BEBEK-2

935 57 7
                                    

Alber idamı durdurma emri verirse Firavuna karşı çıkmış olacaktı. Peki bunu göze alabilir miydi? Hiçbir şey umrunda değildi. Bir yolunu mutlaka bulacaktı.

Bir an önce atını alıp çıkmak için saraydan çıktı. Hızla ahıra girip atına bindi. Ahırdan çıktığında gözüne ilk çarpan şey ise girişteki kalabalıktı.

Kalabalık bir grup ona doğru at sürmeye başlamıştı. Alber durmuş grubu izlerken yaklaşanların yüzünü seçmesi uzun sürmemişti. En önde Chris ve Mathew arkasında ise Kareem vardı. Alber'in kaşları adamı görünce çatıldı. Burda neler oluyordu?

Chris telaşla abisine ulaşır ulaşmaz konuşmaya başladı.

"Abi! İdamı durdurman gerekiyor! Latoya suçsuz!"

"Efendim durdurmaya çalıştım ama..."

Alber soluk soluğa kardeşinin peşinden gelmiş olan askerini geri yolladı.

"Ne demek suçsuz?!"

Abisi onlara soran gözlerle bakarken zaman daralıyordu. Mathew öfkeyle Kareem'e bağırdı.

"Konuş!"

Kareem öne geçip komutanla yüzleşti. Bu adamın heybeti hiç mi eksilmiyordu?

"Latoya'yı casusluğa biz zorladık! Kabul etmek istememişti ama biz onu tehdit ettik! Vatani duygularını kullandık. Fakat bize hiçbir haber yollamadı! Latoya vatan sevgisi olan bir kızdır ama hamile olduğunu öğrendikten sonra sana olan sevgisi ağır basmış gibiydi..."

Alber donup kalmıştı. Ne hamileliğinden bahsediyordu? Yoksa...

"Latoya hamile miydi?"

Mathew daha fazla bu saçmalığa dayanamayıp abisine bağırdı.

"Sen o kağıtta bahsedilen bebeği ne anladın abi!! Sana gerçekten inanamıyorum!"

Latoya onu bir kez daha zekasıyla alt üst etmişti. Onu bir daha asla kandıramayacağını düşünürken aslında onun karşısında ne kadar aptal olmuştu!

"Siz de mi biliyordunuz ve bana söylemediniz öyle mi? Benim çocuğumu benden gizlediniz!"

Chris herkesi harekete geçirmek için atını ilerletti.

"Bunun için vakit yok! Bir an önce karını ve çocuğunu kurtarsan iyi edersin!"

Alber öfkeyle burnundan soludu ve atını dört nala sürmeye başladı. Bunun hesabını hepsine tek tek soracaktı!

###

Latoya çaresizlik içinde titriyordu. Askerlerin soruyla çıktığı tahtanın üzerinden son kez çevresindeki kalabalığa bakındı. Alber yoktu. Onu gerçekten ölüme terk etmişti. Hem de dinlemeden. Latoya kalbini böyle bir adama verdiği için kendine lanet etti. Her ne kadar öfkelense de biraz düşündükten sonra onu geri almaya geleceğine inanmıştı. En azından ummuştu... ama şimdi daha babasının haberinin bile olmadığı bebeğiyle ölüp gidecekti. Hem de ona ümitle bağlı olan halkına yardım bile edememişken.

O an Alber'den nefret etti. Her şeyiyle nasıl ona aşık olduysa aynı hücreleriyle nefret etti. Önce halkını mahvetmiş şimdi de onun ve kendi çocuğunun eceli oluyordu. Haketmiyordu. Ne Latoya böyle bir ölümü ne Alber onun sevgisini...

Bebeği için çok savaşmıştı ancak kimseye gücü yetmemişti. Şimdi boynuna takılan ipe gücünün yetmediği gibi.

Etrafındaki kalabalık öfkeyle ona bakıyor ve idam edilmesini hep nir ağızdan haykırıyorlardı. Latoya zihnini büyük gürültüden uzaklaştırmak için gözlerini kapattı ve ellerini yuvarlak karnına koydu. Gözyaşları yanaklarını sırılsıklam yapmıştı. Artık sessizce değil hıçkırarak ağlıyordu. Etrafın sesine kendimi sağır etmiş sadece kendi sesini duyuyor ve asılacağı anı bekliyordu.

GANİMETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin