ÖDÜL

1.7K 102 3
                                        

Latoya adamların gürültüleriyle uyandı. Gözlerini araladığında yüzüne vuran gün ışığıyla elini kaldırdı. Bu basit hareket bile canının yanmasına sebep olmuştu.

"Bir an sonsuz uykuya yattığını düşünüyordum."

Latoya Martin'in gülerek sarf ettiği sözleri duymazlıktan gelip dirseklerinin üzerinde doğrulmaya çalıştı. Her bir kası yanıyordu. Acıdan inleyerek oturur pozisyona gelmişti. Kendine biraz geldiğinde başını kaldırıp baktı. Yine çalılıkların arasında mola vermişlerdi. Latoya gri gözlü askerin örtüsünde yatıyordu. Bu gece yine onunla uyuduğunu gösteriyordu. Bir yandan atlarıyla ilgilenip bir yandan ona bakan askerlere baktı. Mızmızlanmamak için zor duruyordu.

Alber kadının ağrılarının farkındaydı. Bir iki adımda ona ulaşıp önünde diz çöktü. Kadının acı dolu gözleri onunkilerle buluştuğunda Alber kadının ondan yardım isteyeceğini sandı. Ancak Latoya onu bir kez daha şaşırtarak ona kaş çatarak baktı.

"Bileklerimi çözme zahmetinizden dolayı onur duydum!"

Kadının gözlerinden geçen saf nefret ve mizah parıltıları Alber'i şaşkına çevirdi. Bir kadın nasıl olur da bu durumda bile sivri dilinden ödün vermezdi?

"Aynısından ağzına da bağlamayı düşünüyorum."

Adamın tehdidiyle Latoya birden sus pus kesildi. Bir kere cezasını almıştı. Asker dediğini yapıyordu.

Adamı kenara itip ayağa kalkmaya çalıştığında bacaklarında güç bulamayıp geri oturdu. Bir kez daha denediğinde sonuç farklı olmadı. Üstüne acıyla bir çığlık attı. Acınacak haldeydi. Alber uzanıp onu kucakladığında karşı çıkacak gücü bile bulamamıştı kendinde.

Hayvana bindiklerinde ise inatçılık yapmanın ona faydası olmadığı sonucuna vardı. Şuan bu adamın gücüne ihtiyaç duyuyordu. Askerin göğsüne sokularak yadırgamadan yerini aldı. Rahat ettiğinden emin olana kadar kıpırdandı ve adamın göğsüne doğru mırıldandı.

"Gidebiliriz."

Askerler kahkaha attığında Latoya kulağının altında deprem oluyor sandı. Adamın göğsü attığı kahkahayla şiddetle sarsıldı.

"Emredersiniz Prenses."

###

Saraya yaklaştıklarında onları büyük bir kalabalık karşıladı. Latoya adamın kucağında olabildiğince dik bir şekilde oturuyor ve kalabalığı seyrediyordu. Başkentte bile bu kadar kalabalık görmemişti. Tanrım bir ordudan daha kalabalıklardı!

Tebrikler ve ıslık tufanları kulakları sağır eden cinstendi. Herkesin dilinde tek bir tezahürat vardı.

"Alber! Alber! Alber!"

Latoya da komutanın adını duyduğunda meraklanarak etrafına bakındı ancak onlardan başka dikkat çeken kimseyi göremedi. Kaldı ki herkes onlara bakıyordu. Komutan Alber'in askerleri olduğu için onun adını tezahürat ettiklerini varsaydı.

Sarayın girişine geldiklerinde üç asker de çevik hareketlerle hayvanlardan atladılar. Alber uzun boyuyla kadına uzandı ve inmesine yardım etti. Latoya'nın ayakları yere bastığında bile belini bırakmadı. Latoya bu tutuşa ses etmedi çünkü asker onu tutuyor olmasa muhtemelen bacakları onu taşıyamayacaktı.

İnsanların meraklı bakışlarını üzerinde hissediyordu. İlgi odağı olmak her zaman hoşuna gitmişti ama bu şekilde olması şuan onu geriyordu. Çünkü şuan insanlar bir prensese değil Komutan Alber'in esirine, Firavunun ganimetine bakıyorlardı.

Askerden destek alarak yavaşça devasa yapının içine girdi. Kapılar ardından kapanmasına rağmen kalabalığın gürültüsü onlara erişiyordu. Latoya son kez arkasından kapanan kapıya baktı ve başını kaldırarak askerin yüzünü görmeye çalıştı.

GANİMETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin