Latoya boğazındaki hançerle korkudan titrese de bu adama yalvarmayı reddediyordu. Gözlerini adamın gözlerine dikti ve öylece kaldı.
"Abi hayır!"
Yanlarına koşarak gelen Mathew onlara iki adım kala durdu ve ellerini her an müdahale edebilmek için kaldırdı.
"Abi yapma! O senin karın!"
Alber karısının güzel gözlerine bakarken tereddüt etti. Kadın korkudan titriyordu ancak tereddüt etmesinin sebebi bu değildi. Daha farklı odada kalmaya dayanamıyorken onsuz ne yapacaktı? İlk defa bu kadar öfkeli olmasına rağmen birini öldürmeye tereddüt ediyordu. Bir süre daha kadının korku dolu gözlerine baktı ve hislerine söverek hançeri boynundan çekti.
Latoya, Alber geri çekilince birden nefes nefese kaldı. Adamın onu tuttuğu süre boyunca nefesini tuttuğunun farkında bile değildi.
Serbest kalır kalmaz gözlerini ona endişeyle bakan Mathew'e dikti ve aniden adama saldırmaya başladı.
"Sen beni nasıl satarsın! Sana güvenmiştim alçak herif!"
Mathew kadına müdahale etmeden sinirini çıkarmasına izin verdi. Vuruşlarının her ne kadar sert olduğunu düşünse de can dahi yakamıyordu. Alber kadını kollarından tutup kendine çektiğinde Mathew konuştu.
"Az önce canını kurtardım. Böyle mi teşekkür ediyorsun?"
"Asıl sen böyle mi teşekkür ediyorsun? Beni kandırdın!"
diye bağırdı Latoya kocasının ellerinden kurtulmaya çalışırken. Mathew başını eğerek kadına üzgün gözlerle baktı.
"Çok özür dilerim Latoya. Fakat bunu yapmak zorundaydım. Kendi iyiliğin için."
"Yeter! Mathew yapması gerekeni yaptı. Burada bir düzenbaz varsa o da sensin Latoya! Ve bunun cezasını çekeceksin!"
Alber kadının cevap vermesine fırsat vermeden kolundan tutup atlara doğru sürüklemeye başladı. Latoya hala yaşadığı şoktan çıkamadığı için itiraz etmeden adamın peşinde sürüklendi. Az kalsın ölüyordu! Alber onu öldürüyordu!
Alber onu kolayca kaldırıp atın sırtına oturttu ve kendi de hızla arkasına atladı. Askerlerine yola çıkma emri verdi ve atını ileri sürerek liderliği aldı.
Latoya oturduğu eyere sımsıkı tutunuyordu. Adamın tehditkar varlığını çok yakınında hissederken ses çıkarmaya dahi cesaret edemiyordu. Daha dün karanlıktan korktuğu için onun kollarına sığınırken şimdi ondan ölesiye korkuyordu. Bir süre atın nallarının toprağı tekmeleyişini ve Alber'in öfkeli soluklarını dinledi. Olabildiğince kıpırdamamaya çalışıyordu ancak gecenin bu vaktinde çöldeki soğuk kendini üzerindeki kalın asker kıyafetine rağmen hissettiriyordu. Öyle ki titremeye başlaması uzun sürmemişti. Yine de inatla yerinde sabit kalmaya devam etti. Ta ki belinden tutulup kocasının sıcak göğsüne çekilene kadar.
Alber ona ne kadar kızgın olsa da titreyerek donmasına izin veremezdi. Kadını kendine çektikten sonra peleriniyle onu sarmaladı. Latoya'nın titremeleri kısa süre sonra kesildi. Gözlerini kapadı ve yüzünü adamın göğsüne dayayarak ona iyice sokuldu. Ondan ne kadar nefret etse de ondan ne kadar korksa da kendini yine aynı yerde buluyordu. Yine onun kollarında rahatlıyor yine onun kollarında güvende hissediyordu. Onu öldürmeye çalışan bir adamın göğsünde güveni bulması kadar çelişkili bir durum var mıydı? Alber'e her ne kadar dengesiz dese de kendisinin de ondan aşağı kalır yanı yoktu. Bu adam onun boynuna bir hançer dayayalı daha bir saat olmamıştı. Peki onu vazgeçiren neydi? Mathew engel olmaya çalışmıştı evet ama ona karısı olduğunu hatırlatmaktan ileri gitmemişti. O an gözleri birbirine kenetlenmişken Alber'in gözlerindeki kararsızlığı ve bocalamaya görmüştü. Hayır Alber kendi isteğiyle onu öldürmemişti. Kendi kardeşine bile saldırırken tereddüt etmeyen adam onu öldürmeye bu kadar yaklaşmışken kendine karşı koymuştu. Sahi neden vazgeçmişti?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GANİMET
Ficción históricaŞehri istila edilen Kahire Prensesi Latoya, Tanrı Kral'ın sadık komutanı Alber, Alber ganimeti el değmeden Kral'a götürebilecek mi? İnatçı ve güzel Latoya, Alber'in derinlerinde yatan arzularını uyandırıyordu. Alber Kralına sadık kalıp onu bırakabil...