daha geçen gün pembeye boyattığım saçlarımı, bileğimdeki ince toka sayesinde sıkı bir at kuyruğu yaptım ve sandalyeden kalktım. Masanın üzerinde duran beyaz, parlak marka çantamın içinde duran telefonumu aldım. Kişilere girip, Daejung'u aradım. "Alo, benim Rose. Yardımınıza ihtiyacım var. Konum atacağım, hemen gelmeye çalışın. Gelirken de yanınızda malları getirin."

Daejung, "Tamam Rose, konumu at. Beş dakikaya oradayız. Mallardan kastın... İşkence aletleri mi?" Göremeyeceğini bile bile başımı aşağı-yukarı salladım ve, "Evet, işkence aletleri." Daha sonra telefonu kapattım ve masanın üzerine bırakmadan hemen önce, bulunduğum canlı konumu Daejung'a gönderdim. Ellerimi bol paça pantolonumun cebine soktum ve dapoyu süzdüm. Hiç arayışa girmeden, aklıma yatan ilk depoyu kiralamıştım. Sahibinden kiralamıştım ve işim bitince, depoyu yakacaktım. Aslında satın almayı da teklif ettim fakat, depo sahibi kabul etmedi. Bende farklı bir isimle depoyu kiraladım.

"Ne bekliyorsun? Öldürsene bizi!" Jisoo'nun gür sesi depoda yankı yaparken, başımı hafifçe sağa doğru yatırıp sırıttım. "Ama o dediğini hemen yaparsam, bunun eğlenceli kısmı kalmaz. Ayrıca zaten, sizin gibi döl israfları için elimi kana bulayamam. Değmez hiç." Jisoo'nun yüzüne bakmadan, cümlemi bitirdikten sonra kalçamı tekrar masaya yasladım. "Aslında Ji-min, biliyor musun.. hiçbir zaman sana güvenememiştim. Hep yalancı, şerefsiz ve hain gibi gelmiştin bana. Ki öyleymişsin de. Şimdi, şuan seni öldürmekten zerre kadar çekinmiyorum. Çekinmem de."

"Ya sen Seokjin? Hem bana, hemde BTS grubuna ajanlık yapmışsın. Aslında iki taraftan bakılınca da hainsin. Fakat kendini ne kadar sevdirmişsen artık, o çok saygı duyduğunuz başkanınız, seni gruptan atmadı, neden? Çünkü seni atarlarsa başına açıklama yapmak zorunda kalır. Ve başkanınız, bunlardan nefret ediyor. Tamam, ünlü olmayı seviyor. Fakat bir şeyi yapmak zorunda kalmaktan nefret ediyor. Ah... Hazır onun konusu açılmışken, sen ölüp, siktir olup gittikten günler sonra, onu da başka bir depoda misafir edeceğim. Ama o daha çok sürür. Merak etme, onu çok sevdiğini söylerim."

Uzun soluklu cümlelerimden sonra derince nefesler alıp verdim. Deponun dışından gelen araba sesleriyle, kalçamı masadan ayırdım ve deponun kapısına doğru ilerledim. Tahmin ettiğim gibi, Daejung ve adamları gelmişti. Kapıyı ardına kadar açtım ve içeri doluştuklarında kapıyı arkalarından, büyük bir gürültüyle kapattım. İki-üç adamın ellerinde siyah, ağır gözüken ve zaten ağır olan çantalar vardı. Onları masanın hemen yanına bıraktılar ve çıktılar. Şuan içeride; Jisoo, Seokjin, Ji-min, Daejung ve ben vardık.

Bloody Angel ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin