Uzun zaman sonra hayatımda güzel giden şeyler olmaya başlamıştı. Yeni dostluklar,yeni heyecanlar elde etmiştim. O son sıra kavgasından sonra Aybora ile çok samimi içten bir dostluk kurduk. Artık sürekli beraber vakit geçiriyoruz. Derslerde uyumuyor ve beraber soruların cevapları hakkında tartışıyoruz. Öğle yemeklerini beraber yiyoruz. Tenefüslerde arka sıramızda oturanlarla veya Yasemin ve Buse ile şakalaşıyoruz. Güzel bir ikili olduk denebilir. Samimiyiz. O gözlerinde buzdan kaleler yaratan adam bana çiçek bahçelerinden birer gül goncası verdi ve bende bu durumdan aşırı memnunum. Okula Aybora'nın yakın arkadaşlarından birisi geldi. Birisi zaten bizim okuldaydı ama diğeri de geldi. O bu duruma çok sevindi çünkü bizleri yakın arkadaşı olarak göremiyor bir türlü. Hep bir mesafe var ama o mesafelerin biraz içinde ben varım. Bu durum elbette beni mutlu ediyor. Sınırları,duvarları olan birinin içinden birisi olmak çok hoş bir durum. Ayboranın yakın arkadaşıyla da samimi oldum. Minibüste beraber gidip geliyoruz. Öğle aralarında da bizim sınıfa geldiği için sık sık beraber vakit geçiriyoruz. Bir gün şöyle bir olay oldu. Ve onun nasıl birisi olduğunu orda öğrendim. O sabah sınıfa din hocamız bir sadaka kutusu getirmişti. Ve içine koyduğumuz paraları ihtiyaç sahiplerine verecekti. Kutu iki üç gün sınıfta durdu ve herkes ne kadar parası varsa içine attı. Müzik ve görsel sanatlar dersi için sınıfımızın ikiye ayrıldığı bir gündü. Bir sonraki dersde kutuyu teslim edecektik. Aybora resim sınıfına gitmişti. Ben,Yasemin,Mustafa ve Aleyna öğretmen masasının orada oturuyorduk. Mustafa birden kutuyu alıp ,ağzını masaya dayayıp açmaya çalıştı. Amacı açıp içindeki paraları almaktı. Hemen itiraz edip kutuyu yerine koydum. Ama sınıfta bazı her olayı abartan kızlar olayı görmüş ve hocaya haber vermişti bile. Hocaya haber gittiğini görünce Mustafa hemen kendi bölümü olan resim sınıfına gitti. Aleyna, ben ve Yasemin kaldık. Olaya şahittik ama Aleyna Mustafa ile bir ilişkisi olduğu için elbette susacaktı. Yasemin ise olaylardan uzak kalmak için susmayı tercih ederdi. Ve ben kalmıştım şahit olarak sadece. Hoca sınıfa geldi ve olayı tekrar anlatmamızı istedi sınıftan. Sınıftaki diğer kızlar olayı abartarak anlatmaya başladılar. Ve işin içine arka sıramızdaki Kamili ve Aybora'yı da dahil ettiler. Şok olmuştum. Çünkü tek suçlu Mustafaydı. Hemen hocaya durumu anlattım ama o çoktan çağırmıştı onları. Hepsi sınıfa gelip ne olduğunu anlamaya çalışan yüzlerle birbirlerine bakıyorlardı. Aybora ne oluyor der gibi bana baktı. Hoca direk"Bunu kim yaptı?" diye sordu.
-M:Ben yapmadım hocam.
-Hoca:Peki kim yaptı evladım. Kızlar üçünüzden birinizin yaptığını söylüyor.
-A:Hocam ben sınıfta bile değildim. Hem Mehir de biliyor.
-Hoca:Doğru mu?
-Evet hocam doğru.
-Hoca:Kızlar üçünüzün yaptığını söylüyor ama?
-A: Hocam benim bir suçum yok. Görmedim bilmiyorum.
Gittikçe sinirlenmeye başlamıştı. Bunu gözlerinden görüyordum. Ve hoca da sinirlenmeye başlamıştı. Şahitlik yapmam lazımdı ama korkuyordum. Başım belaya girer diye. Biliyordum o zaman ailemle papaz olurdum.
-Hoca: Artık biriniz suçunu itiraf etsin. Bu aşağılık şeyi hanginiz yaptınız? Muhtaç durumda olan insanların parasına göz dikmek hangi kitaba sığar söyleyin çabuk.
Sınıftaki kızlar üçünün de suçlu olduğunu söyledi ve zil çaldı. Hoca sınıf hocamızla konuşmak üzere sınıftan çıktı. Üçünün de suçlu olduğunu ölümüne savunan Sude ile Aybora tartışmaya başladı.
-A:Ne zaman nerde gördün ya benim böyle bir şey yaptığımı. Utanmıyor musun iftira atmaya.
-S: İftira atmıyorum. Gördüm sen yaptın. Aşağılık bir adamsın.
Bu son sözü üzerine Aybora'nın gözünden ateş çıkmıştı sanki. Sinirden deliye dönmüş bir şekilde bağırıyor ve küfür ediyordu. Sude'nin üzerine yürüdü. Mustafa araya girip onu tutmuştu ve o da elini sıraya vurdu. Benim canım acımıştı. O kadar sert vurdu ki mermer olsa kırılırdı. Sinirli haliyle kıza bir şey yapmasın diye geri geri çektiler. Ve o hala bağırıyordu. Elini bir kez de tahtaya vurdu. Bu durumdan kendimi suçlu hissediyordum. Gerçeği biliyor ama söyleyemiyordum. Sınıftan çıkardılar ve lavobaya gittiler. Mustafa'nın yüzsüzlüğü karşısında o kadar şaşırmıştım ki. Hiçbir şey yapmamış gibi yardımcı oluyordu. Müzik dersi bitmişti ve matematiğe girmiştik. Sude hocaya olanları bir çırpıda bire bin katarak anlattı. Bu sırada Aybora,Mustafa ve Kamil halen lavobadaydı. Dersin ortasına doğru geldiklerinde Aybora'nın elinde buz torbası vardı. Kamil'in dediğine göre bir de lavoboda aynaya vurmuş elini. Yanında oturmak beni korkutuyordu. Sude olayları çarpıttıkça o sinirleniyordu ve en son dayanamayıp elini yine masaya vurdu. Bir daha vuracaktı ki elimi araya soktum. Dehşetli bir acıyla parmaklarım sızladı. Onun öfkesi yatıştı ve yaptığımı sorgular gibi bana bakmaya başladı. Ama ne yapabilirdim ki? Kendine zarar vermesine daha fazla göz yumamazdım. Canı yanıyordu. İftiraya uğramıştı. Ders biraz ilerledikten sonra müdür yardımcısı üçünü çağırıp tutunak tutmuştu. Tenefüs olduğunda daha fazla dayanamayıp sınf hocasının yanına gittim.
-Hocam sizinle kutu meselesi hakkında konuşmak istiyorum.
-H:Buyur canım.
-Hocam ben kimin yaptığını biliyorum gördüm. İsterseniz müdür yardımcısına anlatabilirim.
-H:Canım ama senin de başın belaya girer emin misin? Bence iyice bir düşün öyle karar ver. Şimdilik görüşürüz.
Böyle diyip hızlıca gitmişti yanımdan. Beni de bir çözüme ulaştırmadan. Son derse girdik ve yanımda gözlerinden alevler çıkan birisiyle kırk dakika geçirdim. Korkuyordum öfkesinin bana da zarar vermesinden ama o elimi sorup durdu. Biraz acıyordu. Ama aklım kadar karışık değildi. Neyseki ders bitti minibüse binip eve gidiyordum. Minibüste Hasan ile Aybora'nın arkadaşıyla karşılaştım. Ve ona olayları gördüğümü kimin yaptığını bildiğimi anlattım. Bir süre sonra telefonum çalmaya başladı. Hemen anlattıklarımı Ayboraya anlatmıştı. Ağzının gevşek olduğunu burdan anlamıştım. Telefonları açmadım. Başımın derde girmesini istemiyordum ama asla susmadı. En sonunda açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bazı Aşklar
Teen FictionBen seni severim ki. Herşeyinle. Sırtındaki kamburunla, ağarmış saçlarınla, artık duymayan kulağın, eskisi gibi görmeyen gözlerin,buruşmuş teninle. Ben seni bir ömür severim. Sen yeter ki gel ve beni sev. Ben her hücremle,her halini sevmeye razıyım.