Latoya tanınmamak için elinden geleni yapıyordu fakat onun sesini duyan o olduğunu hemen anlıyordu. Bu durum hiç işine yaramamıştı çünkü en son onun prenses olduğunu öğrenen askeri ellerinden kaçırmışlardı. Şimdi sınırdan çıkmak için daha hızlı olmaları gerekiyordu.
"Prenses acele edin. Buna binerseniz sizi tanıyamazlar."
Latoya askerin gösterdiği tekerlekli araca baktı. Esirleri götürdükleri arabayla aynıydı. Düşünmeden bindi. Hızla sınıra doğru yol almaya başladılar. Onları izleyen askerden habersizlerdi.
###
"Efendim prenses kaçıyor!"
Alber askerin dediğiyle ona doğru döndü. Kaşları çatılmıştı.
"Prenses mi?"
Asker efendisinin karşısında dik durmaya çalışsa da telaşını gizleyemiyordu.
"Evet efendim. Yanında iki asker de vardı."
"Efendim! Efendim! Prensesi gördüm! O kaçıyor! Hem de esir arabasıyla!"
Alber diğer bir askerin koşarak yanına gelmesiyle doğru söylediklerine emin oldu. Hırsla arkasını dönüp arabaya bindirilen kardeşlere baktı.
"Kendinizi akıllı mı zannediyorsunuz ha?! Kız nerde?!"
Kareem içinden tanrısına kız kardeşini koruması için dua ederken Arsen adama dik dik baktı.
"Kız falan yok!"
Alber sinirle atılıp adamın çenesini sertçe sıktı.
"Bana yalan söyleme! Ya şimdi söylersiniz onu getirtip yanınıza atarım ya da kendim bulur onu gebertirim!"
Arsen sinirle dişlerini sıksa da Kareem bir adamın nasıl bu kadar gaddar olabileceğini düşünüyordu. Kılıcının ucunda güzel kardeşinin kafasını hayal etti. Bu düşünceyle midesi bulandı.
"Bizim kız kardeşimiz falan yo..."
"Batıya gidiyor."
Kareem Arsen'in sözünü kesip itiraf ettiğinde Arsen'in korkunç bakışları abisine döndü. Kız kardeşlerini nasıl bu kadar kolay ele verebilmişti? Bu pis herifin onu yakalamasındansa ölmeyi tercih ederdi.
"Abi!"
"Komutanın sözünü tutacağına eminim. Onu bize getirecek. Öyle değil mi?"
Alber adamın umutla bakan gözlerine bakınca keyfi kaçtı. İkisi de biliyordu ki o kızı yakaladığında onlara asla geri vermeyecekti. O Firavunun ganimeti olacaktı.
"O bana yalan söylemeden önceydi."
Kılıcını savurarak arkasını döndü ve hızla yürümeye başladı.
"Antonius! Martin! Batıya gidiyoruz!"
###
Latoya arabanın parmaklıkları arasından önlerindeki yola bakmaya çalıştı. Sınıra çok yaklaşmışlardı. Latoya'nın içini bir heyecan kapladı. Birazdan sınırı geçecekler ve müttefik topraklarına ulaşacaklardı. Ramon'lar ona yardım edeceklerdi. Etmek zorundaydılar. Latoya'nın tek umudu buydu.
Uzaktan gelen at sesleriyle Latoya düşüncelerinden sıyrıldı. Yanlış duymadığına emin olmak için tekrar dinledi. Hayır sesler giderek yaklaşıyordu. Hızla içinde bulunduğu kafesin kapısına doğru yaklaşıp arkalarına baktı. Onlara doğru yaklaşan üç kişi vardı. Aniden kafesi örten örtüyle Latoya'nın görüşü kapandı.
"Neler oluyor?"
"Birileri yaklaşıyor efendim. Ses çıkarmazsanız atlatabiliriz."
Latoya sanki adam onu görecekmiş gibi başını salladı fakat içine kötü bir his çökmüştü. Bunca zaman herkes savaş derdine düştüğü için kimse onların diğer arabalardan farklı yöne gittiklerini farketmemişlerdi. Peki bunlar kimdi? Onlar da mı savaştan kaçıyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GANİMET
Historical FictionŞehri istila edilen Kahire Prensesi Latoya, Tanrı Kral'ın sadık komutanı Alber, Alber ganimeti el değmeden Kral'a götürebilecek mi? İnatçı ve güzel Latoya, Alber'in derinlerinde yatan arzularını uyandırıyordu. Alber Kralına sadık kalıp onu bırakabil...