28

80 31 41
                                    

R. A. (Mahkemeden Bir Kesit)

Yargıç'ın bakışlarının bana dönmesiyle, bende gözlerimi yüzüne diktim. Bana, "Yaptıklarından pişman mısın?" diye ciddiyetle sorduğunda, alayla güldüm ve cevap verdim. "Geberttiğim piçlerin, gülüşünü soldurdukları kadınlar için, bende onları cehenneme gönderdiğim için mi pişman olayım? Ben, sizin ve polislerinizin aksine göz yumamazdım. Birini öldürmeyi bende istemezdim ama kendi adaletimi de kendim sağlamam lazımdı."

---

Y. A. (İki Yıl Sonra)

Rose, tek ayağını ranzasından aşağıya sarkıtıp otururken koğuşta çıkan kavgayı bıkkın ve bayık gözlerle izlemeye devam etti. Cidden iki yıl içinde, on iki yıl daha yaşlanmış gibi hissediyordu. Üstelik daha yirmi altı yaşındaydı! İki yıl önceki Jisoo ile olan kavgasının izleri yoktu yüzünde, yanağında taşıdığı cam kesiği izi hariç. On yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. İki yılı geçmiş, sekiz yılı kalmıştı. Mahkemenin her saniyesi aklındaydı. Özellikle de, "Yaptıklarımın hiçbirinden pişman değilim, cezam neyse çekmeye hazırım." dediği yer, saniyesine kadar aklındaydı.

"Sana kahve yapmanı söylemiştim sikik sürtük!" Evet, buradaki diğer kadınların ağzı, kendi ağzından kat be kat daha bozuktu. Rose bundan rahatsız olmuyordu, çünkü daha yaratıcı ve iğrenç küfürlere şahit olmuşluğu vardı. Hani her koğuşta, koğuşun ablası vardır ya. Burada da vardı, hatta o kişi, az önceki pek bir yaratıcı(!) olan küfürü eden kadındı. Kocasını, on iki yerinden on ikişer kez bıçaklayan bir ruh hastasının tekiydi. "Fakat sen beni dinlemedin! Cezanı çekeceksin anasını siktiğimin çocuğu!" Rose, duyduğu kirli sözler ile gözlerini birbirine yapıştırıp kapatırken, elleri yumruk olmaya başlamıştı bile.

Sonunda olaya daha fazla kayıtsız kalamadı. Ranzasından atladı ve yavaş adımlarla, koğuşun ortasında, karşısındaki kıza -yirmi bir yaşında anca vardır- yarını yokmuşcasına bağırıp duran kadının yanına doğru ilerledi. Bazıları işlerini güçlerini bırakıp, biraz sonra olacak kavgaya odaklanırken, bazılarıysa umursamadan işlerine devam etmişlerdi. Kadın, elini kaldırıp karşısındaki aciz kıza tokat atacağı zaman Rose, kadının havadaki elini bileğinden tutarak geriye ittirdi kadını. "Eline, koluna hakim ol." diye fısıldadı fakat herkes duymuştu.

Rose, koğuştaki sessiz olan tek kişiydi. Her olaya sessiz kalır, umursamaz davranırdı. Fakat buraya kadardı, onun da bir sınırı vardı ama değil mi? "Sanane kızım? Ne karışıyorsun?! İşine bak!" Rose, kulağının dibinde bağırıp onu rahatsız eden kadına ölümcül bakışlar atarak yüzünü ekşitti. "Bağırma." Kendini bildi bileli yüksek sesten hep rahatsız olmuştu Rose. Kadının yüzünde alaylı ve ukala bir gülümseme oluştu. "Hadi ya, bağırırsam ne olur sürtük?!"

"Aish! Yeter be! Sürtük, sürtük, sürtük... Başka bir şey bilmez misiniz siz amına koduklarımın kudurukları!" Rose, bağırarak konuştuktan sonra, karşısında yüzünde tek bir mimik oynatmayan kadının karnına sert bir tekme geçirdi. "Senin ağalığın bana sökmez güzelim. Al o koca egonu ve de en az egon kadar büyük olan götünü, siktir git buradan. Yoksa ecelin olmaktan çekinmem. İki yüz otuz yedinci kurbanım olursun ona göre!"

Rose, olayı çözdüğünü zannederek ranzasına geri dönecekti ki, sırtına yediği sandalye ile olduğu yerde durdu. "Affet beni Tanrım. Kendisi kaşındı, ben sadece dersini verip gidecektim."

"Ha ha ha! Sen mi bana ders verecekmişsin? Ayh, güleyim de boşa gitmesin ama değil mi? Ne? Bir de iki yüz otuz yedinci kurbanı olur muşum..." Kadın dediklerinin ardından gür sesiyle yüksek desibelde bir kahkaha patlattı. Onunla beraber, peşinde kuyruk gibi gezen, orospuları da kahkaha atmaya başladı. "Ne demişler, son gülen iyi güler." Rose, onun arkasında duran, pısırık ve çekingen gözlerle ona bakan kadınlara -hepsi otuzundan küçük olan kadınlardı- samimi bir gülümseme sundu ve yumruğunu kaldırıp, alayla gülmeye devam eden kırıklarındaki kadının dolgun dudağına indirdi.

Kadınıb kuyrukları, Rose'ye atak yapmaya kalktılar. Rose, hiçbirini dövmeyecek, sadece kendini savunacaktı o kadar. Gelen ataklar karşısında kendini koruyarak, kadınlara zarar vermeden onları oyun dışı etti. Sıra bölüm sonu canavarındaydı anlayacağınız. Rose, karşısındaki kadının yüzüne bakarak sırıttı ve bacaklarına bir tekme savurdu. Kadın acıyla inleyeren yere çöktü, Rose yine durmadı ve kadının başına tekme attı. "Bundan sonra, bu koğuşta ağalık taslayan her fahişenin sonu," dedi ve eliyle yerde acıyla inleyerek başını tutan kadını gösterdi. "bunun gibi olur.."

Daha sonra ağır ve savsak adımlarla kadının az önce kalktığı sandalyeye oturdu ve, "Ee, gelin hadi, bir kahve içelim ama değil mi?" diyerek gülmeye başladı.

---

BTS grubu, görevlerini başarmanın verdiği rahatlık ve ödülü kullanarak, tatile gelmişlerdi. Yoongi mutlu muydu, orası net değil fakat, görevini yapmış olmanın mutluluğu vardı elbette. Jimin, uzandığı ve elindeki kokteylini yudumladığı şezlongda oturur pozisyona geldi ve etrafına bakındı. Göz odağına Yoongi'nin girmesiyle ayaklandı ve, havuzun kenarında ayarlarını suya sokmuş bir şekilde boynu bükük oturan sevgilisinin yanına gitti. "Yoon?"

Yoongi aniden duyduğu sesle istemsizce irkilirken, Jimin, Yoongi'nin yanağına sulu bir öpücük bıraktı. "Dalmışsın yine sevgilim, Ros- Ay aman! Chaeyoung'u mu düşünüyorsun yine?" Yoongi, derin bir nefes vererek ayağa kalktı ve Jimin'e döndü. Sevgilisinin tatlı ve güzel yüzüne bakarak gülümsedi ve konuştu. "Boşver şimdi beni. Tatile geldik değil mi? O zaman keyfini çıkartmalıyız sevgilim!" Yoongi, cümlesini bitirir bitirmez Jimin'in belinden tutarak kendisiyle beraber havuza girdi. "Aaay! Yoongi!"

---

Hyuna ve Hwasa, iki yıldır Rose'nin yüzünü bile görmemenin verdiği üzüntüyle, kös kös oturmuşlardı. Ve bunları tekrarlayıp duruyorlardı. Yaklaşık iki yıldır... "Hyuna, Hwasa... Hadi ama! İki yıl oldu, iki yıldır böyle oturuyorsunuz. Rose ölmedi ya..-" Hwasa ve Hyuna aynı anda gözlerini, karşılarındaki kadının mavi gözlerine sabitlediler. "Ağzından yel alsın! Ne demek ölmek filan! Şom ağızlısın sen, sus konuşma."

"Ee, o zaman beni dinleyin sizde biraz. Hadi diyorum, bugün gidelim bara. Biraz eğlenelim. Hyuna, bak sana diyorum, zengin ve yakışıklı erkekler." Soojin, aralarındaki en rahatlarıydı. Çünkü o, Rose'nin oradan en kısa zamanda -ki bu sekiz yıl oluyor ama neyse- çıkacağına hemde sapasağlam çıkacağına emindi. Bu yüzden zaten kısıtlı olan zamanını, hayatını, en iyi şekilde değerlendirmek istiyordu. Çünkü Rose oradan çıkınca, bu rahatlığı gidecekti.

"Sanırım haklısın...-" Hwasa ikna olmuş gibi ayaklanacaktı ki, Hyuna'nın attığı bakışlardan sonra susarak yerine geri oturdu. "Benim biricik bebeğim orada, aç susuz yaşamaya devam ederken ben burada eğlenemem tamam mı?!" dedi ve ayaklanıp Rose'nin odasına doğru çıktı Hyuna. "Şey, unnie ben... Sadece sizin aklınızın dağılması için şey etmiştim. Özür dilerim."

Hwasa, ayakta omuzlarını düşürerek kendisine bakan kıza karşı gülümsemiş ve, "Hyuna'yı biliyorsun, aldırma ona. Rose'yi çok seviyor. Rose onun için, öz kardeşinden farksız. Hâlâ alışamadı Rose'nin yokluğuna. Gerçi kim alıştı ki. Keşke-keşke, Rose şuan burada olsa da, çok boş boş oturduğumuz için bize çemkirse. Yemin ederim, hiç kızmam."

Soojin, burukça gülümsemeye çalıştı. "Haklısın unnie. Deli dolu ama güzeldir benim arkadaşım. En fazla üç aydır beraberdik, fakat benim için, yirmi yıllık arkadaşımdan bile daha da değerli oldu. Ben tekrar özür dilerim." Hwasa, "Sorun değil canım." diyerek Hyuna'nın peşine takıldı.

---

Rose, kahve bardağının dibinde kalan son yudumlarını da çekti ve ayaklanıp ranzasına döndü. Yarım saat boyunca, gülümseyerek yeni arkadaşlarıyla konuşmuştu. EunJi, ablasının kocasının ablasını darp ettiğini görüp, bıçaklamış sonra vicdanen rahatsız olup teslim olmuştu. Yirmi üç yaşındaydı.

Monji, okuldaki yedi-sekiz öğrenciyi, isteğe bağlı, öldürüp daha sonra burayı, koğuşu merak ettiği için teslim olmuştu. Psikolojisi bozuk olabilir bi' tık. Diğeri ise Aenji ve Aecha kardeşler. İkili, türlü türlü bıçaklarla, türlü türlü tipleri fantezileriyle öldürüp, yakalanmışlardı. Yani dört arkadaşın da ortak noktası, masum olmayan insanların hayatlarına son vermeleriydi. Ah birde,

Dördünün de bu yaptıklarından pişman olmamasıydı.

Bloody Angel ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin