18

92 36 31
                                    

R. A.

Saatler süren uçak yolculuğunun ardından sonunda Amerika'ya ayak bastık. Uçaktan iner inmez, beni güzel(!) bir topluluk karşıladı. Ellerinde; yumurtalar, taşlar ve sprey boyalar olan bir topluluk. Hah, her yerde ünlü olmak böyle bir şey olsa gerek. Şuan ise, ellerim önden kelepçeli, sağ kolumu Hoseok, sol kolumu ise Jeongguk tutmuş bir şekilde ilerliyorduk. Üstüm başım batmıştı, attıkları taşlar canımı acıtmıyor daha çok egomu yerle bir ediyordu. Şuan onlara karşılık verememek.. beni yerle bir eden tek şeydi diyebilirim.

Taehyung Yoongi'yi de alıp önümden ilerlemeye başlayınca, zaten arkamda Namjoon ve Jimin olduğu için bana attıkları şeyler isabet edemiyordu şu anda. Çünkü dört bir yanım sarılıydı, taşın bana isabet edebileceği herhangi bir boşluk yoktu. "Şimdi nereye gideceğiz?" diye sordum boşluğa doğru. Valla hangisi cevaplarsa cevaplasın. "Bizim eve gidiyoruz, sonrasına sonra bakacağız." dedi Taehyung. Ve ben, o an Taehyung'a daha bir dikkatli baktım. Üzerindeki ceket.. bir kaç ay önce ona yolladığım ceketti. Beni tutuklamaya gelirken giymesini söylemiştim.

"Ceket yakışmış Taehyung-ah." dedim sırıtarak. Taehyung, kısaca üzerindeki cekete göz attı. "Hiç giyemem zannediyordun o zamanlar, değil mi?" dedi. "Ne yalan söyleyeyim ki öyle. Giyeceğini düşünmemiştim." dedim. "Asla bir şeylerden emin olma Rose. Bir polis tavsiyesi." Taehyung'a göz devirip bakışlarımı farklı bir yöne çevirdim. Siktir Lalisa..

Lalisa ile göz göze gelmiştik o an. Üzerindeki siyah mini eteği ve beyaz crop bluzu ile çok çekici ve güzel gözüküyordu. Üstelik onu çekici yapan bir diğer şey ise, kıyafetlerinin üzerine giymiş olduğu beyaz önlüğüydü. Ah, tabii birde beline kadar uzanan siyah dalgalı saçları. Kahkülleri ise çekicilikten çok, tatlılık katmıştı Lalisa'ya.

Ben ve Lalisa'nın geçmişi çok eskiye dayanıyordu. Henüz beş yaşındayken, babam bizi terk etmeden önce annem hafızasını yitirmeden önce, parkta tanışmıştık Lisa ile. Ailesi yoktu. Teyzesi ve amcası ile yaşıyordu. Bir kaç kere evine gittim, herkesten habersiz.Her gittiğimde de amcası, teyzesine hiç acımadan vuruyor, bağırıyordu. Lalisa ise bunlar karşısından sessiz kalmıyor yapabileceğini yaparak, elinden geldiğince engel olmaya çalışıyordu.

Dişli bir kızdı Lisa, istediği elde etmeden duramazdı. Durmadı da.. Ben dokuz yaşındayken -tabii o sekiz oluyor- bir gün yine onlara gittiğim zaman, teyzesi ve amcasının kavgasına ilk defa şahit oldum. Lalisa ise benim geldiğimi bilmiyordu o gün, aniden gidip sürpriz yapacaktım. Elimde doğum günü pastası ve çok keskin olmayan bir bıçak vardı, Lisa'nın geçmiş doğum gününü kutlayacaktım. Fakat o bıçak, o pastayı dilimlemedi o gece; o bıçak, o gece bu caninin kanına karıştı. Nefesini kesti.. Orada öldü o cani. Ben öldürdüm. Gözümü kırpmadan, bıçağı bacağına sapladım, yere düşen adamın karnına oturup bıçağı tam kalbinin üzerine saplayarak, cehenneme yolcu ettim adamı.

Annem ve babam da hiç anlaşamazlardı. Babam, neredeyse her gece anneme bağırır kızardı, azarladı. Fakat asla elini kaldırmaz, vuramazdı. Lalisa'nın amcasını öldürdüğüm gece, babam benden utanmış kapı dışı etmişti. Annem, bana kıyamamış babam uyuyunca içeri almıştı. Fakat babam fark etmiş, bu sefer bağırıp çağırıp bütün mahalleyi ayaklandırmıştı. Mahalle biraz meraklıdır, ne olduğunu merak edip evin içine dalmışlardı. Ne hikmetse, bende o saniyeler içinde bir, babamın anneme çektiği bıçağı, kendi bacağına saplamış, orada oldukça fazla kan kaybetmesine neden olmuştum.

Tabii bu şey, neden olduğum şeylerin en hafifiydi. Sonrasında babamın kaldırıldığı hastanede Yoongi'nin annesi de çalışıyordu. Ve babam, kendini iyileştiren kadına aşık olmuş, onunla evlenmişti. Fakat o kadının da hayatını boka çevirmişti. Her gece dövmüş, bağırmış ve kızmıştı. Sonra.. bir gece Yoongi'nin annesini öldürmüş, sonra Bayan Jung'u bulmuştu işte.

Bloody Angel ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin