KOMUTAN

273 35 5
                                    

Latoya uyandığında odada yalnızdı. Yataktan doğrulup tekrar çevresini inceledi. Gerçekten saraydaki odasındaydı. Buna hala inanamıyor sanki gözlerini kırpıştırsa her yer yok olacak birden o kaleye geri dönecek gibi hissediyordu.

Yavaş adımlarla odasından çıktı. Evinin özlediği koridorlarından ellerini duvarlarda gezdirerek yürüdü. Yapı ne kadar restore edilse de çok şey değişmemişti. Koridorlar aynıydı, işlemeli duvarlar aynıydı, hissiyat aynıydı...

Latoya büyük merdivenin başına gelince durdu. Burası saldırı günü koşarak abisinin yanına geldiği yerdi. Burada abisi onu gitmesi için ikna etmişti. Gitmesi ve ittifaklarına haber vermesi için. Latoya anıların zihnine üşüşmesine ve karmaşa seslerinin kulaklarına dolmasına izin verdi bir kez daha. Çaresizce abisiyle kalmak ve savaşmak için yalvarmıştı. Abisinin perişan hali geldi gözlerinin önüne. O çaresiz bakışları ve onu sıkı sıkı tutup haykırması...

"Tek umudumuz sensin kardeşim!"

Latoya beyninde yankılanan abisinin sesiyle ağlamaya başladı. Onların tek umuduydu fakat Latoya her şeyi yerle bir etmişti. Abilerini ve halkını yüzüstü bırakmıştı.

Direnmişti, kaçmıştı ama ona yakalanmaktan kurtulamamıştı. Ondan... Komutan Alber'den kurtulamamıştı!

Ailesini katleden adamın oğluydu! Şehrini mahveden adamdı! Abilerini diz çöktüren komutandı!

Ona kendini kaptırdığı için kendine lanetler okudu. Nasıl böyle bir adamı sevdiğini düşünürdü? Nasıl ailesinin kanının bulaştığı o ellerin ona dokunmasına izin verirdi?

Yaşlı gözlerini birden açtı. Tüm bunların hesabını soracaktı! Ona ve halkına yaşattığı tüm acıların intikamını alacaktı!

Elleri yavaşça karnını buldu. Peki onun çocuğunu taşırken nasıl yapacaktı? Artık bebeği olmadan yaşamasına imkan yoktu. Bebeğinin babasız kalmasına dayanabilir miydi?

Albersiz kalmaya dayanabilir miydi?

"Özür dilerim bebeğim. Böyle olmasını ben istemedim."

"Latoya?"

Duyduğu kalın sesle Latoya irkilerek bakışlarını karnından merdivenin son basamağını çıkan uzun boylu adama kaldırdı.

Alber kadının ellerini karnında görünce çatık kaşlarla hızla yaklaştı.

"Ne oldu ağrın mı var?"

Latoya daha ne olduğunu anlamadan dibinde beliren adamla nefesini tuttu. Ona bu kadar yakınken kalbinin hızla atmasına engel olamıyordu.

Alber kadın cevap vermeyince elini kadının yuvarlak karnına koydu. O an kadın irkilerek gözlerini birleştirdiğinde Alber diğer elini de kadının yanağına çıkarıp yavaşça gözyaşlarını sildi.

"Prensesim..."

Adamın dudaklarından bir fısıltı gibi çıkan söz Latoyanın tüylerini diken diken etti.

"Neden ağlıyorsun güzelim?"

Latoya adamın güzel kokusuyla ona daha da çekildi. Onu mahvedeceğine dair sözler vereli henüz bir dakika olmamıştı. Adamın ılık nefesini hissettiğinde ona gereğinden fazla yaklaştığını anladı. Hızla geri çekildi ve adamın ellerinden kurtuldu. Yoksa dayanamayıp sarılması an meselesiydi.

"Hayır iyiyim."

Alber inanmış görünmedi.

"Neden kalktın? Dinlenmen gerekiyor."

Latoya ona ulaşmak için bir adım atan adamla beraber bir adım geri gitti.

"Ben gayet iyiyim. Evimi gezmek istiyorum."

GANİMETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin